48 - 2. Sezon

34.3K 2.2K 297
                                    

7 AY SONRA

"Clarissa yıllar sonra geçmiş hayatını anımsamaya çalıştığında yaşadığı olaylar arasında bağlantı kurmakta zorlanıyordu. Sanki yaşamının büyük bir bölümü üzerinden bir fırtına esmiş, olan biteni silip süpürmüştü, zaman bile bulutlar gibi belirsiz ve ölçüsüz akıp gitmişti. Geçmişin uzun yılları hakkında hemen hiçbir şey hatırlamazken bazı haftalar, sanki daha dün yaşanmış gibi duygularını ve düşüncelerini meşgul ediyordu; bazen bunların sadece küçük bir bölümünü tüm benliğiyle yaşadığını, diğer bölümünü ise yorgunluk ya da önemsiz görevler içinde kaybolup gittiğini düşünüyordu."(Stefan Zweig-Clarissa)

Yeni doğan güneş gözlerimi kamaştırırken topu yerde bir kez daha sektirdim ve rakibimin gözlerine baktım. Sabahın köründe beni yatağımdan kaldırıp, tenis oynamaya ancak bir kişi getirebilirdi. Ona dudaklarımı büktüm ve karşılayamayacağı kadar sert bir atışla topa vurdum. Top bir kez potanın ilerisinde sektikten sonra çizginin dışına firar etmişti. Yeni topu alarak derin gözlerine bakarken ona gülümsedim. Topu yeniden attığımda bu kez ona taviz vererek karşılamasına, hırsla beni zorlayacak bir atış yapmasına izin verdim. Sertçe topu karşıladığımda son sayımı almış, zafer haneme küçük ve önemsiz bir çentik daha atmıştım.

Zaferlerimin en büyüğünü o sahnede, onların karşısında durup sessizliklerinin birer birer alkışa döküp, beni destekleyen nidalarını dinlerken kazanmıştım. Tekrar onlarla göz göze gelmek, geriye dönülmesi imkansız hataları gün yüzüne çıkarırdı. Onlarla işim bitmişti. Hiçbir zaman arkamı dönüp gruba bakmamıştım. Sahnede, güvenlik barikatının arasından kaçmıştım. O ay telif davası görülmüş, avukatların da dediği gibi tek celsede bitmişti. Karşılık olarak bana saldıran çocuklar gördükleri hasardan dolayı toplumdan dışlandıklarını belirterek hakkımda tazminat davası açmışlardı ancak arkasında KOIF'in olduğunu bildiğim için bu kez uzatan taraf ben olmuştum. O günden bu yana, VAROS'un doğru hamleleriyle bir an olsun sendelemeden yolumuza devam etmiştik. Ben günden güne yükselirken Marifet yeni bir albüm çıkarmış, listelerde birkaç basamak altımda yerini almış ancak asla benim kadar iyi olmamışlardı. Sessizlerdi. O konser gününden sonra sadece Ecmel azmettirme suçundan yargılanmıştı ve denetimli olarak serbest bırakılmıştı. Diğerleri, sanki hiçbir şey olmamış gibi yolun devam ediyorlardı ancak bu batmakta oldukları gerçeğini değiştirmiyordu.

Elime aldığım kovayla sahanın içinde topları raketle toplarken güneşin tadını çıkarabildiğime mutluydum. Tüm kış boyunca çalışmıştım. Bir yeni albüm çıkarmış, üç klip çekmiş, sekiz televizyon programına katılmış, otuz beş YouTube videosuna eşlik etmiş, üç farklı yayıncının Twitch yayınına katılmış, sayısız etkinlikte onur konuğu olarak yer almış ve köklü bir cilt bakım markasının yüzü olmuştum. Yeni albümüm müzik sitelerinde birinci sırada haftalarca kalmış, hala listenin başındayken çoğu yaz şarkısı olarak caddede önümde geçen arabalardan yükseliyordu. Artık, kendi sesimi başka birinin hoparlöründen duyduğumda sinirlenmiyor aksine ona eşlik ediyordum. Hayranlarımla arama koyduğum mesafeleri teker teker kaldırmıştım, eskiden onlarla karşılaştığımızda aramızda hep bir bariyer varmış gibi davranırdım ancak artık birisi bana, beni tanıyan o bakışlarla yaklaşırken onları kucaklıyordum. Ne kadar çabalarsam çabalayayım, işimi ne kadar iyi yaparsam yapayım günün sonunda beni en tepeye çıkaran onlardı. Onlarla arama mesafe koymak, beni yalnızlaştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Ceylan yanıma otururken "Hazır mısın?" diye sorduğunda suratına baktım.

"Ne?" diye homurdandım. Gözlerim bir onun bir de yeniden topları içine sıkıştırdığım kutunun arasında gelip giderken son dönemlerde bozulan uyku düzenimden dolayı yeniden dikkatim dağınıktı.

KOMŞU ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin