Bölüm 23

330 51 6
                                    

BÖLÜM 23 
EZEL 
Evin basamaklarından paldır küldür inerken, amacı babasına yetişmekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 23

EZEL

Evin basamaklarından paldır küldür inerken, amacı babasına yetişmekti. “Baba bekle!” diye bağırıp son basamağa basmadan aşağı zıpladı. Yere kapaklanıp hızla kalkınca babasını kapının önünde kendisine dik dik bakarken yakaladı ve paçasına yapıştı. “Bir saattir sana dil döküyorum, ne biçim babasın ya.” Dediğinde Ateş Bey “Oğlum sen büyüdükçe acaba zekanda gerileme falan mı oluyor lan he? Bak bu hallerin beni sinir ediyor haberin olsun.” Deyip onu paçasından itti. “Beş yaşında mısın sen? Bırak paçamı!” diye bağırınca Ezel “Baba bana para lazım.” Dedi. Mutfağın kapısından onları gülümseyerek izleyen Şükran Hanım’a bakan Ateş Bey “Hamur işi falan vermiyorsun buna Şükran Hanım,” dedi “Hamur yiye yiye beyni kabarmış.” Deyip Ezel’i ittiğinde “Para istiyorum.” Dedi çocuk yeniden. Ateş, kapıyı açıp dışarı çıktığında Ezel söylenerek peşinden geliyordu.

“Kendi paran yok mu senin?” diye sorduğunda Ezel “Ya onu harcamak istemiyorum. Ben baba parası yemek istiyorum.” Diyerek arkasında söylendiğinde Ateş Bey dudaklarını birbirine bastırarak kahkahasını tuttu.

“O ne demek lan?” diye sordu sahte bir öfkeyle. Arabasının etrafından dolaşırken yan yan oğluna bakıyordu. Ezel, “Kendi paramı harcayıp bitirmek istemiyorum.” Elini uzattı “Bana platin olan kartını verir misin?” diye sorduğunda Ateş Bey “He bir de platin istiyorsun?” dedi “Nakit neyine yetmiyor senin!” diye bağırınca Ezel “Baba planlarım var.” Diye diretti.

“Başlarım senin planlarına da sana da. Bir kız yüzünden aptala döndün iyice.” Diyen babasının sözleriyle Ezel’in gözleri kısıldı “Sevdiğim kız hakkında doğru konuş bence.” Dedi “Giderim sonra arkamdan çok ağlarsın.”

“Hah, Anıl da zaten kollarını açmış seni bekliyordu.” Diyen babasına doğru bir adım atan Ezel “Ayrı eve çıkarım.” Diye tehdit etti ama buna anında pişman oldu. Ateş Bey, oğlunu kolundan yakalarken diğer eliyle de kafasını tutmuştu. “Kopacak.” Diye bağıran Ezel bir yandan acıyla inleyip diğer taraftan gülerken “Ben sana kaç kere dedim ayrı eve çıkmak yok diye.” Diye hırlayan babasına “Ama bana para vermiyorsun! İhtiyaçlarım var benim.” Dedi.

Kolunun altına aldığı oğlunun başını iyice sıkıştıran Ateş Bey cebinden cüzdanını çıkarıp içinden kimliğini alıp, cüzdanı komple eline tutuşturduğunda Ezel “Oha! Oha oha!” diye bağırdı. Kıpkırmızı bir suratla babasına bakıp “Ya sen ne kral adamsın be! Babaların şahı! Gel öpeceğim.” Deyip babasını bir yanağından öperken Ateş Bey “Şu işlerimi bir halledeyim ilk işim seni hastaneye yatırmak olacak geri zekalı.” Diye homurdandı ardından ona kısaca sarılıp, arabasına bindi. Ezel, cüzdana bakıp sırıtırken bir yandan da ağrıyan boynunu ovalıyordu. Başını çevirip önce eve baktı sonra yürümek istediğine karar vererek bağırdı. “Şükran teyze ben bir tur atıp geleceğim.”

Elleri ceplerinde hasta sonu planını düşünürken bir yandan da cuma gecesini düşünüyordu. Ne söyleyecekti ne çalacaktı hepsi aklını kurcalıyordu. Ayaklarının onu Tamu’nun evine götürdüğünü fark edince, durup önündeki eve baktı. Kızın evde olup olmadığından haberi yoktu. Yenilmiş bir ifadeyle arkasını dönüp yürümeye başladığı sırada arka bahçeden gelen seslerle adımlarını o tarafa çevirdi. Gülümsediğinin farkında bile değildi. Kızın yanına doğru giderken onun küçük erkek kardeşini severken takındığı tavır karşısında içi sıcacık oldu. Tamu, başını kaldırıp kendisine baktığında “Geldiğini duymadım.” Dedi.

“Öyle yürüyordum.” Dedi Ezel yanına gidip oturduğunda “Sesleri duyunca merak edip geldim.”

Tamu “İyi yaptın.” Diyerek yüzünü Aykut’un karnına gömdü. Bebek sesler çıkararak bir şeyler yaparken Ezel “Bazen bir kardeşin olduğunu unutuyorum.” Diyerek parmağının ucuyla bebeğin yanağına dokundu.

Tamu “Ben de.” Diyerek içini çekti. “Okuldan sonra pertim çıkıyor, eve geldiğimde de onunla pek ilgilenemiyorum.” Diyerek gülümsedi ve “Sen ne yapıyorsun?” diye sordu.

Ezel “Okul ve ev arasında mekik dokuyorum. Seninki kadar hareketli bir hayatım yok, henüz.” Diyerek ona göz kırpınca Tamu bakışlarını kaçırdı. “Benim hayatım hareketli değil ki.” Dedi ama idmanlardaki halini düşününce gülmeden duramadı. Ezel, ondaki değişimi fark ederek sordu. “Ne oldu?”

“Hani seçmelerde birine bir ton laf saydırmıştım ya,” dedi Tamu “O meğerse yardımcı öğretmenlerden biriymiş. Aslında öğretmen de değil, Jandarma Özel Harekat’ta görev yapıyormuş.” Deyince Ezel’in de keyfi yavaş yavaş kaçmaya başlamıştı. “Ee?” diye sordu “Ne oldu?”

“İdmanlarda beni mahvetti” dedi “Hani eğitim aldım, çok iyi dövüşürüm diye böbürleniyordum ya.” Gülerek başını iki yana salladı “Hiçbir şey bilmiyormuşum. Kemiklerimi kırıyordu neredeyse.”

Ezel “Ondan etkilenmişsin.” Dediğinde “Özel Harekatçı olduğu için zaten etkilenmemek imkânsız bir şey. O kamuflajları görünce tüylerim diken diken oluyor.” Dedi Tamu “Ama onun haricinde tam bir gıcık ve beni deli ediyor.” Kız, erkek kardeşini içeri götürüp geleceğini söyleyerek yanından kalktığında Ezel de tüm hevesinin uçup gittiğini hissediyordu. “Of Allahım,” dedi başını geriye atarak “Daha beni neyle sınayacaksın. Gerçekten yeter, dayanamıyorum artık.” Diye söylenirken “Geldim.” Dedi Tamu.

“Sormayı unuttum içecek bir şeyler ister misin?”

Ezel, başını iki yana salladı “Seni görebilmeyi umuyordum ve gördüm. Benim için bu yeterli.” Dediğinde Tamu bakışlarını ondan kaçırarak içini çekti ve kucağında birleştirdiği ellerine bakarak kaşlarını çattı. “Senin okulunda işler nasıl?” diye sordu.

Ezel, iyice arkasına yaslandı ve oturduğu yere yerleşti. Omuzlarını silkerek “İyi.” Dedi “Yani derslerin nasıl geçtiğini anlamıyorum.”

“İlgini çeken bir şey yok mu?” diye soran kıza bakarak “Var,” dediğinde onun kaşlarını çatıp, aniden yüzüne bakmasıyla gülümsedi. Elini kaldırıp parmağının ucuyla yanağına değen bir tutam saçı geriye doğru iterken “Ama orada değil.” Dedi “Burada.” Arada ona karşı olan hislerini hatırlatmakta fayda vardı. Böylelikle Ezel’in farkında olurdu ve sürekli onu düşünmek zorunda kalırdı. Ezel, Tamu’nun kendisini daha çok düşünmesi için ona sebepler vermeye de kararlıydı artık. Hiç kimsenin aklını karıştırmasını, meşgul etmesini istemiyordu. Tamu, bakışlarını kaçırıp önüne dönerken “Bazen beni sinir ediyorsun.” Diye mırıldandı.

“Ne hoş,” dedi Ezel tatlı bir dille “Sende beni sinir ediyorsun.”

Tamu “Öyle bir şey yapmıyorum.”

“Hı hı, eminim öyledir.” Diyerek başını sallarken “Ama bunu da sineye çekiyorum.” Dedi “Şimdilik.”

Tamu, kaşlarını çatarak “Bu da ne demek şimdi?” diye sorduğunda Ezel “Hesap sorma hakkım doğduğu zaman, bunun acısını senden çıkaracağım demek oluyor.” Diyerek oturduğu yerden doğruldu ve kızın başından tutup, kendisine çekti. Şakağına bir öpücük kondurup, ayağa kalktığında ona baktı. Boynundan yukarısı kıpkırmızıydı ve bu çok güzeldi. Tamu, çok güzeldi. Ezel, ona bakarak gülümsedikten sonra “Sonra görüşürüz.” Diyerek yanından ayrıldı. Ellerini ceplerine sokup, eve doğru yürürken bir ıslık tutturmuş gidiyordu.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin