BAŞLANGIÇ

13.1K 502 78
                                    

BAKIŞ AÇISI

Karan kimsesiz bir köleydi hayata gözlerini açtığında annesi ölmüştü. Babası ise biraz daha büyümesini bekleyip onu bir köle olarak satmıştı.Karan  bunun için babasına kızmıyordu .Küçük yaşına rağmen hayatın bazen insanı ne hale getirebileceğini ve neler yapmaya zorlayabileceğini çok iyi öğrenmişti.Kendi görüşüne göre hayat acımasız değildi aksine insanlar onu bu hale getiriyordu.Hırslar ve istekler insanların dört bir yanını
sarıp onları yönlediriyordu.
Babası satıştan aldığı parayla biraz daha geçinip o parada bittiğinde bulabildiği her işte çalıştı ama Arkadya gibi bir
ülkede iş olanakları oldukça azdı. Nüfusun %20'si asillerden %40'ı kölelerden %30'u askerler ve avcılardan oluşuyordu.Kalan %10'luk kısım ise sivil halktı.
Sivil halk arkadya'da 2. sınıf vatandaş olarak görülüyorlardı herhangi bir söz hakkına sahip değillerdi şahsi mülk edinmeleri yasaktı ve kendilerine
tahsis edilen köylerde tutuluyorlardı.Köylerden çıkmak yasaktı kaçan olursa ölümle cezalandırılıyordu.Aylık olarak gelen yetkililer tarafından denetleniliyorlardı ve isteyenler köle olarak alınıyordu .Aileler çocuklarına bakamadıklarından onları köle olarak satmak zorunda kalıyordu.
Karanın babası daha fazla bu şekilde yaşayamıyacağını anladı .Burdan kaçmalıydı ülke dışına çıkıp başka bir ülkeye gidecekti
duyduğuna göre diğer ülkelerde insanlar daha özgür bir şekilde yaşayabiliyorlardı.
karanlık bastırdığında elinde kalan son erzakları torbasına doldurdu küçük bir torba olmasına rağmen yarısı bile
dolmamıştı.Yavaş adımlarla eski ve yıkık baba yadigarı evinden çıkıp köyün karanlık sokaklarına daldı.
önünü zor gören kır saçlı zayıf adam önünü zor seçebiliyordu. Köyün çıkışına vardığında son bir defa daha hayatının tamamını geçirdiği yere bakmak istede bundan vazgeçti çünkü ona acıdan ve üzüntüden başka birşey hatırlatmıyordu.Yoluna devam etti attığı her adım
sanki onu üzerindeki baskıdan kurtarırken kendine olan güvenini kaybetmesine neden oluyordu.Yaşadığı köy sınır dibinde olduğundan
biraz ilerde sınır bekçileri vardı .gecenin karanlığından faydalanıp onları atlatıcak ve canavarların kol gezdiği vahşi topraklara çıkacaktı vahşi topraklar dünyanın yarısından fazlasını kaplıyordu ve daha birçok yeri keşfedilmemişti .canavarların kırallıklara yaklaşamamalarının nedeni
bilinmiyordu insanlar yüzyılar önce bu toprakları keşfedip buralara yerleşmişlerdi.Yaşlı adam kısa bir yol gittikten sonra geceyi yıldız gibi aydınlatan
sınır fenerlerini görünce yavaşladı ve eğilip ilerlemeye devam etti .Ağaçların ve otların arasında yavaşça ilerliyordu.Heyecandan kalbi yerinden fırlayacak gibiydi nefesleri hızlı ve dengesiz bir dengesiz bir hale gelmişti.Yakalanırsa sorgusuz bir şekilde direk öldürülücekti.Ağaçların bittiği yere geldiğinde etrafı incelemeye başladı her fenerin altında kamp kurulmuştu .Fenerler ışık taşı denilen sihirli taşlar sayesinde karanlıkta parlıyorlardı.
fenerler çok uzka yerlere ışık tutabiliyorlardı.Bu sayede vahşi topraklardaki avcılar ve kafileler yollarını bulabiliyorlardı.
yaşlı adam yavaş adımlarla otların arasından ilerlemeye başladı.
Her adımda korkusu artmaya başladı.İçinden bir his ona geri dönmesi gerektiğini söylüyordu.
Bu bir aptallıktı.İsteksizde olsa devam etti çünki artık geri dönemezdi.
Geri dönecek bir hayatı ve ailesi kalmamıştı.Fenerlerin ışığından uzakta kalan tarafa doğru yöneldi.Otların kısalıp bittiği yere vardığında
kalkıp hızla koşmaya başladı ilerdeki ormana girerse onu yakalayamazlardı.heycandan kalbi duracak gibiydi.
Son gücüyle koşuyordu.O sırada kampdaki askerlerden biri karanlıkta hareket eden bir şey farketti ve hızlıca o tarafa doğru yöneldi.
Karanlıkta koşan adamı farkettiğinde kaçak vaar diye bağırdı.Kamptaki diğer askerler yerlerinden fırlayarak işaret ettiği yöne doğru koşmaya
başladı.Bağıran askeri duyduğunda yaşlı adam hızını arttırdı. Yakalanıcağanı düşünüyordu.
kaçma şansı gitmişti. Ölüm artık kesindi. Aslında yolun başında beri bunun olucağını biliyordu. Ama yinede aptal bir umut onu yönledirmişti.
Şimdi ise pişman olmuştu .arkasındaki askerler koşmayı bırakıp bellerindeki yayları alıp oklarını kirişe sürdüler.
yayları gerip emri beklediler. Başlarındaki askerin atış serbest komutuyla oklar vızıldayarak adama doğru uçmaya başladı.
Yaşlı adam artık ölümün tadını damağında hissediyordu.6 tane ok aynı anda adamın sırtına saplandı. Yaşlı adam acıyla inleyip yere yığıldı.
Artık yolun sonuna gelmişti.Böyle bir şekilde ölmek ona acı veriyordu hayatı boyunca mutluluğu yaşayamamıştı. Babası öldürülüp annesi zorla alınıp köle olarak satılmıştı .Herhangi bir kardeşi yada karabası yoktu. ardından yeni bir ailesi olmuştu ama kara talihi hala onun peşini bırakmamıştı.
İlk 3 çocuğu hasalıktan ölmüştü .Sonuncusunu ise bir köle olarak satmıştı. Kim bilir başına neler gelicekti.Ve çok sevdiği karısı ALYA aniden hastalanıp
ne olduğunu bile anlayamadan hayata gözlerini yummuştu. Ağlamaya başladı kendi kendine soruyordu neden?
neden mutlu olamadım .Ben bunu hak edicek ne yaptım? Bunu neyin cezası böyle ? Halbuki kötüler yaptıklarının cezasını çekerdi.
En azından böyle öğrenmişti annesinden.Yanlız başına ölüyordu bu soğuk ve karanlık gecede .Acı hayatının artık sonu gelmişti.Askerler başına gelip adama baktılar.Onu yakaladıklarına sevinmişlerdi.Bunun için küçükde olsa bir ödül alabilirlerdi.
Askerlerden biri ölmek üzere plan ihtiyar adamın yanına oturdu ve ona adın ne ihtiyar diye sordu.
Yaşlı adam can havliyle kafasını ona doğru çevirdi. Ağzından kanlar sızmaya başlamıştı.
Boğuk bir sesle peter diyebildi.Asker meraklı bir ifadeyle demek peter biraz düşündükten sonra.Peki neden kaçmaya çalıştın yasaları bilmiyormusun? Peter gülerek biliyorum ama kimin umrunda yasaları koyarken banamı sordular?
Asker şaşırmıştı ve adam deli olduğunu düşünmeye başladı.Sonra tekrar lafa girerek yasalar toplum düzenini ve birliğini sağlamak için var
herkes istediğini yapsa düzen diye birşey kalmaz.Peter tekrardan gülmeye başladı demek düzen ha hangi düzen
güçsüz ezildiğindemi düzen sağlanıyor.Yasa dediğin şey burnu havada asillerden başka kimseyi korumuyor gibi.
Görünüşüne bakılacak olursa yüksek rütbeli birisin. Kesin ailende zengindir.Değer verdiğin yasaların seni ne hale getirdiğini
görmüyormusun? Bir avuç katilden başka birşey değilsiniz.İkili bu konuşmayı sürdürürken diğer askerlerde onları izliyordu.
Peter tekrardan kan kusdu ve gözleri yavaşça kapanmaya başlıyordu.Son bir söz söyllemek için dayandı ve neden bunu yaptığımı merak
ediyorsan sana söyleyeyim özgürlük için savaşmak köle olarak yaşamaktan daha iyidir.Asker şaşırdı ama sen ölüyorsun diye cevap verdi.
Peter gülümseyen bir ifadeyle Belkide beni gerçek özgürlüğe kavuşturacak olan şey budur dedi ve gözlerini
kapatıp kendini ölümün kollarına bıraktı.Başında duran asker donakalmıştı.İnandığı tüm değerler dakikalar içersinde çürütülmüştü.
Yanındaki askerlerden biri kısık bir sesle efendim herşey yolundamı diye seslendi ama cevap vermedi.
O sırada yanlarındaki diğer rütbeli asker Saton kalk artık cesedi alıp kampa dönelim.Arkadaşının sesini duyan saton
kafasını düşüncelerden kaldırdı.Ayağa kalktı ve etrafına bakındı. Askerler meraklı gözlerle ona bakıyorlardı.Öksürüp boğazını temizledikden
sonra gür bir sesle Demos ve Nadal siz cesedi gömün bizde kampa geri dönüyoruz dedi ve takımıyla beraber yola koyuldu .
o gün Saton için birşeyler değişmişti.

CANAVAR AVCISI Where stories live. Discover now