Bölüm 53

240 50 41
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.





*Özel Bölüm

DİYAR /Bir Sene Önce

Buraya gelmeyi hiç istemedim ancak... Bazen şartlar el vermiyordu işte. İstanbul benim için girilmesi, yaşanması imkânsız bir şehir. İçinde onca acım, gömmekte zorlandığım anılarım, dindiremediğim, bastırmak zorunda kaldığım öfkem var. Ama şimdi buradayım. Geldiğimden beri arabadan dışarı çıkmadım ve hiç söndürmeden sigara içtim. Hoş, bunun bana ne gibi bir yararı var orası da tartışılır. Bakışlarım karşımdaki eşsiz yapıda. Her yanı duvarlarla çevrili. İçeriye girilmesi neredeyse imkânsız ancak bilmiyorlar...

Eğer ben istersem o kapıları açabilirim.

Ama bunu da istediğimden emin değilim.

Eren Kerim yüzünden başım ağrıyor. Yıllardır intikam diye diye başımın etini yedi. İklim'i de ikna edip buraya geldiler. Zavallı kızın yaşını küçük gösterip, sahte bir kimlikle onların arasına soktuk. Eren Kerim'in planına göre; onlar hakkında öğreneceklerimiz var. Ailelerinden alınacak intikamı çocuklarına ödetebilirmişiz... Bu planın saçmalığına olan tavrım en başından beri belli. Kendine birini hedef aldı ve ince ince kızı kendisine karşı işlemekte. Hoş, ben o kızın yerinde olsam tek kelime bile etmediğim birine âşık olur muydum emin değilim. Zaten ben neyden emindim ki anasını satayım.

Gök gürlüyor. Kapıdaki güvenlikte bir hareketlilik seziyorum. Beni fark etmeleri çok uzun sürmüyor. Neredeyse geldiğimden beri sitenin karşı tarafındayım. Onlar için ben birer tehdidim. Bu sitenin etrafında alelade bir şekilde bir arabanın durması yasak, imkânsız. Hareketleniyorum. Yağmur yağıyor. Amacım buradan siktir olup gitmek fakat Eren Kerim'in aklına uyup buraya yerleştirdiği bir adamımız her şeyi açık etmek üzere ve onu durdurmam gerekiyor. Ne derler bilirsiniz? Sürüden ayrılanı kurt kapar.

Ben kurt değilim ama ondan daha kötü olduğum da bir gerçek. Bu yüzden rotamı Kilid'e çeviriyorum. Oraya gitmeli ve İbrahim Mehrekula'yı ortadan kaldırmalıyım.

*

Bu yalıda çok fazla kan var. Çok fazla insanın gözyaşı ve de ahı. Pek çok masumun infazına burada karar verilmiş, pek çoğunun akıbeti burada tartışılmış. Burayı bana neden verdiğine dair hiçbir fikrim yok ama yalının kapısından içeri girdiğim anda fark ettiğim hareketlilik kalp atışlarımı hızlandırıyor. Etrafta yüzlerini daha önce görmediğim adamlar var. Kimisi benim yaşımda kimisi değil. Hızlılar ve bana doğru koşuyorlar. Çenem kitleniyor.

Kalabalıktan hoşlanmıyorum. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında sırılsıklam olan bu adamlara da dayanamıyorum ve derin bir nefes alarak arabanın kapısını açıp, dışarı çıkıyorum. Başımın tepesinde bir şemsiye açılıyor. Şaşırıyorum. "Hoş geldiniz Diyar Bey" diyorlar hep bir ağızdan. Kendimi kara komik bir hikâyenin içerisinde buluyorum. Günlerdir uykusuzum, başım ağrıyor ve de açım. Hiç tanımadığım bu adamların arasında öylece durmuş onlara bakıyorum. Gözlerim yanmaya başlıyor ancak bu duygusallıktan değil, yorgunluktan. Başımı sallayarak adama selam veriyorum. Umarım bunu selam olarak alır çünkü el sıkışmayı seven bir adam değilim. Yürüyorum. Yürüdükçe önümdeki adamlar Kızıldeniz'in ortadan ikiye ayrılması gibi iki yana açılıyorlar. Hareketlerinde bir öğrenilmişlik var. Hiç ses çıkmıyor. Ta ki onu görene kadar.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Where stories live. Discover now