Bölüm 19

399 48 5
                                    

BÖLÜM 19
EZEL
Alarmını saat beşe kurmuştu

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

BÖLÜM 19

EZEL

Alarmını saat beşe kurmuştu. Gözlerini açmakta o kadar zorlanıyordu ki bir on dakika yatağın içinde kalıp, algılarının açılmasını bekledi. Puslu gözlerini ovalayıp dururken, gece geç saatlerde eve dönmüş olmanın verdiği halsizlik bugünü iptal etmesini söyleyip duruyordu. Ama yine de içindeki savaşçı galip gelmişti. Battaniyeyi üzerinden atarak doğruldu. Bir süre oturarak komodinin üzerine bıraktığı cep telefonunu eline aldı ve esneyerek gece gelen mesajlara baktı. Çoğu çocuklardan ve Saruhan’dandı. Okuldan da konuştuğu birkaç kişi yazmıştı. Sonra döneceğini kendisine söyleyerek ayağa kalktı ve banyoya girdi. Beş buçuğa doğru ağzında diş fırçası dolabının önünde dikiliyordu. Telefondan bugün havanın nasıl olacağına bakarken, şansına yağmur yağarsa ne olur diye düşünüyordu. Kaşlarını kaldırarak yeniden banyoya gitti. Ağzını çalkalayıp geri döndüğünde bugünkü havanın kendisine kazık atmayacağını umarak rastgele bir şeyler seçmeye başladı. Sırt çantasını hazırlayıp, cüzdanını ve yanında getirmesi gereken eşyaları da içine koyduktan sonra odadan çıktı. Merdivenlerden aşağı inerken ses çıkarmamaya özen gösterdi. Şükran teyzesi bir saat kadar sonra uyanırdı. Babasıysa en az kendisi kadar yorgundu ve uyanmasını istemiyordu. Çıkmadan önce mutfağa girip, yanına içecek bir şeyler almak için hareketlendiğinde babasını mutfak tezgahına dayanmış kahve içerken görünce şaşırdı. “Erkencisin.” Dediğinde çantasını ada tezgahın üzerine bıraktı.

“Hm.” Diyen Ateş Bey uykulu olmasına rağmen keskin bakışlarını oğlunun üzerine dikmişti. “Nereye gideceksiniz?” diye sordu.

Ezel, yolun uzun süreceğini düşündüğünden geçen sene aldığı termoslara bakınıyordu. “Arnavutköy’e,” dedi kaşlarını çatarak “Nerede bunlar?”

“Bunu mu arıyorsun?” diye soran babasına baktığında onun iki tane termosu eliyle kendisine doğru ittiğini gördü. “Sütü çok kahvesi az,” dedi adam “Kahvaltıya kadar midenizi yumuşatır.”

Ezel, gülümseyerek termosları alırken “Aman da aman erkenden kalkıp oğluna yolluk mu hazırladın sen.” Deyince adamın tıslamasıyla kıkırdayarak geri çekildi. “Çok sağ ol baba.” Dedi termosları sırt çantasının yan bölmelerine yerleştirerek.

Babası “Paran var mı?” diye sorduğunda Ezel başını sallayarak gülümsedi. “Ben zengin bir gencim.” Dedi. Ardından babasının homurdandığını duydu ama umursamadı.

“Ehliyet sınavını hallet bir an öncede, gezmek istediğin zaman adamları uyandırmak zorunda kalmazsın.” Diyen babasına bakıp “Aslında arabayı…” diye söze başladı ama babasının uyaran bakışlarını görünce “Tamam, sustum.” Dedi.

“Menaf’ın durumunun sana ders olması gerekmez mi?” diye kızan adamın suratına bakıp iç geçirirken “Bazen unutuyorum işte.” Dedi “Neyse ki sınavlar bir iki haftaya yapılır.”  Deyip babasının yanına geldi ve kolunu sıktı. “Tamam, ben çıkıyorum.” Dediğinde adamın “Çişini yaptın mı?” diye sormasıyla gözlerini devirerek “Ha ha, çok komik.” Dedi.

Ateş Bey “Yo bence gayet ciddi bir olay.” Diyerek dik dik suratına bakınca Ezel en sonunda suratını buruşturdu ve onu dinlemeye bir son verip kapıya yöneldi.

“Ezel?” diye seslenen babasına dönmeden hemen önce “Evet, çişimi yaptım baba!” diye homurdandı ama onun elinde bir kamera tuttuğunu görünce şaşkınlıktan küçük dilini yuttu.

“Bu ne? N-ne bu?” diye sordu hızla yanına gidip.

Ateş Bey “Şimdi artık böyle makinelere ihtiyacınız yok ama belki bazı şeyleri makineyle çekmek istersin, diye düşündüm.” Dediğinde oğlunun gözlerinin parlamasıyla keyfi yerine geldi.

“Ya düşürüp, kırarsam?” diye sordu Ezel başını kaldırıp.

Ateş Bey, kamerayı boynuna asarken “Senden kıymetli değil.” Dedi “Aslında ben, isteyeceğini düşünmüştüm ama.”

Ezel, makinenin üzerinde parmaklarını dolaştırırken “Çekindim” diye mırıldandı ardından sırıtarak babasına sarıldı. “Sağ ol, sağ ol, sağ ol!” dedi. Saçlarının arasında babasının elini hissedince mutlulukla gözlerini kapattı ve “Artık gitmem lazım” dedi.

“Bir şeye ihtiyacın olursa ara.” Dedi babası arkasından. Ezel, spor ayakkabılarının bantlarını yapıştırırken “Ararım.” Dedi ve koşarak bahçeyi geçip, dışarı çıktı.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora