22

51.7K 2.3K 346
                                    

Tüm gece huzursuzca yatakta dönüp durduktan sonra sabaha karşı uykuya yenik düşmüştüm. Dün, biraz olsun tabularıma meydan okumuş ve kendimi bambaşka bir şey yapıp, çizgimin dışına çıkmaya ikna etmiştim ki Siraç tüm planlarımın içine etmişti. Hem de dalga geçmek uğruna. Kim, ağrıyan yeri bacağı iken sırtına masaj yaptırırdı ki? Bu başlı başına bir meydan okumaydı. O kadar aptalım ki sadece birkaç gün iyi geçindik diye iyi anlaşayacağımızı düşünmüştüm. Bu fikre kapılmış ve... Evet, kahretsin. Ona karşı içimde arzuların oluşmasına izin vermiştim. Evet, bunda alkolün etkisi vardı. Evet, alkolün etkisinin o kadar uzun sürmeyeceğinin farkındaydım ancak bu suçu kabullenemezdim. Başka türlü neden onun gibi, kendini beğenmiş birine böyle hissedeyim ki? Bu aptallık olurdu.

Bu başlı başına aptallık olurdu.

Bu aptallıktı.

Gürültüyle gözlerimi açtığımda bir an için ne olduğunu idrak etmeye çalıştım. Uzaktan, derinlerden kapıya vurulma sesi geliyordu. Duymazlıktan gerek başımı yastığa koydum, sadece bir anlığına uykuya dalmıştım ki tedaviye gideceğimiz aklıma gelmişti. Koşarak yataktan fırladım ve daha gözümü açamadan kapıyı açtım.

Siraç karşımda, burnundan soluyarak duruyordu "Saat kaç?" diye sordum kapıyı açık bırakıp doğrudan kapının ardındaki lavaboya doğru yürürken.

Bastonlarını tıkırdatarak içeri girerken "Yediyi yirmi geçiyor," derken ben diş fırçasına macun sıkmaya çalışıyordum. Soluduğunu duydum "Uykuya dalacağını bilseydim, evine gitmene izin vermezdim," dediğinde dişlerimi fırçalıyordum. Ona banyo kapısından baktığımda kapıyı kapatıyordu.

"Bir kere olmuş bir şey," diye çıkıştım.

Güldü "Daha ilk seferinde geciktin," diye hatırlatırken onunla göz kontağı kurmadım. Bir yandan dişlerimi fırçalayıp bir yandan saçımı tararken yatak odasına doğru yürüdüm "Eğer böyle olacaksa kendine yedek bir telefon al," dedi.

Çıkardığım tişörtü yatağın üzerine attım, ağzımdaki diş macunu fazla köpürdüğü için midemi bulandırıyordu, koşarak yeniden banyoya girdim ve ağzımı çalkaladım "En ucuz telefon ne kadar olmuş haberin var mı?" diye çıkıştım. Elime biraz saç yağı alıp kabarıklığını elimle düzeltirken yeniden yatak odasına koştum.

"Tuşlu telefon kullan,"

"Asla"

"Ne olacak? Her sabah böyle geç mi kalacağız?"

Üzerimdeki tişörtü başımdan sıyırırken "Sen bana telefon al," dedim. Üzerinde baskısı olmayan, yarım tişörtümü üzerime geçirdim.

Alayla "Gazi maaşıyla mı?" diye homurdandı.

Elime ilk gelen beyaz, üzerinde inek desenleri olan ve benim asla almayacağım pantolonu üzerime geçirdim. Muhtemelen marka gönderisiydi ve bir şekilde dolabımdaydı. Yenisini aramaya vaktim yoktu, dolabım kapaklarının arkasında çok karışıktı.

"Bana evinin anahtarını ver," dediğinde elimde siyah trençkotla yatak odasından çıkıyordum.

"Yok artık," diye gözlerimi devirdim.

"Merak etme, seni basmam. Nereden baksan bir saat geçikeceğiz, tam trafik saatinde çıkıyoruz," dediğinde haklıydı. Arabamın ve evin anahtarlarını alırken pes ettim ve portmantonun çekmecesindeki anahtarın kopyasını ona verdim.

"Sabahları uyanmadığım takdirde evime girebilirsin," dedim.

Anahtarı aldı, kendi anahtarının yanına sıkıştırırken "Meraklısı değilim," dediğinde ona yapmacık bir gülüş attım. Ayakkabılarımı giyerken kapıyı açmıştı. Üzerinde siyah kapşonlu, altında aynı renk eşofman, üzerinde siyah şişme yelek ve ayaklarında siyah, klasik Vans vardı. Sırt çantasını almıştı bu kez, muhtemelen yedek kıyafetleri vardı içinde.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now