''Gizemli Balonun Kraliçesi.''Bölüm:119

92 11 6
                                    


Juliana sabahın bir köründe odaya girip kasabaya inmeyi dile getirdi. Hayır, o kasaba değil, Styles'lara özel kasaba. Juliana'nın anlatmasından anladığım kadarıyla burası Harry'nin öz ailesinden kalma bir kasabaydı. Kasabanın tam ortasında durmuş rengarenk çiçeklerin bulunduğu balkonları seyrederken bir yandan düşünüyordum. Harry hafta içi salı ve perşembe günleri buraya gelir halkın şikayetlerini dinlermiş. Pazar günleri ise eğlencelere katılarak halktan biri gibi davranırmış. Onun bu kadar iyi biri olabileceğine inanamasam da gülüşü gözümün önüne geliyordu. 

''Hadi, gel,'' Julia'nın talimatıyla kendime gelip bacaklarıma komut verdim. 

Geçen gece yaşadığım küçük travmanın etkileri hala üzerimde olsada bunu şu an için önemsememeye çalışıyordum. 

Julia elinde tuttuğu tavuğu bana uzatınca irkilerek geri çekildim, ''Korkma, seni ısırmaz!'' dedi gülerek. 

''Bu komik değildi.'' Dedim yüzümü buruşturarak. 

Julia bana gülerken gözüm köşede siyahların ardına gizlenmiş bir kadına takıldı. Onu fark ettiğimi görünce ise duvarların arasından içeri doğru koşuşturdu. Julia'nın dalgınlığından faydalanıp kalabalığın arasına girerek kadının peşinden gittim. Sanki onu izlememi istiyor gibiydi. Etraftaki pazar eşyalarını devirmemeye özen göstererek peşinden gittim tam bu sırada önüme taş parçası düştü. Bu bilindik bir taş parçası sayılmaz, kayaya yakın büyüklükteydi. Tam kadının peşinden gidecektim ki biri pelerinimi tutup çekiştirdi. Kadın kanayan bacağını inleyerek işaret etti. Ben kaçan kadını gözlerken bir seçim yapmak zorunda olduğumu fark ettim. Sonunda yardımda karar kıldım, belki öylesine gelen biriydi, belkide Harry ile yaşadığımı bilip benden yardım dilenecek yardım etmezsem de beni para karşılığında bırakacak biriydi. Ama Harry böyle biri değildi yani halka yardım eden, geçimlerini sağlayan biriydi. 

''Lütfen bana yardım edin,'' dedi kadın, ten rengi solmuştu. Etraftakilere bakarak kayayı kaldırmaları için bir şeyler söyledim. 

Herkes afallamış bir şekilde yüzüme bakmaya devam ediyordu. Nihayetinde kaya kaldırıldığında kadının bacağını altından çıkarmayı başarmıştık. Kadın şanslıydı, toprak yumuşak olduğu için ıslanan toprağın içine girmiş, ezilmekten son anda kurtulmuştu. Yinede o kayanın sürtünen kısmında oluşan sıyrılma ve çürümeler canını yakıyor olmalıydı. Elinde birkaç pamuk ve bez ile gelen kadını fark ettiğimde hemen ayağa kalktım. Kadın bana uzattı, bu heyecanlı süreçte ilk tedaviyi benim yapmam gerekiyordu. Kadının yanına çömelip yarasını temizlemeye çalıştım. Küçük çocuğun getirdiği su ile bunu yaptığımda kadın bağırdı. Su yarasını yakmış olmalıydı. Yerdeki topraktan  avucumun yarısı kadar alıp üzerine sürdüm yaprak ile üstünü kapattıktan sonra elimdeki bez parçasını açarak bacağına bağladım. Bu sırada elbisemin kir içinde kaldığını da fark etmiştim. Bayan Blaire muhtemelen çok üzülecekti. Kadın bana teşekkür ettikten sonra beylerin yardımıyla oradan götürülmüştü. Ona gülümsedim, bu beni harika hissettirmişti. Bir hayat kurtulmamıştı belki ama ilk müdahaleyi ben yaparak kendimi gururlandırmıştım. 

''Vay vay,'' Duvara yaslanan biri kendini oradan ittirerek önüme geldi, başımı kaldırdım ve Harry'nin sinsi gülüşü ile karşılaştım, ''hekim yeteneklerini konuşturdun. Söylesene doktor olmaya ne dersin?'' dedi. 

''Terzi kendi söküğünü dikemezmiş.'' diye mırıldandım. Ellerimi dizlerime koyup kalkacağım sıra Harry elini uzattı. Ona ters bir bakış atarak kendi başıma ayağa kalktım. Güldü ve geri çekildi. 

''İnatçı kız.'' Dedi, tam üstüne basmıştı. 

