''Ani Geliş.''Bölüm:121

85 12 7
                                    


Bazı anlar vardır çok iyi hatırlarız ve kimi anlar vardır küfürler savurarak unutmayı dileriz. İşte ben o iki anın ikisini de içli içli ve doyarak yaşıyordum. Bitkin düşen bedenim huzur dolu yumuşak yatakta kıvranarak uyandı. Beyazlar içinde olan bu oda bana çok uzak gelse de zaman içerisinde benim kaldığım oda olduğunu anlamıştım. Bir gece oda nasıl bu kadar çok değişebilirdi, peki? 

Veya ben ne içmiştim? Rom? Herhangi bir zehir? Bu mümkün değil, dün gecenin her saniyesini hatırlıyordum, ne yazık ki...

''Harry,'' dedim dilimin ucuyla, açılan kapı veya sürpriz girişlerde bulunan biri olmamıştı, ''Harold!'' diye bağırdım bu kez. 

Tabii ki ses yok. 

Aşağı inmek için kapıyı zorladım, durun, neden zorluyordum? LANET OLASI BENİ BU ODAYA MI KİLİTLEDİ YANİ? Sinirle arkamı döndüğüm sıra aynanın önüne bırakılmış bir not buldum. 

''Üzgünüm, beyazlar içinde ruhunun daralmaması dileğiyle... -H''

Gerçekten, Harry, oraya baş harfini yazıp bana kimin not bıraktığını belirttiğin ve başka hiçbir şey açıklamadan gittiğin için teşekkürler! Yatağa sinirle oturup etrafıma göz gezdirdim, neden böyle bir şey yapmıştı ki? Ne gereği vardı? Biraz zaman öldürmekten başka bir çare yoktu. 


Pekala, elimde tuttuğum -yatağın altını karıştırırken bulduğum saçma sapan yazılarla dolu olan kitaptan bahsediyorum- kitabı sertçe kapatarak bir köşeye fırlattım. O kadar iğrençti ki okumaya bir süre ara verecektim. Yataktan kalktım ve odanın içinde bir tur attıktan sonra kalktığım noktaya geri döndüm. Karnımdan sesler geliyordu, acıkmıştım. 

''ACIKTIM!'' diye bağırdım isyankar bir şekilde. 

Bu evde hizmetçi yok muydu? Tabii ki vardı! Ee, neredeler öyleyse? 

Aklıma gelen parlak fikir ile arkamı döndüm. Bu sinsi gülüşün ardında yatan bir şeyler vardı elbette. Balkona yürüdükten sonra etrafa göz gezdirdim. Kimse yoktu, hayvanlar bile kendi yerlerindeydiler tabii gerçekten hala varlarsa. Balkona çıktığım an vücudum buz kesti, bugün hava olması gerekenden çok daha fazla soğuktu ve ben zaten çabucak üşüyebilen birisiydim. İçeri koşup giyebileceğim bir şeyler aradım, o anda gözümün önüne eskiden yani tarih değişmeden önce ki benin halleri geldi. Erkek gibi giyiniyordum, bunu  seviyordum. Fark ettim ki o kadar elbisenin arasından aradığım buydu. Sıkıca giyinip yeniden balkona doğru yürüdüm. Harry bunu nasıl gözden kaçırmıştı? Ona gece onu hatırladığımı söylemiştim, geri gelen eski ben bunu yapabilecek birisiydi ve o bunu bilirken balkonu nasıl gözden kaçırmıştı? Kenarda duran sarmaşıkların sağlamlığını kontrol ettim. Beni taşıyacak düzeydeydiler ama güvenmek şu an için ağır bir sorumluluktu. Sırf yemek yiyebilmek için iki canı tehlikeye atıyordum yine de bu Harry'nin suçuydu. Aslında her şey tam değildi, Harry'e karşı bazı anılar var bazılarıysa yoktu. Adı aklımdan geçtiği an tüylerim kalkıyor boğazımdaki damar patlayacak gibi ortaya çıkarken kıpkırmızı oluyordum ama bunun altında yatan nedeni düşündüğümde ise kocaman bir hiçlik vardı... Kocaman bir hiçlik... 

Haşırtı sesi kulağımı tırmalıyordu. Aşağı inerken sayısız tane böcek gördüm en çokta örümcek ağı. Bahçedeki çiçeklerin canı varken bunun yok muydu? Çok yazık, sarmaşıkları severim. Bana hep yardımcı olmuşlardır. Aralarına papatya dolayabilirlerdi, tabii bir tercih meselesi. Ayağım yere değecekken sol bacağım sarmaşığa takıldı ve baş aşağı düşer pozisyona geldim. Bacağıma sarmaşık dolandığından dolayı düşmemiştim ama kısa süreli kalp krizi geçirdiğime eminim. Sarmaşık beni daha fazla taşıyamadı ve popomun üzerine bir güzel çakıldım. Üstüm başım toz toprak içindeydi. Ayağa kalktım, ellerimi üzerime sürerek yara var mı diye kontrol ettim, yoktu. Evin önüne geldiğimde ise bir şeyi hatırlamıştım;anahtar. O neredeydi? Ah! Pencerenin önünde duran sağdan üçüncü saksıda. Elimi saksının dibine sokarak anahtarı yakaladım. Bu onunla aramızda olan uzun bir uğraştı... Eve girince derin bir oh çektim, bu zorlu mücadelede alkışlanmayı en azından takdir edilmeyi hak ediyordum. Tabii bunu yapan kimse olmayınca gururlu duruşum kısa sürede kaybolarak insani yanım beni mutfağa sürükledi. Hiçbir şeyin olmaması mı daha acı yoksa o kadar zahmete girip hiçbir şey görememek mi daha acı? Gerçi bu sadece eklentili bir hal o halde bu tam anlamıyla bir ACI! inleyerek sandalyeye çöktüm. Başımı ellerimin arasına aldığım sıra içeriden bozuk para sesi geldi. İrkilmiştim, belli ki bugün evde kimse yoktu ve aniden çıka gelen bu uyduruk ses beni ürkütmüştü. Yavaşça kalktım ve kapıya ilerledim, önce başımı koridora uzattım ardından sesin geldiği kısmı kestirmeye çalıştım. Bir başka ses gelmemişti, belkide sadece faredir? Yürümeye devam ettim, rastgele seçtiğim odaya girerken biri üzerime atılarak yere düşmeme sebep oldu. 

''İYİ Kİ DOĞDUN, MUTLU YILLAR!'' Juliana bileklerimi başımın üzerinde toplayarak doğum günümü kutlamıştı. 

Bugün doğum günüm mü? Ama nasıl yani? Ben neden bilmiyorum? Takvimi takip edemeyecek kadar mı insanlığa yabanileşmiştim? Derin bir iç çekerken köşede durup alayla sırıtan Harry'e gözlerim takıldı. Kollarını birbirine dolamış bir vaziyetteydi ve yüzüğü gözümü alıyordu, gümüş yüzüğü, baş harflerimin olduğu yüzük... 


BEĞENMEYİ UNUTMAYIN TEŞEKKÜRLER :))X -Lilith

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin