Bölüm 48.3

435 52 29
                                    

kronikvakam ❤️🔥

**

Aradan geçen bir haftanın ardından – bu kadar bekleyeceklerini tahmin etmiyorlardı- Kilid’de her şey gergin bir bekleyiş içerisindeydi. Diyar ve arkadaşlarının, Atıl’ın yönlendirmesiyle saha görevine çıkmaları, Bora’nın onlara alt yapıları ile bilgi vermesi sayesinde geçen bir hafta olmuştu. Diyar hala kendisine anlatılmayan bir şeyler olduğunun farkında ve buna bağlı arkadaşlarını koruma içgüdüsü ile dolup taşıyor, onlar hakkında pek fazla bir şey paylaşmıyordu. Madem kendisine güvenmiyorlardı o zaman Diyar’ın da gardını alması gerekiyordu. İklim de bu bir hafta içerisinde evden çalışarak yardım etmişti fakat bu durumdan hiç memnun değildi. İklim’e göre Safira bir sorun değildi ancak Diyar’a göre Safira başlı başına bir tehditti. Kızın ne zaman sakin kalacağını ya da ne zaman öfkeleneceğini kestiremiyordu. Gözlerine bakmak zorunda kaldığı her anda, gördükleri hoşuna gitmiyordu. Kız bakıldığında kendisine güveni tam biriydi. Emindi. Zekiydi. Bunda bir sorunda yoktu. Uzaktan bakıldığında aslında tam bir prensesti ancak yakından… Ona iblis demek doğru olur muydu emin değildi ama dili… Dili tam bir zehirdi. Ağzını açtığı an zehrini kime akıtacağını kestiremiyordu ve de acımıyordu. Bu yüzden İklim’in burada olmaması iyi bir şeydi. Safira, bırak İklim’i zehirlemeyi onu gördüğü yerde haklardı ve şuan da bununla uğraşamazdı. Gözlerini kısarak ona bakmayı sürdürdü. Yüzündeki yaralar geçen haftaya göre iyi durumdaydı ancak ateli hala elindeydi. Gülerek kızlarla konuşuyordu ve şu haline bakınca onun tam da bir…

“… meleğe benziyor değil mi?”

Az ötede yerde oturmuş, Ömer’le bir şeyi –bilgisayar parçası- kurcalamakta olan Berat’a baktı. Sessiz, sakin bir çocuktu. Görünüşe göre Ömer’le de iyi anlaşıyordu. Başını yapmakta olduğu şeyden kaldırarak gözlerinin içine baktığında Diyar omuzlarını silkti “Benzemiyor diyemem” dedi.

“Aslında çoğu zaman tamda öyledir.” Dedi Berat. Koyu saçlarından bir tutam alnına dökülmüştü.

Diyar bu sözlerine dudak büktü. “Aynı kişiden bahsettiğimize emin misin?” diye sorduğunda onun çarpık bir şekilde gülümsemesi üzerine bakışlarını yeniden Safira’ya çevirdi. Şimdi Safira da kendisine bakıyordu. Diyar ona kaşlarını çatınca kız kıkırdayarak bir elini kaldırıp selam verdi. Göz kırptığı sırada Berat’ın da güldüğünü işiterek bakışlarını ona çevirdi “Onunla anlaşmak çok zor” diye homurdandığında “Hepimizin farklı karakterleri var” dedi Berat.

Diyar içini çekerek başını arkaya attı. Başı ağrıyordu. Jibit bir haftadır Kilid’e uğramıyor, telefonlarını açmıyor, mesajlarına geri dönmüyordu. Beklemekten nefret ediyordu.

Dişlerini sıkarak sabır dilendiği sırada Berat’ın “Nefal daha iyiye gidiyor.” Demesiyle gözlerini açarak yayıldığı yerden doğruldu. Hala kaşları çatıktı ama Berat’a bakan gözleri dikkatliydi. “Ne kadar iyiye?” diye sorduğundaysa bir şeyleri araştırıyor gibiydi. Berat, elindeki parçayı bilgisayarın kasasına yerleştirirken “Çürükleri iyi durumda,” dedi “Ama hala uyuyor.”

“Bunca zaman uyutulması normal mi sence?” diye soran Diyar, bunun doğruluğuna nedense inanmıyordu.

Berat “Ben geldiğimde hayati riski devam ediyordu.” Çenesiyle Safira’yı işaret etti “Ondan daha fazla zarar gördü ve sabaha kadar bir çöp konteynırının içinde yaşam savaşı verdi.” Dediğinde Diyar başını önüne eğdi. Avuç içlerini gözlerine bastırdığı sırada yutkunmak zorunda kalmıştı. Onu her düşündüğünde yutkunmak zorunda kalıyordu. Bir hafta öncesine kadar ona dokunabiliyor, yanına gidebiliyordu ama şimdi… Elinden hiçbir şey gelmiyordu. İstese tekrar o eve giremez miydi? Girerdi! Kim engel olabilirdi ki ona? Hızla oturmakta olduğu yerden ayağa kalkıp, az önce kıçını dayadığı sandalyeye bir tekme savurdu. Az öteye savrulan sandalye salondaki tüm sesi bıçak gibi keserken, Safira’nın “Canın mı sıkılıyor?” diye sorduğunu duydu. İçin için yanan gözlerle ona baktı. “Bu bakışlardan korkmam mı gerekiyor?” diye sorduğunda Diyar “Neden ait olduğun yere geri dönmüyorsun?” diye sordu. Ona doğru bir adım attığı sırada “Diyar!” diyen arkadaşının sesiyle başını çevirerek Ömer’e baktı. Genç adam başını iki yana sallıyordu. “Onu öldürmek için bir nedene ihtiyacım yok.” Diyen Diyar, Safira’ya doğru tehdit dolu bir adım daha atarken “Geri çekil!” diye tısladı Cesur. Göz göze geldiklerinde “Öfkenin kaynağı o değil.” Dedi Cesur.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now