''Güzel kasaba. Senin ne kadar kaba olduğunu bilmeyen birkaç insan ve... Ah, işte hayranların!'' Arkada birbirine sarılmış üç kız Harry'nin dönmesi ile çığlık atarak yerlerinde zıpladılar. Bir tanesi başındaki beyaz kumaş boneyi çıkarıp yere attı. Bu kadar heyecan, kalbe zarar. 

''Eh, bir şeyler yapmaya çalışıyorum.'' Seni mütevazi şey... Gözlerimi devirdim. 

''Burada ne arıyorsun? Bugün çarşamba, haftanın ortası işlerin diğer kasabada daha yoğun olur diye duymuştum.'' 

''Bakıyorum da siz olayı kalkmış. Tatlım burası iyilerin kasabası olabilir ama her meyvenin arasında çürük meyve vardır,'' Kulağıma eğilerek, ''yani dedikodular kapıda.'' diye fısıldadı. 

Önünde hafifçe, bir hanımefendi gibi eğilerek selam verdim, ''Üzgünüm Bay Styles, sizi mahcup etmek istemezdim.'' dedim. Bu bir çeşit alay etme stratejimdi. 

Harry beklediğimin aksine gülerek başını eğdi. 

Yanından geçip gitmenin planını kuruyordum hatta bunu gerçekleş...tiremedim. Çünkü tam o anda kolumu yakalayıp ona bakmamı sağladı. 

''Sen,'' dedi iğneleyici bir tonda, ''beni gerçekten iştahlandırıyorsun. Şu dudaklarının kızgınken aldığı biçim bile beni tahrik ediyor.'' fısıltılı konuşmasını birinin duymamasını umarak başka yöne baktım. Muhtemelen çoktan kızarmıştım bile. 

''Ee?'' Dedim gülerek, ''düğünümüz ne zaman?'' muhtemelen çevredeki insanlar duymuştu çünkü düğünümüz derken üstüne basa basa vurgulayarak söylemiştim. Hatta yanımızdan geçen birkaç kız bize bakmıştı. 

''Hayatım unuttun mu? Burada olma sebebim tamda bu neden yüzünden ya! Ah, çok yorgun olmalısın. Akşam biraz gecikeceğim, dostlarla senin giremeyeceğin bir yerde hasret gidererek şu aziz gençliğimin nice bekarlığına veda ederek yeni hayatımı kutlayacağım!'' 

Bakın, senin giremeyeceğin yer, demesi beni çileden çıkartmıştı. Ona bağırıp kendini ne sandığını sormak istiyordum fakat bunu yapsaydım o yine benimle alay ederek beni aşağılardı. Aklıma gelen fikir ile anlık olarak sinsice sırıttım. Harry bunu fark etmişti. 

''Öyleyse iyi eğlenceler.'' Dedim. Yüzündeki sırıtış yavaşça kayboldu. 

''Nasıl yani? Başka bir şey demeyecek misin?''

''Ne gibi?''

''Hmm, bilmem. Yok mu yani?'' 

''Mmh,'' gözlerimi kırpıştırarak onu sinir etmenin zevkini çıkardım. Birkaç saniyede olay benim tarafıma dönmüştü. ''hayır?'' 

Harry omuzlarını silkti ve ''Tamam öyleyse.'' dedi. 

Onu umursamamış gibi davrandım ama benim güzel bir planım vardı. Julia halkın arasından bana el sallayınca büyük bir gülümseme ile bende ona el salladım. 

''Sonra görüşürüz, Harry.'' diyerek yanından ayrıldım ve ardımda kalan afallayan gözleri düşünmemeye odaklandım. 

Julia elinde tuttuğu çiçekleri bana uzatarak almamı rica etti. Kıkırdayarak kabul ettim. Güzel kokuyorlardı. 

''Juliana, bu akşam işin var mı?'' dedim gülerek. 

''Hayır, neden?'' 

''Bir baloya katılıyoruz.'' Dedim sinsice gülmeye devam ederek. 

''Nasıl yani?'' 

''Çok eğlenceli bir balo olacak, ciddiyim. Sadece erkek olarak gideceğiz.'' Juliana önce anlamış gibi başını sallarken bir anda, ''Ne!'' diyerek bana döndü. 

''Duydun işte, çok eğleneceğiz!'' Bileğinden çekiştirdim. Eve gidip hazırlanmamız gerekiyordu. 

''Tanrım, bu da nereden çıktı!'' 

Yolda Juliana'nın sorularını cevaplarken bir yandan akşamın heyecanı ile yanıp tutuşuyordum. Bekle beni seni kıçı büyük, kibirli Harry!


BEĞENMEYİ UNUTMAYIN, TEŞEKKÜRLER! :))X -Lilith

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin