34

39.5K 1.8K 154
                                    

"Gazel,"

Sesler boğuktu, uzaktan geliyordu. Karşımda bana yargılayarak bakan anne ve babamın gözlerini üzerimden atamıyordum. Kaçamıyor, beni cezalandıracaklarını bildiğim için ellerimin kollarımın bağı çözülmüş gibi titreyerek önlerinde bekliyordum. Nereden baksan on yıldır onların yüzünü doğru düzgün görmemiştim ama şimdi, atlattığım travmalardan ve aldığım psikolojik desteklerden sonra yine karşımda durmuş, bana bakıyorlardı. Babam tiksinerek beni süzüyor, üzerimin pis olmasından dolayı annemi suçluyordu. Öfkelenen annem babamın gitmesini bekliyordu ve o gittikten sonra beni dövmek için zamanı kollayacaktı. Bir şey fark etmezdi. İkisi de bizi dövüyorlar, hırpalıyorlar ve bizimle alay ediyorlardı, bunu birbirlerinden gizlemelerinin bir anlamı yoktu. İkisinin de kafası güzel olduğunda oyuncak bebeklerine işkence yapan çocuklar gibi bizi aralarına alıyorlardı.

"Gazel!"

Yumruklarımı sımsıkı birbirine bastırdım, defalarca kez avcuma sigara söndürmek için kullanmaya çalışmıştı. Hiçbirinin izi kalmamıştı ancak sımsıkı yumrukların, her hata yaptığımda biri çıkıp avcumda sigara söndürmesin diye sıkı sıkıya kapanırdı.

Aynayla tüm bağlantım kesildiğinde başımı lavabonun üzerinde bulmuştum. Nerede olduğunu hatırlıyordum. Kendi yaşıma dönmüştüm. Ben, Gazel'dim. Artık sekiz ya da dokuz yaşında değildim, yirmi beş yaşımdaydım. Kızaran yeşil gözlerim hala çocukken olduğu gibi mahsun bakıyordu. Kendi ayaklarının üzerinde durması gereken, olgun davranması gereken genç bir kadındım. Suratıma suyu çarptığında titredim. Gerçeklik algım yavaş yavaş yerine otururken gözümün önüne o grup geliyordu. Bana gülümseyerek bakışlarının aşağılamaya dönmesi, büyük bir gururla bana ellerindeki içecekleri atmaları ve giderken de savaşı kazanmış gibi gururla bana hareket çekmeler gözümün önünde yeniden dönüyordu. Beni izleyen kadın ve erkeklerin suratı anne ve babamın suratına dönüşüyordu.

O kadar sık suratıma su çarpmıştı ki nefes alamayacak hale gelmiştim. Doğrulmaya çalıştığımda güçlü bilekleri beni daha da lavaboya bastırıyordu. Parmaklarımı lavabonun iki yanına yaslayarak bastırarak kendimi yukarı çekmek istediğimde daha da bastırdı ve başımı suyun altına soktu. Çırpınmaya çalıştıkça saçlarım daha çok yüzüme dökülüyor, ıslandıkça nefes almamı engelliyordu.

"Siraç!" diye çığlık attığımda ensemden beni bastıran eli aniden çekildiğinde kendimi dimdik karşısında buldum. Aniden doğrulduğum için mi yoksa başımı suyun altına gömdüğünde nefessiz kaldığım için mi bilmiyorum, olduğum yerde sendelerken mide bulantısıyla kendimi klozete kapaklanmış halde buldum. Dün akşam yediklerimden kalanı midemden çıkarırken stres tüm bedenimi sarmış, sırtımdan ve göğüslerimden aşağı aşağı akan soğuk su damlaları ile titriyordum.

Yeniden onlarla yüzleşmek istemiyordum. Onların her şeyini toplayıp bir sandığa kitlemiş, sandığı uzak diyarlara giden gemilerin en gizli noktalarına saklamıştım. Yeniden yüzleşmeye, daha kendimi aşamamışken hazır değildim.

Midemde hiçbir şey kalmayana kadar öğürdükten sonra ayaklandım, sendelediğimde Siraç beni destekliyordu. Perişan halimle gözgöze geldiğimde kendimi daha da tükenmiş hissettim. Yüzümü yıkadım, ağzımı çalkaladım. Doğrulduğumda Siraç bana çantasından çıkardığı havlusunu uzatıyordu. Vanilya, portakal çiçeği ve sandal ağacı kokan havlusunda sinen kokusunu aldım ve saçlarıma sardım. Kalçalarımı lavaboya yaslayıp aynayı arkamda bırakarak önümdeki boşluğa baktım.

"Öldürüyordun beni," diye homurdandım yüzümün nemini alırken.

Başını iki yana salladı "Sinir krizi geçiriyordun," dediğinde bunun farkına varamayacak kadar kendimden geçmiş olmama şaşırdım.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now