45 - 500K ÖZEL YENİ BÖLÜM

40.7K 2.3K 387
                                    

Parmaklarım masadaya arka arkaya vuruyorken önümdeki çizime odaklanmaya çalışıyordum ancak aklım hala dündeydi. Emin olamıyordum. Kendi kostümü, konsepti hazırlamış bile olsam her geçen gün olduğumdan daha gergindim. Tüm gece hazır vücut çizimleri üzerine onlarca kostüm denemesi yapmış, en sonunda tam kafama göre bir tane bulmuştum. Deri, asimetrik detayları bacaklarımın iki yanından kalçalarıma kadar uzanan, halter yaka, üzerime oturan bir parçada durmuştum. Bedenimi komple kapatan tulum ile sörf mayosu arasında bir şey olmuştu. Altına elimde olan siyah Balenciaga spor ayakkabılarımı giyecektim. Eminönüne uğrayıp kafama koyacağım tacım için doğal taş almam gerekiyordu.

Her şey hazırdı ancak bir türlü dün olanları aklımdan silinmiyor, kafamın içinde sürekli dönüp duruyordu. Artık sadece kendime kızmıyordum. Ecmel de en az benim kadar aptaldı. Birbirimize karşı olan güvenimiz öylesine yoğundu ki, ne yapacağımı bilmiyordum.

Dün Siraç yanımızdan ayrıldıktan sonra ağabeyimle bir müddet hiç konuşmamıştık. Yüzüne baktıkça, gözlerinin en derinlerine işleyen öfkeyi gördükçe bir yanım kendini geri çekmek istiyor, diğer yanım onun suratını paramparça edene kadar tırnaklamak istiyordu. Soluklarım ağırlaşıyor, aldığım her nefes külçe gibi içime oturuyordu. Yaşadığımız onca şeyden sonra, bana sırtını dönmesini aşamamıştım ve bu yaptığını ömrüm boyunca da unutamayacaktım. Beni büyüten, koruyan ve her zaman sırtımda desteğini hissettiren oydu.

Önüne koyulan kahvesinden bir yudum aldıktan sonra kolunu sandalyenin üzerine attı ve uzayan, kahverengi saçlarını kafasının arkasına doğru taradı. Birkaç inatçı tutam, parmaklarının hükmüne boyun eğmeksizin alnına düşerken gür kirpiklerini kırpıştırdı ve yanaklarını içine çekti. Sakallarının altında gizli gamzeleri, köşeli çenesi ve mimikleri, kendinden ödün vermiyordu.

Etrafı incelemeyi bırakıp gözümün içine baktığında tepeden tırnağa ürperdim. Ben görünüş olarak annemin kopyasıydım o da babamın. Amansız gözlerinden hiçbir şey kaçmayan, gözü kara o adam yeniden omuzlarına bindiriyordu. Ben nasıl anneme benzemekten kaçamıyorsam o da babamın genlerine karşı koyamamış, nefretine teslim olmuştu "Hiç söz dinlemiyorsun," dedi kahve bardağının sapıyla oynarken.

Güldüm "Sen ne kadar abilik yapıyorsan ben de o kadar sözünü dinliyorum," dediğimde biçimli kaşları havalandı.

Birkaç kez babam tarafından kırılan burnunu ovuşturdu ve sertçe nefes aldı. Aldığı uyuşturucudan dolayı doğru düzgün nefes aldığını bile düşünmüyordum. Bir dirseğini masaya yaslayıp bana doğru yaklaşırken "Senden sadece tek bir şey istedim, Gazel. Ömrü hayatım boyunca kardeşimden, sadece tek bir şey istedim. Seni kırmadan, incitmeden bu isteğim olsun isterdim ancak sen beni dinlemedin," dediğinde ondan tiksiniyordum. İfademi görmemesi için başımı çevirdiğimde yumruğunu masaya vurdu. Bardaklar şangırdarken etrafta derin bir sessizlik olmuş, gözler üzerimize sessizlik boyunca dikilip yargılayarak bakmışlardı.

Dişlerinin arasından "Yüzüme bak," diye tısladı.

"Yapıyorum," dedim omuzlarımı kaldırırken.

Başını iki yana salladı "Sen meydan okuyorsun," dedi.

"Hayatında değilim. Her şeyi size bıraktım. Grubu, şöhreti, hayranları ve parayı. Her şeyi sana ve sevgiline bıraktım, daha ne istiyorsun?" diye çıkıştığımda derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı.

Etrafını süzerken ağır ağır masanın etrafında dolandı ve biraz önce Siraç'ın oturduğu yere oturdu, kolunu omzuma çekip beni sıkıştırırken "Salağa yatma, ne yaptığının farkındayım," derken tepeden tırnağa ürpermiştim "Twitter'dan yanlışlıkla açmış gibi yaptığın video, dün Twitch partisi, Cadılar Bayramında çıkıp hepsine meydan okuman..." derken rahatlamıştım. Bir an ne yaptığımın farkına vardığını ve beni sıkıştıracağını düşünmüştüm. O babasının oğluydu ve bana, babamın ona yaptığı ne varsa gözünü kırpmadan yapardı.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now