BÖLÜM 56

302 43 34
                                    

ÖZEL BÖLÜM / ESMER AİLESİ 
SERAP ŞAHİN

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ÖZEL BÖLÜM / ESMER AİLESİ

SERAP ŞAHİN

Elimde rakı şişesi köşeme çekilmiş vaziyetteyim. Yerde, bir duvarın dibine tünemiş öylece oturuyorum. Şu son bir aydır ağzımıza sıçıldı ve bugün olanlarda üstüne tuz biber ekti. Bu aileye öylece sahip olmadım. Olmadık. Yoktan var ettik ve sahip olduğumuz bu şeye derinden bağlıyım. Hiçbir güç bunu yok edemez, bu bağı kesemez. Bizi kardeş yapan damarlarımızda akmakta olan kanımız değildi. Bizi birbirimize bağlayan kalplerimizdi ve bunca sene onlara bir zarar gelmesin diye uğraşıp duruyoruz. Hala! Çünkü dışarıda bir yerde bilmediğimiz, tanımadığımız düşmanlar pusuya yatmış bekliyor, bizi içeriden çökertmeyi istiyorlardı. Eh bugün olanlardan sonra bunun o kadar da zor olacağını sanmıyorum zaten. Sepetteki tek çürük elma diğerlerinin sonunu getirmeye mahkûmdur öyle değil mi?

Şakaklarım zonkluyor. Rakının tadı bok gibi ama umurumda da değil. Şişeyi dudaklarıma götürüyorum ve o sırada dış kapı açılıp kapanıyor. “Çok soğuk.” Diyerek içeri giren Doruk’a bakıyorum. Yüzüm ister istemez bir gülümsemeyle aydınlanıyor. Bu çocuğu tanıdığım ilk andan beri olan bir şey bu. Eğer Doruk Pehlivan gibi biri hayatınızda var ise gülümsemeniz kaçınılmazdır.

“Kar yağacak.” Diyor Didem. Hemen karşımdaki ikili koltukta, kocasının yanında oturuyor. Başını onun omzuna yaslamış, kollarını da tembelce beline dolamıştı.

“Yağsın yağsın, enerjimizi atarız böylelikle.” Diyerek yanıma doğru gelen Doruk, şişeyi elimden kapıp yere eğiliyor. Yanıma oturuyor. Şişeyi de diğer tarafa koyarken “Onu içiyordum.” Diyorum.

Suratını buruşturuyor “Bunun tadı bok gibi” diyor aynı anda “Kendini zehirlemek istiyorsan bari kaliteli bir şeyler iç”

Yanımda oturmuş, sessizliğimizi paylaşan kocama dönüyorum. Bakışlarım sitem dolu “Ona bir şey demeyecek misin?” diye sorduğumda omuzlarını silkerek yorgun gözlerle bana bakıyor. Elindeki viski kadehini bana uzatıyor ve “En azından bu daha lezzetli” diyor. Bunu o anda her türlü yere çekebilirim, zaten o da bunu yapmamı bekliyor ama içimden gelmiyor. Ayşegül ile olanlardan sonra tüm yaşam enerjimin çekildiğini hissediyorum. Açıkçası ihanete uğramış hissediyorum.

“Biz geldik.” Diye sesleniyor Erdem mutfağın içinden. Bu evde bizim ortak evimiz. Çocuklarımız buraya asla gelmez, merak edip içeride ne var ne yok diye karıştırmazlar. Hoş böyle bir şey yapmış olsalar neyle karşılaşırlar emin değilim ama neyse…

Derin önde Erdem hemen peşinden gelirken “Atıştıracak bir şeyler getirdik” diyor.

Tam ortaya, şöminenin önüne oturuyorlar. Bakışlarımı odanın içerisinde dolaştırıyorum. Poyraz ile Senem bir köşede, Anıl ile Demir bir başka köşede oturuyorlardı. Ebru, bebeğinin yanındaydı ve Elif’in de artık hareket edecek hali olmadığından beyler yalnız gelmeyi seçmişlerdi. Ali… O da buradaydı ama şimdi karısının yanındaydı.

“Bade nerede?” diye soruyor Derin.

Doruk kaşlarını çatarak yüzünü buruşturuyor “Tansiyonu düşük bu aralar, evde kalıp dinlenmesini söyledim.” Dediğinde Erdem “Desene eğlenecek malzeme bulamayacağız bu akşam?” diye takılıyor ve Doruk ona hin bir gülüşle bakarak “Seninki mi benimki mi büyük olayına mı gireceğiz cidden yine?” diye soruyor. Beyler gülüyorlar ve bu bile bir nebze de olsa iyi geliyor. Erdem ile Doruk’un bitmek bilmeyen enerjileri, sanki hala yirmilerindeymiş gibi hareket etmeleri beni keyifli bir eğlencenin içine sokuyor. Gözlerimi kapatarak içimi çekiyorum. Başımı duvara yaslayıp yeniden nefes aldığımı hissettiğimde gözlerimi aralayıp doğruluyorum ve Derin’in bana bakan gözlerini yakalıyorum.

“Bunu bu kadar içselleştirme.” Demesiyle yüzümde alay eden bir ifade beliriyor. “Sen neden kaçtın o halde?” diye sormadan edemiyorum.

Derin bakışlarını kaçırmadan bana bakmaya devam ediyor. Oldum olası böyle biri zaten. Çok konuşmaz, olaylara karışmaz, sadece izler. Derin, sorunların nedeninden çok sonucuyla ilgilenir ve sorunu kökten çözmeyi severdi. Bende bu huyunu seviyorum. Dümdüz, neyse o olan bir kadın.

“Beni kendinle sakın aynı kefeye koyma” diyor ve bununla başımı sallıyorum “Biraz kan görmek beni rahatlatabilirdi.” Diye karşılık verince Senem “Ayşegül bizim arkadaşımız” diyor “Onun kanını akıtmanın bize nasıl bir hissiyatı olacak?”

“Kaldı ki Dilek bence bu işi halletti.” Diyor Didem. Öğleden beri sinirimi bozmak için elinden geleni yapıyor. Bu kadar sağduyulu olması canımı sıkıyor. “Herkesin, her şeyi demesini beklerim. Dışarıdan bizi tanımayanların atıp tutmalarına okeyim ama bu kadınla bir ömür geçirdik, sen hala nasıl onu güzelleyebiliyorsun ben anlamıyorum” diyorum hırsla.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now