Bölüm 2

445 61 10
                                    

İNCİ TAMU
Bize gösterilen ilginin karşılığını bazen aşırıya kaçarak gösterirdik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İNCİ TAMU

Bize gösterilen ilginin karşılığını bazen aşırıya kaçarak gösterirdik. Bundan kimi zaman keyif alır kimi zamansa alışkanlık haline getirdiğimiz için karşımızdaki insanın ne düşüneceğini umursamadan aşırıya kaçmaya devam ederdik. Bazı hataların özrü kabul olmazdı. Bazı hataların telafisi de olmazdı. Tamu, aylar önce yaşadığı olayın ardından kabuğuna çekilmiş olsa da içindeki hırçın kız ilgisini istediği çocuktan karşılık göremediği için aylardır acı çekiyordu. Ona kızıyor, bazen ona küfrediyor ve kendisini bu şekilde cezalandırdığı için ondan nefret ediyordu. Sonra oturup ağlıyordu. Bunların hiçbirinin bir faydası yoktu. Zamanı geri alamıyor, o kazadan öncesine gidemiyordu. Bir arkadaşını kaybetmiş, onu toprağın altına gömmüştü. Bir diğerini ise neredeyse canlı canlı öldürmüştü. Menaf aylardır kendisinden uzak duruyordu. Bazen fizik tedavi için evden çıkarken onu gizliden gizliye izliyordu. Onun durup başını çevirdiği zamanlardaysa kalbi hem heyecanla çarpıyor sonrasında yüzünü görünce ona verdiği zararın geri dönüşü olmadığını fark ederek kırılıyordu.

Onunla konuşmaya çalışmıştı. Bir süre bunu yapmıştı da aslında ama Menaf tamamen kendisine gelip de acılarıyla baş başa kaldığının bir sonraki günü kendisini görmek istemediğini, yanında durmaya devam edecek olursa onu paramparça edeceğini söyleyerek kriz geçirmişti.

Ve Tamu onu bırakmıştı en azından deniyordu. Durumunu takip ediyor, akıp giden zamanda onunla yeniden konuşabilmenin zamanını kolluyordu. Bir üniversiteye yerleştiğini biliyordu ancak kutlamasını yapamıyordu. Onu yanlışlıkla itip, bileğinin kırılmasına neden olduğu o akşamdan sonra sanki tüm amacı Menaf’ın hayatını karartmak olmuştu. İçini çekip, öfleyerek yatağa boylu boyunca uzandı. Kendi sınavları da yaklaşmak üzereydi fakat içinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Kazadan sonra herkes bir yere dağılmıştı. Babası, Yağmur’la gidebileceğini bir süre kafasını dinlemek isterse orada kalabileceğini dile getirmişti ancak bunu kabul etmemişti. Hala cezalı olduğunun farkındaydı. Geceleri ağlarken babasının odasının önünde durup dinlediğini, sabaha karşı odasına girip üzerini örttükten sonra içini çekerek saçlarını okşadığını biliyordu. Kısacası herkesi üzüyordu işte!

Kaşlarını çatarak sağ omzunun üzerine doğru döndü. Şu durumda kendisine karşı iyi olan tek kişi Ezel’di. Onun ilgisini ya da aşkını istemediğini söyleyip duruyor olsa da onun üç ay boyunca kendisinden bıkmadan usanmadan ilgilenmesini asla unutmayacaktı. Tüm bu süre zarfında Ezel duygularını pek fazla dile getirmemiş, öncesinde nasıllarsa arkadaşça davranmaya devam etmişti. Bir şekilde Menaf’la aralarında köprü olmuştu. Onun açısından düşününce bunun kimi zaman iyi hissettirmediğini biliyordu. Ama bencillik ediyor ve umursamıyordu. İçini çektiği sırada odasının kapısı usulca açıldı. Annesinin hoş kokusu içeri dolduğunda bakışlarını ona çevirdi. Yine elinde bir tepsi vardı ve yemezsen bu sefer seni mahvederim bakışlarıyla gözlerinin içine bakıyordu.

“Aç değilim anne.” Dediğinde annesinin “O akademiye girmek istiyorsan kilo dengeni korumak zorundasın. Nerede görülmüş kırk kiloyla polis olunduğu?” demesiyle iç geçirerek sırt üstü döndü. Ellerini karnında birleştirip “Kırk dokuz kiloyum.” Dedi “Hem onlar için boy önemli değil mi?”

Ebru Hanım, gülümseyerek koltuğuna oturup bacak bacak üzerine attı. “Bu gibi sınavlarda kadınların boylarından beş santim kesilir.” Dediğinde Tamu “Öyle bir şey yok.” Dedi.

“Var.” Dedi Ebru Hanım da “Kılavuzu getirmemi ister misin?”

Tamu homurdanarak uzanmakta olduğu yerden kalkıp bağdaş kurarak oturdu. Annesinin yerinden kalkışını ve yemek tepsisini kucağına bırakışını izledikten sonra “Zaten vazgeçtim.” Dedi “Okumayacağım ben.”

“Sen bilirsin.” Dedi annesi.

Tamu, kurabiyesine tereyağı sürerken gözlerini kısarak annesine baktı. “Ne planlıyorsunuz?” diye sordu.

“Hiçbir şey.” Dedi Ebru Hanım “Bu senin hayatın. Artık on sekiz yaşındasın, hayatının kontrolünü eline alabilir, çalışabilirsin. Diğer yaşıtların gibi.”

Tamu, ağzı dolu bir halde gülümsedi. “Miras.” Dediğinde annesinin şuh kahkahasıyla dumur oldu. Ardından gelen sözlerleyse başından aşağı kaynar sular döküldü. “Mirası ancak okursan kullanabileceksin ama madem okumaya niyetin yok, o zaman sende her yetişkin gibi evde oturmak yerine çalışacak, kendi paranı kazanacaksın.”

“Şaka yapıyorsun.” Dedi Tamu.

Annesi manikürlü tırnaklarını incelerken “Yo,” dedi “Yapmıyorum. Ayrı eve bile çıkabilirsin.”

“Hani evlenmeden ayrı eve çıkmak yoktu?” diye sordu Tamu. Yemeği falan unutmuş, yeniden sinirlenmeye başlıyordu.

Annesi “Evde boş boş oturup, bir perdenin arkasından Menaf’ı ve arkadaşlarını daha ne kadar izlemene izin vereceğimi sanıyorsun İnci! Sırf şımarıklığın yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı! Üç aydır evdesin, kaç kere kendini sorgulayıp, hataların hakkında düşündün? Arkadaşların bir yerlere gelebilmek için kendilerini paralarken, sen burada durmuş hayatı kendine zindan ediyorsun!”

Tamu “İyi ama bu benim hayatım!” diye bağırdı.

“Ama benim yaşamanı istediğim hayat bu değil ve sen bunu kendine reva olarak gördüğün müddetçe de senin bu evde yaşamanı istemiyorum!”

Tamu, irkildi. Annesi tokat atsa daha iyiydi. “Beni istemiyor musun?” derken gözleri dolmuştu. Ebru Hanım, ona bakmak yerine ellerine bakmaya devam etti. “Söylediklerimi çarpıtıyorsun,” dedi bunun yerine “Ben sadece boş gezenin boş kalfası gibi gözüken bir kızla aynı çatı altında yaşamak istemediğimi söylüyorum. Seçeneklerin var.”

Tamu “Anne.”

Ebru Hanım’ın nihayet gözleri onunkilere döndüğünde Tamu iç geçirerek arkasına yaslandı. “Başım ağrıyor.” Dedi.

“Sen çocuk değilsin İnci Tamu.” Dedi Ebru Hanım. Ayağa kalktı ve tepsiyi önünden aldıktan sonra “Kardeşini düşün,” dedi “Yağmur, Amerika’da tek başına. Kapısında korumalar olması fark etmez, kendisi için tasarladığı bir gelecek var ve bunun için uğraşıyor. Senin her gün perdenin gerisinden izlediğin Menaf’ın bile bir geleceği var. Onun karşısına yeniden çıkmak istiyorsan, kendini topla! Sen bu kadar zayıf değilsin. Bencilliğini, şımarıklığını bir kenara bırak ve sadece Tamu olarak ayağa kalk, aksi takdirde senin için düşündüğümüz durumlar ortaya çıkacak ve sen bundan hiç memnun kalmayacaksın.”

Tamu “Beni artık yatılı okula gönderemezsiniz.” Diyerek güldüğünde annesi de gülümsedi. “Seni yatılı okula biz göndermedik, küçük hanım. Kendin gitmek istedin ama o kadar da emin olma yine de.” Deyip odadan çıktıktan sonra genç kız avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin