Bölüm 42.1

387 53 22
                                    

BÖLÜM 42.1

DİYAR

Güne berbat bir baş ağrısıyla başlamıştı ve çareyi sahile inmekte bulmuş, canını çıkarmak istercesine koşmuştu. Saat sekiz buçuğa doğru köşkün kapısından içeri girdiğinde, nefes nefeseydi ve adımları yorgundu. Merdivenlerden çıktığı sırada İklim'in çığlığı ile kaşlarını çatarak başını kaldırmış ve peşinden gelen adamlarına eliyle durmalarını işaret ettikten sonra, temkinli bir ifadeyle içeri girmişti. İklim, avuç içlerini yüzüne kapatmış televizyonun karşısındaydı. Onun hemen çaprazında Eren Kerim duruyordu. Yüzünün haline bakılacak olursa İklim'in hoşuna gitmeyen bir durum söz konusuydu. "Yine hangi ünlü sevdiğin evlenmiş?" diye soran Diyar, arkadaşının kendisine dönmesiyle kaşlarını çatarak gözlerini kıstı. "İklim?" diye sordu.

Kız alt dudağını dişleyerek ekranın önünden çekilirken Diyar'ın bakışları son dakika olarak anons edilen alt yazıyı okumaya başladı. 'Ünlü iş adamı, Esmer Holding yönetim kurulu başkanlarından Ali Yılmaz'ın kızı Nefal Yılmaz, bu sabaha karşı Tarlabaşında bir çöp konteynırının içinde, darp edilmiş bir halde bulundu. Konteynırları boşaltan görevliler, kızın halinin içler acısı olduğunu söyleyerek yetkililere haber verdiklerini belirtirken, genç kızın sağlık durumunun nasıl olduğu konusu hala bilinmemekte.' Ardından bakışları ekrandaki kadına kaydı. Onun dudaklarının arasından çıkan zehir gibi cümleleri dinlerken, kulaklarının uğuldadığını hissediyordu. Başını iki yana salladı. Kaşlarını kaldırıp, bir eliyle burun kemerini sıktığı vakit dışarıda bir arbede meydana geldi.

"Diyar!"

Başını çevirdiğinde kimin geldiğini göremiyor olsa da sesinden tanıdı.

Cesur.

Şaşırarak İklim'e bakarken "Yani," diye mırıldandı "Gerçek mi?"

Eren Kerim "Ben şunun derdine bir bakayım" diyerek yanından ayrılmak istediğinde ona engel olan genç adam, ön kapının savrularak açılmasıyla bakışlarını içeri giren Cesur'a çevirdi. Darmadağın bir haldeydi ve ayaklarında ıslanmış çoraplarından başka bir şey yoktu. Üzerine doğru gelirken ellerini yumruk yapmıştı ve sıktığı çenesi kaskatıydı. Diyar, daha ne olduğunu idrak edemeden Cesur'un yumruğu yanağında patladı. Bir adım gerilemesine neden oldu ve bu onu kendisine getirdi. "Sen mi yaptın?" diye bağırdı Cesur "Sen mi yaptın piç kurusu! Sen mi yaptın?" Yumruklarının ardı arkası kesilmediği gibi bağırışları da gittikçe artmaktaydı. Diyar en sonunda onun yumruklarını durdurup, ona karşılık verirken "Ne olmuş?" diye sordu.

Cesur "Parçalamışsın kardeşimi!" diye bağırdı. Peşinden içeri giren Kuzey nefes nefese kapının girişinde durmuş, salonun ortasında birbirlerinin canını çıkarmak ister gibi dövüşen iki erkeği seyrediyordu.

"Ben yapmadım!" dedi Diyar, Cesur'un boğazını sıkıp onun hareketlerini engellediği sırada "Yapmam! Yapamam!" diye bağırdı.

"Seninleydi dün gece! Seninle buluşacağını söyledi!" diye bağıran Cesur, onu itip ardından yüzünün tam ortasına kafasıyla vurduğunda Eren Kerim "Bu kadar yeter." Diyerek aralarına girdi.

"Sen karışma" dedi Kuzey kapının girişinden.

Eren Kerim'in çatılı kaşlarının altındaki koyu gözleri, Kuzey'e dönerken onun çenesiyle gerilemesini söylemesi, dişlerini sıkmasına neden oldu. O sırada Cesur ile Diyar, yerde yuvarlanıp duruyorlardı. Diyar, ona zarar vermek istemiyordu ama daha fazla dayanamıyordu da! "Gelmedi." Dedi kanlı dişlerinin arasından "Bekledim ama gelmedi." Cesur, sinirinden çatlayacakmış gibi kıpkırmızı bir suratla yüzüne bakarken Diyar gözlerini kapatıp, başını yere yasladı "İklim ile eve geldik." Dedi.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now