24

49.7K 2.3K 404
                                    

Merdivenleri çıkarken ben mi ona destek oluyordum yoksa o mu bana destek oluyordu bilmiyorum. Orada, arabada ya da askeriyenin düzenlediği yemekte bu konu hakkında hiç kimse konuşmamıştı ve dolayısıyla ben de bahsini açmamıştım. Herkes, can kaybının olmaması ve kolayca etkisiz hale getirmiş olmanın haklı gururuyla konuyu sonsuza dek kapatmışlardı ancak ben kendi içimde kapatamıyordum. Nasıl bu kadar serin kanlı olduklarını anlamak mümkün değildi. Konunun şahsi olmadığı söylense de Siraç, o yaşlı adamla konuşurken bana pek de öyle gelmemişti. Şahsiydi. Afrin'de her ne olduysa, yankıları hala devam ediyordu.

"İyi misin?" diye sordu Siraç bilmem kaçıncı kez. Başımı olumlu anlamda salladım ancak kolunun altında ayazda kalmış gibi titriyordum. Kolunu bana sararak destek almaktan çok verircesine benim daireme yöneldiğinde reddetmedim ya da nezaket göstermedim. Evin kapısını açtığımda onu kendimle birlikte içeriye davet ettim.

Yatağım hala dağınıktı ve kahve paketini açık bıraktığım için evin içi kahve kokuyordu. Ona salonu işaret ettim. Evlerimizi birbirinden ayıran şeyler onun yatak odası olarak kullandığı odayı ben ofisim olarak kullanıyordum ve onun üst katta terası vardı. Bunun dışında, daireler birebir aynıydı. Paltosunu alıp askıya astım, o oturma odasına geçerken kendi paltomu çıkardım ve onunkinin yanına astım.

Ceketimi çıkarırken oturma odasına yürüdüm, parmaklarım titrediği için belimdeki kalın düğümü çözemiyordum. Daha önce defalarca kez silahlı sahnelerimiz olmuştu kliplerimizde ancak hiçbir zaman gerçek bir silahla yüzyüze gelmemiş ya da patladığını duymamıştım.

Siraç'ın elleri belime uzandığında sırtımdan aşağı inen ürpertiyle ona döndüm. Uzanıp, ceketin belimdeki kuşağını çözdüğünde sadece bana yardım ettiğini kendime hatırlattım "Teşekkür ederim," dedim ceketi üzerimden sıyırırken.

"Ben teşekkür ederim," dedi ve ellerini kucağına bırakırken "Ve özür dilerim," derken suratına bakıyordum. Konuyu açmaktan uzaktım ancak için merakla kıpır kıpırdı "Bugün olanlar için," diye ekledi.

Elimdeki ceketi hemen yanından koltuğun arkalığına bırakırken "Sizin konuşmalarınızın bir kısmını duydum," dediğimde sırtını dikleştirdi "Şahsi olmadığına kendin bile inanmıyorsun," dediğimde göğsü yükseldi ve yavaşça alçaldı.

"Afrin'de ben, sahip olduğum her şeyi kaybettim," derken beklenmedik itirafı karşısında şaşkındım "Ekibim orada canını verdi, hepsi şehit oldu ve ben, son görevim olarak onların tabutuna bir omuz destek olamadım," derken gözleri doğrudan gözlerimin içine bakıyordu "Ben ve yaşayan birkaç adamım var, Hükümet Yanlısı bazıları, o olaydan sonra peşimize takıldılar," dediğinde taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.

Dişlerimin arasında ezdiğin üst dudağımı serbest bıraktım ve elimin tersiyle sızlayan dudağıma bastırdım "Bu yüzden ailenle görüşmüyorsun, burada yaşıyorsun," dediğimde yavaş yavaş başını salladı. Kalbim kırılmıştı ancak söylediklerim için değil, aksine kafamda filizlenen diğer düşüncelere kırılmıştı "Bu yüzden onlar sana yardım etmiyor, ben sana yardım ediyorum çünkü bana bir şey olsa da bu seni incitmez ve ailenden birini ya da dostunu kaybetmiş olmazsın," derken sözlerime onay vermesini istemiyordum çünkü o benim tek dostumdu. Öyleydi. Etrafımda ondan başka güveneceğim ya da kendimi açacağım kimse yoktu.

Tereddüt etmeden "Doğru," dedi.

Evet, elbette. Bir aydır uğraştığım bir adamdan ne gibi bir samimiyet bekliyordum ki? Ona bakan ailesi, onunla saf tutan askerleri ve arkadaşları elbette daha önemli olacaktı. İntikam için daha da güçlenmesi gerektiğini söylemişti, o zamana kadar onun yanında olacaktım ve ölmemek için dua edecektim.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now