62

26.9K 1.5K 85
                                    

Her zaman teselli edilen taraf olduğumdan mıdır bilmem, ilk defa kendimi bir konuda yetersiz hissediyor ve bu yetersizlik beni kahrediyordu. Yasıtmadığının farkındaydım, güç bela ağzından aldığım iki kelimenin ardından o konuyu açmıyor, o açmadıkça sessizliğimi koruyordum. İçindeki ateşin, kaosun ve sakladığı daha birçok şeyin farkındaydım ancak tüm bunlara rağmen yaptığım tek şey onu kucaklamak ve bununla övünmekti. Israrla ona anlattırmış ancak sonunda hiçbir sorunu çözememiştim. İstediğim şey içinde cereyan eden tüm olumsuz hisleri, endişeyi bastırıp her birine kendi varlığımı yerlestirmeyi, tüm negatif duygularnı örtüp kendi hükümdarlığımı kurmak istesem de elimden hiçbir şey gelmedğini bilmek beni git gide daha da dibe çekiyordu.

Birlikteliğimizin ardından eczaneye gitmek için evden çıkmıştı. O evde yokken sıcak bir duş almıştım. Geldiğinde getirdiği hapı içmiştim. Durgun, düşünceli lakin hala sevecendi. Bana kendini açmasının ardından kafamdaki tüm soru işaretleri teker teker cevabını bulmuştu. Eczane için çıktığında benim için birkaç parça kıyafet almıştı, ben onları giyerken sessizdik. Birlikte yemek yapmış, onunla evin her bir köşesinde sevişmiştik. Elimden daha fazlasını gelmesini istiyordum. Onu teselli edebilmeyi, onu sevdiğimi daha çok hissettirmeyi istiyordum ancak yaptığım şey onu daha çok onunla teselli bulmaktı. İşine ne kadar düşkün olduğunun farkındaydım ve kaybetmenin, onu nasıl derinden etkilediğinin farkındaydım ancak onu daha çok sevmekten ve daha çok kucaklamaktan başka bir şey elimden gelmiyormuş gibi hissediyordum.

Sabah Siraç'ın yanımdan kalktığını duymuştum. Yedi civarında uyanmış, uyku sersemi ne yaptığını anlamak için etrafıma bakınırken yanağımı öpmüş "Spora gidiyorum, uyumaya devam et," diyerek beni odada yalnız bırakmıştı. Erken kalkmaya alışkın olduğum için o evden çıkarken ayılmış, yataktan çıkmıştım. Yazın sevmediğim özelliklerinden biri de sıcaklardı, tüm gece onun kollarında fazlasıyla terlediğim için yeniden duş almış, etrafı toparlamış, çarşafları değiştirmiş ve çöpleri attıktan sonra kendimi, sandalyenin tepesinde tünemiş onu beklerken bulmuştum. Tüm bedenim zor bir antrenmanın altından kalkmış gibi sızlıyor, otururken yahut kalkarken bacaklarımın arasında hissettiğim sızı bana onu hatırlatıyordu.

Şimdi ne yapacağını bilmiyordum ancak fark ettiğim bir şey varsa o da yaptığı şey her neyse, bunun peşini bırakmayacaktı. Ne yapacağını bilmiyordum ancak onun adına dehşete kapılıyordum. Bana daha yakın olmasını dilerken, ellerimin arasından yeniden kayıp gidecek olması beni korkutuyordu. Kendini kaybedecek olmasından, hayatından vazgeçecek olmasından endişe ediyordum. Sandalyenin tepesinde sızlanmayı bıraktım. Islak saçlarım iyice nemini kaybetmiş, git gide kururken telefonumu çıkarıp birkaç kahvaltılık tarife baktım. Onun yaptığı besin değerleri yüksek kahvaltının yanında bulduğum en mantıklı ve kolay olan kahvaltılık tarifi yapmak için tezgahın başına dikildim. Uzun tırnaklarım yüzünden kaşıkla yaptığım hamur beni memnun etmese de işin sonunda pürüzsüz bir hamur elde etmiştim.

Hamuru, dolaplarda uzun arayışlarla bulduğum merdane ile açarken avlunun kapısının açıldığını duydum. Uzanıp evyenin üzerindeki pencereden dışarı baktığımda Siraç çoktan hızlı adımlarla kapıya ulaşmıştı. İçeri girdiğinde giydiği yeşil tişört terden üzerine yapışmış, şakaklarındaki ter parlıyordu.

Omzuna attığı havluyla şakaklarındaki teri kurularken ayağıyla kapıyı kapattı "Sana uyumanı söylemiştim," derken bana doğru adımlıyordu. Uzanıp beni öperken tek yaptığım ona sarhoş gibi gülümsemekti.

"Sana küçük bir sürpriz," dedim ellerime yapışan hamuru unla ayırmaya çalışırken.

Ellerime baktı ve gülümsedi "Duş alıp geliyorum," dedi ve beni tekrar öptükten sonra gülümseyerek geri çekildi.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now