Bölüm 7

365 60 9
                                    

BÖLÜM 7

NEFAL
Okul ile Kilid’i idare etmek sandığından daha çok yoruyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

BÖLÜM 7

NEFAL

Okul ile Kilid’i idare etmek sandığından daha çok yoruyordu. Özellikle yeni öğrenciler bu kadar asi ve… İçini çekti. Kendisini bir anda keşmekeşin içinde bulması onun suçu değildi ama idarenin bu kadar zorlayacağını tahmin etmemişti. Neredeyse yenilmek üzereydi. Duygusal olarak da işler yolunda gitmiyordu. Menaf’ın kazasının ardından Diyar’la yeni başlayan yakınlığının arasına bir duvar örülmüştü. Başlarda bunu kendisinin yaptığını düşünmüş sonrasında duvarı örenin Diyar olduğunu fark etmişti. Ve bunu fark etmek sesli dile getiremese de kalbini kırmıştı. Ona başlarda adım atmaktan asla vazgeçmemişti. Kırılmış, üzülmüş ve her yanı arkadaşlarının acısıyla sarmalanmışken Diyar’ın varlığı bir sığınaktı. En azından Nefal böyle düşünüyordu. Ama Diyar kendisini birdenbire çekmişti. Aralarına aşılmaz mesafeler koymuş, kendi kabuğuna çekilmişti. Kuyu’dan çıkanlarla gitmek yerine İstanbul’da kalmayı yeğlemiş ama asla Nefal’in karşısına çıkmamıştı. Jibit’in gidişinin ardından Nefal başlarına gelen her şeyden şüphe eder konuma gelmişti. Her birine birer unvan verilmişti. – sembolik olarak- bu kimileri için hayret verici olsa da Nefal için alışılageldiği bir durumdan ibaretti. İçini çekti. Yeniden. Kilid’in kafeteryasında oturmuş etrafındaki yeni ve çılgın kalabalığın yaratmış olduğu kargaşayı izliyordu. Gözlerini kapatıp, önüne döndü. Başını yukarı kaldırıp, gözlerini açtığında Diyar’ın balkonlardan birinde olduğunu ve gözlerini üzerine diktiğini gördü. Bakışlarını ondan kaçırmadı. Döndüklerinden beri peşinden koşmasına sesini çıkarmıyor olsa da Nefal içten içe ona vurmak istiyordu. Sonuçta kendisinden kaçıp giden oydu. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi gözlerini dikip, kendisini izleyebileceğini düşünüyorsa yanılıyordu. Aptal adam!

“Al bakalım.”

Tarçın kokusundan nefret ederdi. Bu yüzden Taylan’ın önüne bırakmış olduğu fincana bakarak suratını buruşturdu. “Tarçın sevmem.” Dedi fincanı genç adama doğru iterek.

“Peki, onu da ben içerim o zaman ama tarçının nelere yaradığını bilseydin bence bir daha düşünürdün.” Diyen Taylan’ın muzip bakışları Nefal’i her ne kadar güldürse de bunda o kadar da iyi değildi. “Sen neden buradasın?” diye sordu Nefal. Plastik kaşığı eline alarak küçük küçük kırmaya başladı.

Taylan “Safira Ahva beni bir süre görmek istemediğini söyledi.” Deyince Nefal kaşlarını kaldırıp gözlerinin içine baktı. Güzel gözlerinin içi haylaz parıltılarla doluydu. “Ve sende onun emrine uyup buraya geldin öyle mi?”


Adam çayından bir yudum aldıktan sonra omuzlarını silkti. “Uymamak imkânsız olurdu,” dedi “Ama önlemimi almadan gelmedim elbette.” Dişlerini sıkarak Nefal için getirdiği fincana uzandı “Çok zor biri,” dedi düşünceli bir halde “Kabuğunu kırmak için elimden geleni yapıyorum ama bazen beni delirtiyor.”

Nefal bu sefer gerçekten gülümsedi. “Ondan kaçtın yani?”

Genç adam “Görevim onu korumak ama itiraf etmek gerekirse, ondan etkilenmediğimi söyleyemem. Şimdiye kadar bana düşmeyen birini tanımıyorum. Yani…” Eliyle kendisini gösterdi “Bana bir bak, ne kadar yakışıklıyım ve de havalı.”

“Motorun var?”

İkisi de aynı anda başlarını çevirdiklerinde Karaca gülümseyerek tepelerinde dikiliyordu. Üzerinde dar, yazlık mini bir elbise vardı. Taylan onu baştan aşağı süzerek “Âtıl Şadoğlu çok şanslı bir piç.” Diye homurdandıktan sonra “Motorum var.” Dedi Karaca’nın sözlerini onaylayarak.

Nefal “Safira bence senin nasıl biri olduğunu görüyordur. İnsan analizleri konusunda çok iyidir.” Diyerek arkasına yaslanırken Karaca’nın “Evet, öyledir.” Demesi üzerine bakışlarını ona çevirdi.

“Abimle ayrılmalarının üzerinden çok zaman geçmedi. Üstelik nasıl ayrıldıklarını da biliyorsundur.”

Taylan, başını salladı. “Entrikayı severim.” Deyince kızlar kahkaha attılar. “Ama bunun dışında,” dedi Karaca “Gerçekten çok zordur.” Dedi “Seni zorlar, sınar, canını çıkarır. Birilerinin peşinden koşmasını ya da koşmayı sevmez. Düz bir insandır. Bir şey isterse onu alır. Kendi yöntemleriyle.” Dediğinde başını çevirip Nefal’in gözlerinin içine baktı.

Taylan “Birbirinize düşman değil misiniz?”

Nefal “Karaca, birine ders vermek istediği zaman bunu kendi yöntemleriyle yapar.” Dedi.

“O benim düşmanım değil,” dedi Karaca da “Aramızda her ne yaşanırsa yaşansın, arkamı kollayacağını biliyorum.”

Adamın bir kaşı şüpheli bir halde havaya doğru kalktı. “Kızların kindar olduğunu sanırdım.” Dedi.

Nefal ile Karaca, yeniden güldüklerinde Taylan’ın verecek bir cevabı kalmadı. Çok geçmeden de yanlarından ayrıldığında Karaca, sandalyesini Nefal’e doğru çevirdi.

“Güzel elbise.” Dedi Nefal.

Karaca “Değil mi? Gerçi Atıl hemen çıkarmamı ve başka bir şey giymemi söyledi ama… neyse.” Deyip gülünce Nefal gözlerini devirerek “Atıl’ı romantik, aptal bir aşığa çevirmen işimize yaramaz. Ona burada despot haliyle ihtiyacımız var.”

“Diyar var.” Dedi Karaca “O da işimizi görür.”

Nefal “Olmaz.”

“Neden? Hala avının peşinden gider gibi senin etrafında dolaşmıyor mu?”

Nefal “Ben av değilim.” Diyerek arkadaşının gözlerinin içine baktı. Karaca’nın gözlerinde her zaman görmeye alışkın olduğu o ifade vardı. Sevgi.

“Kötü gözüküyor,” dedi Karaca “Sanki hiç dinlenmiyormuş gibi. Antrenman sırasında dikkatini toplamakta güçlük çekiyor belki de sen…”

Nefal “Ben onun tamponu değilim.” Dediğinde Karaca “Bir açıklama dahi yapmadan senden uzaklaştığını biliyorum ve inan bunu bende anlamıyor, bir şekilde seni kırdığı için ona kızıyorum. Şimdi buradasınız ve konuşmamak için hiçbir nedeniniz yok. Onun karşısına dikilip, her zamanki tavrınla onu dinleyebilirsin.”

Nefal “Sonra?”

“Efendim?”

Nefal “Sonra ne olacak? Anlatacağı şeyden ya hoşlanmazsam ya saçma sapan bir nedense?”

“O zaman sende kırılan kalbine sorarsın,” dedi Karaca “Onunla konuşur ve bir sonuca varırsın.”

Nefal, gözlerini kısarak etrafına bakındı. “Sen en ateşli tartışmaların içinden bile soğukkanlılıkla çıkan birisin. Karşındaki insana her zaman konuşması, bir açıklama yapması için fırsat verirsin. Diyar, senin için önemli.” Diyen Karaca’ya öyle bir bakış attı ki genç kız gülmeden edemedi “Öyle. Aksini iddia edemezsin çünkü yalanı sevmezsin. Senin için bu kadar önemli olmasa bütün bir yazı berduşlar gibi gezerek geçirmezdin.”

Nefal son sözlerine gülümserken “Ben berduş değilim.” Dedi.

Karaca “Üstelik saçlarını kestirdin.” Dedi.

Nefal “Onun için değil.”

“Sana nasıl yakıştığını fark ettiğine eminim. Ve hatta bunun onu kızdırdığına eminim, erkekler uzun saçı sever.”

Nefal, boğulur gibi bir ses çıkarınca Karaca kahkahalarla gülmeye başladı. Genç kız bakışlarını masanın üzerine çevirdi ve Karaca’ya atacak bir şeyler bakındı. Çabası boşa çıkınca da çareyi küfretmekte ve masanın altından Karaca’ya tekme atmakta buldu. Ama buna rağmen için için Karaca’nın söylediklerine gülüyordu. “Her şeyden nasıl oluyor da bir pay çıkarıyorsun aklım almıyor.” Dediğinde Karaca’nın “Seviyorum merkez” demesiyle içini çekerek arkasına yaslandı. Diyar meselesini halledebilirdi ama şimdi başka şeyler konuşmak istiyordu.

“Anlat bakalım, Âtıl neden elbiseni beğenmedi?”

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now