39

40.3K 2K 138
                                    

İkimizin de önümüzdeki boş bardaklar, parmaklarımızın küçük dansına ayak uydurmaya zorlayıp bir o tarafa bir bu tarafa oyalarken gözlerime diktiği gözlerini bir an olsun geri çekmiyordu. Bir an olsun kaçırmasını ve sessiz savaşında galibiyet almayı beklerken gözlerine bakmayı sürdürüyordum. Şimdilik onun kurallarına göre oynadığımızı düşünebilirdi ancak benim de kontrolü ele alacağım günler elbette olacaktı.

"Benim de bir şartım var," derken tek kaşı imayla havalandı.

Arkasına yaslanırken "Neymiş o?" diye sordu.

Gülümsememi genişlettim "Yeri gelince söylerim," dedim.

Başını geriye atarken gözlerini kaçırmıştı, kazanmış olmanın verdiği haklı gururla dişlerimi göstererek sırıtırken yeniden göz göze geldik, ne zamandan bu yana bu kadar nefes kesici görünüyordu? En başından beri. Şimdi ona olan duygu yoğunluğum daha da artıyordu lakin karşılıksız olması canımı sıkıyordu.

Bileklerini çapraz yapıp göğsüne koyarken "Bedenimi kullanmayacaksın, değil mi?" dediğinde ona hayretler içinde baktım. Gerçekten bana karşı en ufak bir şey hissetmiyor muydu? Gerçekten kalbi taşlaşmış mıydı yoksa benim tarafımca asla umursanmayan anlaşmayı gereğinden fazla mı umursuyordu?

Anlaşma yaptığımız günü anımsayarak onu birebir taklit ettim: "Beklediğin şey bu mu? Seni burada, şu masanın üzerinde sikmeye başlayıp bunu bütün gün, ay ve yıl sürdürmek mi? Bu mu daha kolay olurdu senin için?"  Dedim. Bana bu cümlelerin birebir aynısını kurduğunda yine bu şekilde, birbirimizi hiç tanımadan sus payı karşılığında anlaşmaya varmaya çalışıyorduk. Arkama yaslanırken "Üzgünüm, düzüşmek bana pek cazip gelmiyor," dediğinde dudakları aralanmış, dili üst ön dişlerinin üzerinde ağır ağır bir sağa bir sola gidiyordu. Ağzındaki küçük aralıktan bunu görebilmenin verdiği utançla kendime kızdım ancak yine de onunla olan göz temasımı kesmedim. En başından beri o, diğerlerinden farklıydı.

Dudakları yukarıya doğru kıvrılırken kıkırdadı, inanmayan gözleri üzerimde dolaşırken beni yeniden ve yeniden hayretler içerisinde süzüyor, tartıyor ve bir karar vermeye çalışırken git gide daha yüksek sesle kahkaha atıyordu. Hoşuna gitmiş gibi görünüyordu ancak hoşuna giden şeyin sözlerim mi yoksa onu taklit ediyor olduğum mu bilmiyordum.

Parmaklarını ağır ağır masaya vururken duraksadı ve aniden yüzündeki eğlenen gülümseme ifadesini yarıda keserek öne doğru eğildi. Tüm ciddiyetiyle "Sen kimsin?" diye sorduğunda şaşırma sırası bendeydi.

Kaşlarımı havalandırırken ciddiyetimi korudum "Kim olmamı istersin?" diye sorduğumda dudakları kıvrıldı ve başını iki yana salladı. Daha biraz önce beni parçaladığını sanıyorken aslında, kendimi bulmam için kırık parçalarıma ışık tuttuğunu yeni fark ediyordum.

Dirseklerini sandalyenin ahşap kolçaklarına yaslarken dudaklarını büktü, bir kez daha başını iki yana salladı "Şu an tam da olmasını istediğim kişisin," dedi.

İç geçirdim "Bu kadar cilve yeter, Binbaşı. Şimdi bana planını anlatmak ister misin?" dediğimde gülerek başını iki yana salladı. Biraz önce evimde heyheyleri tepesine çıkmış adam yoktu, evine girdiğimde her an üzerime saldırıp beni dışarı savuracak gibi duran adamdan iz bile kalmamıştı. Bir an değişmiş, yeniden ışık saçan haline kavuşmuştu.

"Kandırıyorsun beni, sarhoşluğumdan faydalanıyorsun," diye homurdandı.

"Hayır, bu faydalanmak değil. Faydalanmak neymiş yakında görürsün," dediğimde gözleri kocaman açıldı. Ona gözlerimi kocaman açarak azarlarken başını geriye atarak yeniden kıkırdadı. Hafiften çakırkeyifti ve bu hali, alaycılıktan uzakı. Sanki onu koruyan maskesi düşmüş gibiydi.

KOMŞU ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin