Bölüm 77

218 38 46
                                    

SKİLLET : NOT GONNA DİE

BÖLÜM 77

Herkes diken üstündeydi çünkü bu sefer işler kontrollerinden çıkmıştı. Atıl, minibüsün içine bakarken yüzünü buruşturmak yerine bir ıslık çalmıştı. Yanında Ecel ile Habil vardı ve onlarında durumları kendisinden pek farklı değildi. Genç adam, başını kaldırıp etrafta kamera olup olmadığını anlamaya çalışırken, kulaklığa doğru "Bora." Dedi "Ana caddeye çok yakınız ve muhtemelen kovalama ve çarpma anını kaydeden görüntüler mevcuttur."

"Elimden geleni yaparım" diyen Bora "Durum ne kadar kötü?" diye sordu.

Atıl, cıkladı. "Öyle bir yağmur yağmalı ki burası temizlensin."

Bora'nın ettiği küfürle içini çeken genç adam "Aynen ağabeycim." Diyerek konuşmayı sonlandırıp yanındaki iki kadına baktı. "Hazır mıyız?" diye sordu.

Habil, gitmeden önce kararlı bir şekilde başını salladıktan sonra Atıl oflayarak aracın içine girdi. Kapıyı kapatacağı sırada, caddenin köşesinden bir aracın süratle kendilerine doğru geldiğini görüp duraksadılar. "Atıl, içeri gir." Dedi Habil.

"Beni ne yapacak?" diye homurdanan genç adam arabanın gelip tam karşılarında durmasıyla kaşlarını çatarak bekledi. Dışarı çıkan Diyar'ı gördüğünde çatılan kaşları düzelirken "Ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Kıyım." Dedi Diyar ve yanlarına doğru yürüdü. Habil'in bir adım öne çıktığını gördüğünde "Sorun yok." Dedi Atıl "Eminim beni öldürmeyi istemiyordur. Öyle değil mi Sırtlancığım?"

"Bakıyorum özüne dönmüşsün." Diyen Diyar, yanına gelip içerideki mezbahayı andıran yere bakarken Atıl iç geçirip "Ağlayayım mı ne istiyorsun?" diye sorup onu itekledi.

"Arkamı toplamana ihtiyacım yok." Dedi Diyar ve bunu Habil'e bakarak söyledi. Kadının kaşlarını çatması üzerine bakışlarını yeniden önündeki manzaraya çevirirken "Gidelim." Diyerek Atıl'ın omzuna dokunduğunda, Atıl'ın bakışları ona çevrildi "Bana emir mi veriyorsun?" diye sordu.

Diyar'ın bu akşam hiç güleceği yoktu ama gülmüştü. Hem de Atıl'ın gözlerinin içine bakarak. "Cinnet geçirmeme şu kadar kaldı." Dediğinde Atıl minibüsün içinden dışarı atlayıp arkasını işaret etti "Bu cinnet geçirmeyen halin mi?" diye sordu.

"Bu sadece başlangıç." Dedi Diyar.

Atıl, ona omuz atıp "Bana emir veremezsin piç kurusu!" diye tısladı. Diyar, ona bir şey daha diyecek olsa muhtemelen yumruk yumruğa kavgaya da girişebilirdi. Habil'in boğazını temizlediğini gördüklerinde iki genç adam da kendilerine çeki düzen vererek ona baktılar. "Eve gidiyorsunuz." Dedi kadın. Bakışları Diyar'ın yüzündeydi. "Hemen ve başka hiç kimseyi biçmiyorsun."

Alt dudağını dişleyen Diyar "Bana emir veremezsin!" dediğinde "Yeter!" diye kızdı kadın "Kendine geleceksin beni duydun mu? Arkadaşına olanlar yüzünden sinirlisin ama bu şekilde davranarak hiçbir yere varamazsın!"

"Ben. Sinirli. Değilim." Diyen Diyar, kadının üzerine doğru bir adım attı "O, benim arkadaşıma zarar verdi. Bunun senin için bir anlamı yok mu?" diye sorduğunda Habil korkmadan gözlerinin içine bakarak "Onun yapmak istediği de bu ve sen böyle davranarak seni korumamı engelliyorsun." Dediğinde Diyar "Beni korumana ihtiyacım yok!" diye bağırdığında Habil gülümsedi. "Hiçbir şey bilmiyorsun." Dedi "Ne kadar değerli, ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsun."

Diyar, kaşlarını çatarak kadına bakmayı sürdürürken Habil, Atıl'a baktı "Onu eve götürdüğünden emin ol." Dedi "Zorluk çıkarırsa canını yakmakta serbestsin."

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now