''Masum Bakire'' Bölüm:30

617 48 5
                                    

VAY BE 30. BÖLÜME GELDİK ŞU 15 GÜNDE İNANAMIYORUM :D YANIMDA OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜRLER, BAZI OLAYLARA ÇOK TAKILMAMANIZI ÖNERİRİM. ZAYN'S GIRLLER HİKAYENİZİ BIRAKMAYIN! İYİ OKUMALAR! BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIIIN :)X  BU ARADA BUGÜN İDOLÜM LADY GAGANIN DOĞUM GÜNÜ LÜTFEN TWITTERDAN ONA TWEET ATIN :)X 

Uzun koridordan geçerken sessizliğin verdiği endişeyle korkmaya başlamıştım, ses yoktu en ufak bir tıkırtı dâhil yoktu sadece benim ve Julia’nın nefes alışları vardı.

‘’Burası… Çok karanlık.’’ Diye fısıldadım, başıyla onayladı ve elindeki meşaleyi bana uzattı. O karanlıkta görebiliyordu fakat ben göremiyordum bu yüzden aydınlatan bir şeylere ihtiyacım vardı.

                               ***

David’in kahkahası geçtiğimiz yerde yankılanıyordu, birkaç insan dışı sesler duyunca tökezledim ve duvara yapıştım. Bu tam anlamıyla duvara yapışmaktı. Yürümeye devam ettik ve küçük bir kapıdan eğilerek geçtik. İleride sarışın kadınla David görüş alanımıza girdi, kadın oldukça uzundu hatta David onun yanında 2 santim bile olsa kısa kalıyordu. Kadının üzerinde kabarık elbiselerden biri vardı saçları da kraliçeler gibi tepeden toplanmıştı.

Julia kadına bakarken ben David’e bakıyordum. Geniş şeytani gülümsemesiyle adeta haykırıyordu, derin nefesler alarak kadınla beraber dönüyorlardı. Onlara doğru yürümeye başladığımda Julia kolumu kavrayarak beni geri çekti ve durmamı işaret etti. David kollarındaki sarışın kadını kolunun üzerinden yatırınca ikisi de aynı anda bizim olduğumuz yöne bakmaya başladılar. Kolumu kurtarıp öne doğru ilerledim, bizim burada olduğumuzu biliyorlardı. Sarışın kadını nazikçe bırakarak tek kaşını havaya kaldırdı ardından bir kaçık gibi alkışlamaya başladı.

‘’Benim küçük sevgilim bu ne sürpriz böyle?’’ dedi ardından gülümseyerek yanıma geldi. ‘’Tanrı aşkına Lucy ne yapıyorsun?’’ diye bağırdı Juliana, David arkama bakarak Juliaya gülücük gönderdi.

‘’Kuzenim!’’ dedi David heyecanla. Juliana’ya garip bir bakış fırlattıktan sonra bana sarılmaya çalışan David’i geriye ittim.

‘’İkinizi görmek çok heyecanlı bir durum özelliklede sen Sandra seni gördüğüm için nasıl hissediyorum bilemezsin.’’ Başımı sarışın kadına çevirdim, Harry’ye ihanet eden kadına baktıkça kendi güzelliğimden soğuyordum. Sandra başını yere eğdi ve gülümseyerek tekrar kaldırdı.

‘’Merhaba Juliana, seni görmek çok güzel. Yanındaki taze yemeğimiz olmalı?’’ şaşkınlıkla ağzım açıldı, David’e baktığımda başını sallayıp Sandraya gülüyordu.

‘’Harry nerede?’’ diye sordum, Sandra kaşlarını kaldırdı. Yüzündeki o şeytani sırıtma yok olmuştu.

‘’Sen Harry’yi nereden tanıyorsun?’’ dedi Sandra bana doğru birkaç adım atarak.

‘’Bu seni ilgilendirmez.’’ Kaşlarımı çatarak bende ona doğru birkaç adım attım, benden uzun olduğu için hafifçe başımı kaldırmak zorundaydım. ‘’Bayanlar, sakin olun lütfen.’’ Diye araya girdi David.

‘’Seni onun yanına göndereceğiz sevgilim endişelenme. Juliana sende bizim konuğumuz ol tatlı kuzenim.’’ Juliana David’e iğrenircesine bir bakış atıp dilini çıkardı.

Kollarımın altına kavrayan iki adamla beraber yürümeye başladım, onlara karşı koymak istemedim çünkü Harry’nin yanına gideceğimi biliyordum. Umut etmekten zarar gelmezdi.

Karanlık odaya fırlatan garip yüzlü adamlara bakıp seslice küfür ettim, sızlayan kolumu ovarak yüzüme kapanan demir kapılara yerdeki samanlığı fırlattım. Oda tam anlamıyla kan kokuyordu ve bu midemi bulandırmıştı hatta düşünmemi bile durduruyordu. Arkamdan gelen kıkırdama sesiyle beraber yerimden sıçradım ve ona doğru döndüm. Harry başını yerden kaldırmış bana bakarak gülüyordu, hızlıca ayağa kalkıp ona koştum ve boynuna sarıldım. Bunu yapacağım aklımın ucundan bile geçmezdi ama onu özlediğime yemin edebilirdim. Bileğini saran mavi ışık saçan zincirlere bakarak ellerimi çıplak omuzlarının üstünde gezdirdim.

‘’İyi misin? Buradan çıkmak zorundayız Harry.’’ Dedim yüzünü tutarken, başını olumsuz anlamda sallayarak bana baktırmayı sürdürdü. Gözleri karanlık için net görünmüyordu bu yüzden beyaz dişlerine odaklanmıştım. Kulağıma yaklaşan dudakları ile titredim, seslice yutkunarak ona yaklaştım.

‘’Prensesimin kurtulmasına izin veriyorum.’’ Bu da ne demekti böyle? Geriye çekilip mavi ışığın yansımasıyla aydınlanan yüzünü inceledim. Gözleri simsiyahtı ve kıvırcık saçları birbirine girmişti ki bu haliyle bile oldukça etkileyiciydi.

Sol bileğinde ki zincirin ışığı yavaşça sönüyordu, Harry derin bir nefes alıp duvara bağlı olan zinciri kopardı bu esnada ayağa kalkmak için dizini öne atmış yere sağlam adımlar atmıştı. Ayağa kalkıp duvarın köşesine sindikten sonra kaçamayacağımı anladığım için Tanrıya içten içe dua etmeye başlamıştım. Harry zincirleri kopardığında sinsi gülüşüyle beraber yanıma geldi, havayı kokladıktan sonra bana doğru biraz daha yaklaştı. Başını sağa doğru eğerek kıvırcıklarının sarkmasına izin vermişti, dolgun dudakları tek çizgi haline geldiğinde sinsice güldü ve belimden yakalayarak kendine doğru çekti.

Yüzüne korkuyla bakarken sırtımı duvara iyice bastırmıştı, boynumu kokladıktan sonra kulak mememe öpücük kondurup dişlerinin arasına aldı. Ağzından kaçan küçük bir inlemenin ardından kulağıma fısıldadı. ‘’Korkma sevgilim karnım çok aç değil bu yüzden canın pek fazla acımayacak.’’ Dediği şeyden sonra başımı hayır anlamında binlerce kez salladım fakat bu sadece yapılan bir şeydi, herhangi yükümlülüğüm veya cevap hakkım yoktu.

Karanlıkta parlayan beyaz sivri dişlerini boynuma geçirdiğinde acıyla inleyerek başımı yukarı kaldırdım. Dişlerini çektiğinde boynumdaki kanı emmeye devam ediyordu, ben ise tüm gücümü çığlık atmaya harcadığım için beni bırakması için içimden dua ediyordum. Soğuk ve çıplak olan göğsünün üstünden ellerimi serbest bırakıp göğsünden düşerek sallanmalarına izin verdim. 

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :)X  -L

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin