''Şeytanın Oğlu.''Bölüm:115

90 10 8
                                    


Harry rüyadan uyanıp gelmiş olabilir miydi? Bence öyleydi çünkü şu an söylediği hiçbir şeyin mantıklı bir açıklaması yoktu, yapılamazdı da. Ancak kaşlarını karanlığın aydınlık kısmında birkaç kez cevap beklercesine yukarı kaldırdığında ciddi olduğunu anladım. Önce attığım kahkaha ve sonra arkamı dönüp gitmemle beraber Harry peşimden odanın içine koştu. Aslında bu odadan çıkarak kaçmayı bile planlıyordum. 

''Pekala, Harry, şakanın sırası değil.'' Dedim, gözlerimi devirerek. 

Ellerini yumruk yaparak havaya kaldırdı, takındığı ciddi tavır onun gerçekten ciddi olduğunu gösteriyordu. 

''Ben şaka yapmıyorum. Onunla evlenmek mi? Cidden! Cennet ana mısın sen? Veya Meryemi mi taklit ediyorsun? Hadi ama günahkar prenses, gel benimle. Benimle ol!'' 

Ağzının içinde gevelediği boş kelimelere sersemlemiş bir şekilde bakarak aynı şekilde kaşlarımı kaldırdım. Harry kesinlikle kafayı yemiş olmalıydı. Şu an burada takvim, saat hesaplaması yapacak olsaydım ve eğer annem burada olsaydı, bu hesaplara ortak olan olsaydı kısa zamanda yaptıklarıma sadece şaşırmakla kalmaz bir eli yüreğindeyse bir eli gırtlağımda olurdu. Her neyse bu düşüncelerden sıyrılmak zamana ayak uydurmam için ilk adım sayılabilir ya, bende öyle yaparak düşüncelerimden arındım. Tanrı ya benimle kafa buluyor ya da şeytan benimle dans ediyordu. Ah, evet, unutmuşum... Hey, neyi unuttuğumu ve sonrasında hatırladığım şeyi bile hatırlayamıyorum? Harry, beni de delirttin! 

''Kutsal rahibeler adına!'' Kilisede gördüğüm bir kadını taklit ederek geri çekildim. ''Bu bebeği doğurmaktan bahsediyorsun, Harry!'' Artık tamamen fısıldıyordum. ''Ona nasıl bakacağımı bile bilmiyorum, onu, ona iyi bir anne olamam ben. Çok gencim belki doğuramayacağım bile!'' 

Harry bir kahkaha atarak geri çekildi artık aramızda oda boşluğu kadar mesafe vardı. Birbirimizi karanlıkta net seçemesek de hisler vardı. 

''Dur biraz, kimse anne olarak doğmaz!'' Bir kez daha beni tersleyerek bağırdı. Ellerimi sessiz ol anlamında kaldırınca odanın içinde ilerleyerek yanıma geldi. 

''Benimle evlenmen için ne yapabilirim?'' Daha sakin ve yumuşak bir ses tonuyla tekrar sordu. 

Aynı şekilde ona yaklaştım. Ama aramızda yine belirli bir mesafe vardı. 

''Neden,'' dedim, ''neden bebeği doğurmam için benimle evlenmeyi yok yere göze alıyorsun?'' kaşlarımı çatarak kollarımı birbirine doladım. Mantıklı bir açıklama bekliyordum fakat o mantıklı açıklamanın geleceği yer... Her neyse, Harry işte, bunu beklemek saçmalık. 

''Çünkü, o, benim, çocuğum! Tek başına bir şeylere karar veremezsin!'' Yeniden sesini yükselterek üzerime doğru yürüdü. 

Ani ruh değişimlerine giren bu adamın en ilginç yanı ise hala onunla konuşuyor olmamdır. 

''Senin mi?'' Güldüm. ''Bana bu şerefi bahşettiğin için sana nasıl minnettarım anlatamam!'' 

Harry'nin yüzünün bir kısmına vuran ay ışığı keskin hatlarını ortaya çıkarıyordu. Karşımda duran bu heykele karşı koymaya çalışmak her ne kadar imkansız kılınsa da zor, başarmak için vardır. Harry üstüme yürüdükçe geriledim ve sırtım soğuk duvarın yüzüyle buluşunca durmak zorunda kaldığımı anladım. Harry birkaç cm eğilerek yüzünü yüzüme hizaladı ve nefesini dudaklarımın üzerine bırakarak, ''Beni çıldırtıyorsun.'' dedi. Gözlerine dikkatle bakarken karardığını fark ettim. Bu, imkansız! Bu gerçekten imkansız, hayır, ışığın bir oyunu bu. Yutkunurken yüzünün tamamen karardığını fark ettim. Hayır, ışıkla alakalı değil sadece yersiz bir vakitte ben bayılmıştım. 

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin