SON

11.4K 666 107
                                    

4 YIL SONRA

Kolumun üzerinde hissettiğim kıpırtıyla gözlerimi açtığımda örtünün altında kıpırdanan küçük eller, Gazel ile arama girerken örtüyü kaldırıp kendini aramıza sıkıştırmaya çalışan küçük kızıma, Ahu'ya baktım. Yeşil, iri gözleri uyku mahrumu kızarmış, dudakları her an ağlayacakmış gibi bükülmüştü. Göz göze geldiğimizde bir müddet yüzüme baktı, hamileliğinden dolayı henüz birkaç saat önce uykuya dalan Gazel, kıpırdanarak ağzının içinden mırıldandığında bunu duyan Ahu, sebep arıyormuş ve bulmuş gibi ağlamaya başladığında uzanıp onu göğsümün üzerine çektim.

Burnunu çekerek ağlamayı sürdürürken "Ne oldu benim minik kızıma," diyerek sırtını sıvazlarken küçük kollarını boynuma dolayarak başını boynuma gömdüğünde teninden yayılan bebek kokusunu içime çekerek saçlarını öptüm "Anlat babana, prensesim," dedim.

"Ben, sizinle uyumak istiyorum," dedi hıçkırıklarının arasından. Henüz yeni konuşmaya başladığı için "Ben, uyku, baba," gibi kelimeleri birleştirerek oluşturduğum düzgün cümle buydu.

Sırtını sıvazlarken bir kez daha başını öptüm "Yavrum, anlaşmadık mı biz seninle? Hani o pembe ayıyı alırsak...-" henüz cümlemi bitirmeden yeniden çığlık atarak ağlamaya başladığında kollarımı ona sararak yeniden başını öperken "Tamam, tamam. Sonra konuşuruz," diye mırıldandım.

Gazel'in hamilelik ve doğum süreci Ahu'da oldukça sıkıntılı geçmişti. Henüz kucağımıza almadan sağlık sorunlarından dolayı bir hafta bizden ayrı kalınca iyiden üzerine titrer olmuştuk. Gazel'in ikinci hamileliği ortaya çıkana kadar Ahu, çoğu zaman bizimle, odada beşiğinde yahut yatakta yanımızda yatardı. Bizden ayrı kalmasında sıkıntı yoktu, annemlere bırakıp birkaç gün ondan uzakta kalabiliyorduk ancak Gazel'in hamileliğinden sonra ona, kendi odasını kendisi düzenlemesi koşuluyla ayrı bir oda yapmış, her yanı onun istediği gibi döşemiş ve neredeyse benden daha büyük bir ayıyı odasının baş köşesine koymuştuk ancak uykuya dalarken bizim yanımızdan ayrılmıyordu. Odası dört aydır hazır olmasına rağmen ilk kez, tüm gece kendi yatağında uyumuştu. Rahat bir uyku umuduyla yatağa girdiğimizde bu kez Gazel'in yaklaşan doğumundan dolayı sancıları başlamıştı. Birkaç kez apar topar hastaneye gitsek de artık gaz sancısı olduğunu biliyorduk. Onu yıkamış, kurulamış ve sabaha karşı uykuya dalmıştı.

Ağlaması dindiğinde uzanıp onu kontrol ettim. Başparmağını ağzına sokmuş, ıslak kirpiklerinin arasından etrafı izlerken uzanıp parmağını ağzından çektim "Neden böyle yapıyorsun?" diye sorduğumda dudaklarını bükerek omuzlarını kaldırdı.

"Baba," diye mırıldandı. İkilemeden oluşan bu heceyi ağzına aldığı ilk günden bu yana, dünyaları önüne sermeye hazırdım. Ömrümün sonuna kadar ve belki de nefesimi vereceğim son ana kadar, duymaktan bıkmayacağım iki basit heceydi.

"Söyle, balım," dediğimde bana daha da sokuldu.

"Anne, o, uyu, baba, uyu, ben," derken yeniden gözleri dolmuştu. Gazel'in bebekle uyuduğunu ve benim de onunla uyumam gerektiğini anlatmaya çalışıyordu. Bana dudaklarını bükmüş ona bakarken aynı şekilde ona dudaklarımı büktüğümde gözleri kocaman açıldı. Eliyle, yeni çıkan sakallarımdan dolayı pürüzlü olan yanağıma küçük, yumuşak elini koyarken "Baba, n'oldu?" diye sordu sanki tüm bu karmaşayı o yaratmamış gibi umarsız bir tonda.

"Beni çok üzdün," dediğimde kucağıma oturarak bu kez iki eliyle yanaklarımı tuttu.

Bana kocaman açtığı gözleriyle bakarken kahverengi, küçük bukleleri karmaşık bir şekilde yüzüne düşüyordu "Niye he? He niye?" diye sordu.

KOMŞU ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin