Bölüm 29

305 56 5
                                    

The King EM : My Love and...

BÖLÜM 29

BÖLÜM 29

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


BEHREM

"Açıl işte!" Dişlerini sıkıyordu. Son yarım saatini birbirine giren saçlarını açmakla uğraşmıştı ve artık sabrının son demlerindeydi. Gece geç yatmalarına rağmen sabahın köründe uyanıp yaklaşan sınavları için not çıkarmış, sonrasında dışarı çıkıp biraz yürümüştü. Duş almak için eve döndüğünde babasını mutfakta bulmuştu. Ada tezgâhın üzerine koyduğu tablete doğru eğilmiş, kaşlarını çatarak bir şeyleri okuyor gibiydi. Saçlarının ucunu usulca tararken başını iki yana sallayarak ofladı. Babasının dün akşamla ilgili son gelişmeleri aldığı yüzünden okunuyordu ama daha kötüsü teyzesi hesap sorduğunda olacaktı belli ki! Tıslayarak elindeki tarağı duvara fırlattı ve kendisini yatağa bıraktı. Odanın kapısı vurulup açıldığında "Git başımdan Şura!" diye bağırdı.

Ama gelen Menaf'tı.

"Kurabiye getirdim." Diyordu.

Dirsekleri üzerinde doğrulan Behrem kardeşine yarım saniyeliğine baktıktan sonra gözlerini devirerek geri uzandı. Menaf çok geçmeden yanına gelip uzandığında "Ortalığı karıştırdığını duydum." Diye mırıldandı. Behrem, ona yer açmak için biraz yana kaydı. Bu sırada "Sende beni kınamaya mı geldin?" diye sordu.

"Kuru sözlerin bir işe yaramadığını ikimizde biliyoruz. Ben senin yanında olduğumu söylemek için geldim." Diyen erkek kardeşine bakarken "Sahi mi?" diye sordu Behrem.

Menaf, içini çekerek başını salladı. "Onu bende özlüyorum ve içimizden sadece bir iki kişinin ona ulaşabilme yetkisinin olması çok saçma." Dediğinde Behrem uzanıp onun elini tuttu "Asıl saçma olan teyzemin onu bizden uzak tutması. İstese Nevzat'ı bulabilir." Dediğinde Menaf "O kadarını bilemem." Diyerek omuz silkti "Onların tarafında işlerin nasıl işlediğini bilmiyoruz. Bizimleyken anne ve baba oluyorlar ama kendi hayatlarında bir yerleri var ve işleri nasıl yürüttüklerini hala bilmiyoruz. Onları yargılayamayız."

Behrem, bu sözler üzerine kaşlarını çattı. "Fas'tan temelli döndüğümüz günü hatırlıyor musun?" diye sorduğunda Menaf kıkırdadı. "Senin kadar değil ama evet hatırlıyorum." Dedi. "Türkçe konuşamıyorduk" Birlikte güldüler.

Behrem "Kendi adına konuş. Ben gayet iyi konuşuyordum ama konumuz bu değil. Konumuz anne ve babamızın bizi sürgüne gönderir gibi, evden uzağa gönderdiğini düşünebiliyor musun?"

"Düşünüyorum." Dedi Menaf.

Behrem "Ve?"

Çocuk omuzlarını silkti. "Mir Ali'nin hayatı, hep tehlikedeydi. Sanırım bizim hayatlarımızda tehlikede olacak olsa babam en doğrusunu yapardı. Çünkü bazen onların yapmak isteyip de yapamadığı şeylere neden oluyormuşuz gibi hissediyorum. Yani bize uzanacak olan elleri bildikleri yöntemle kırmak istiyorlar ama önlerinde biz duruyoruz ve bunu başka şekillerde yapıyorlar." Deyince Behrem "Neden bu kadar iyimsersin bir türlü anlamıyorum." Dedi. Başını iki yana sallıyordu.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin