5

59.5K 2.4K 215
                                    

Mide bulantısıyla gözlerimi açtığımda evimin koridorunda iki büklüm kıvrılmıştım. Nükseden bulantıyla sürüklenerek kafamı klozete gömdüm ve içimde ne var ne yoksa dışarı çıkardım, ta ki boş kasılmalarla kalana kadar. Başım ağrıyor, soğuktan midem ağrıyordu. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra kendimi sıcak suyun altına attım. Su, tenime batarak üzerimden akıp giderken aklıma dün gece yaptıklarım geliyordu.

Hiç tanımadığım yan komşumun evine girmiş, sırf Marifet'in şarkılarını dinliyor diye evini birbirine katmıştım. Karşılığında bana silah çekmiş olması, en az dün gece olduğu kadar beni korkutuyordu. Yine de onun kendini savunmak için yaptığı hareketi, kendi kabahatimi örtme konusunda yeterli değildi. Onu tanımıyordum. Alkolün ve öfkemin arkasına sığınarak kendimi haklı çıkaramıyordum. Yaptığım şey kelimenin tam anlamıyla haneye tecavüzdü. Her an beni polise ihbar edebilir, hakkımda suç duyurusunda bulunabilir ve tutuklanmama neden olurdu. Sırf alkolün etkisiyle yaptığım şey yüzünden zaten alt üst olmuş itibarım daha da mahvolurdu.

Duşun ardından fırlattığım telefonumu buldum. Sadece arka camının tuzla buz olması dışında herhangi bir sorunum yoktu. Ağabeyimin numarasını buldum ve hızlıca arayıp kulağıma götürdüm.

Uzun uzun çaldıktan sonra uykulu sesiyle telefonu açtı: "Gazel,"

"Ecmel, sana ihtiyacım var. Yanıma gelebilir misin?" diye sordum koltuğun yanına iki büklüm kıvrılıp oturmuş halde.

"Ne oldu?" diye sordu endişeyle.

Titreyen alt dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırdım "Ben kötü bir şey yaptım," diyebildim sadece.

İç geçirdi "Şu an Adana'dayım. Hemen gelemem, sorun ne?" diye sorduğunda kalbim sızlıyordu.

"Ben..." yutkundum. Kelimeleri bir araya getirirken utanç duyuyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra "Komşum biraz problemliydi, yüksek sesle müzik dinliyordu. Alkolün etkisindeyken... Evini dağıttım," dediğimde uzun bir süre sessiz kaldı.

"Ne yaptın?" diye sordu emin olmak istercesine.

Dişlerimi sıktım "Hoparlör setini parçaladım," dedim.

Derin bir nefes aldı "Tamam, sorun yok. Polis geldi mi?" diye sordu, sesi telkin edici ve bana nazaran daha sakindi.

"Hayır,"

"Tamam, madem yüksek sesle müzik dinliyordu..." mırıldandı ancak çıkar yolu bulamıyordu "Sakin ol," derken kendini sakinleştirmek istiyor gibidi "Tamam. Sana kurye ile iyi bir kulaklık göndereceğim, onunla konuş ve suçlu olduğuna inandır. Ona kulaklığı ver, iğnele ve özür dile. Bir daha da böyle bir şey yapma. Polislerin o mahallede yaşanan herhangi bir olayı ciddiye alacağını düşünmüyorum ama söz konusu sen olduğun için, hele ki şimdiki durum söz konusu olursa... Of," diye homurdandı "Git adamdan özür dile, Gazel. Gerekiyorsa ayaklarına kapan ve ne istiyorsa bana haber ver," dediğinde yüreğim suçluluk duygusuyla eziliyordu.

"Tamam," derken gözlerim iyice yaşarmıştı.

"Ağlama sakın," derken gözyaşlarımı koyveren bir etki yaratmıştı.

"Anneme benzedim iyice," diyerek hıçkırıklara boğuldum.

"Hayır, hayır. Git özür dile adamdan ve ne istiyorsa bana söyle. Herkes parayla satın alınabilir, Gazel. Biraz para isteyecek ve sorun çözülecek," dediğinde nefesimi usulca dışarı verdim ve gözyaşlarımı sildim.

"Tamam,"

"Bana mutlaka haber ver,"

Başımı aşağı yukarı salladım "Tamam," dedim yeniden.

"Seni seviyorum, küçük bebeğim,"

"Seni seviyorum, abi," dedim ve telefonu kapattığında başımı dizlerime gömerek hüngür hüngür ağladım.

Hıçkırıklarım dindiğinde saçlarım neredeyse kurumuştu. Tüm bakım rutinimi atladım ve üzerimi giyinirken nasıl özür dileyeceğimin provasını yaptım ancak hepsine kibirli konuşuyordum ve onu suçluyordum. Beni affetmesinin mümkünatı yoktu. Üstüne bir de beni tanımamasına rağmen ona kim olduğumu bile açıklamıştım. Bu resmen beni ipe götürürdü.

Topuğumu yere vurdum ve yüzüme yastığımı bastırarak bağırdım. Bu, biraz olsun bana güç vermişti. Yürüdüm ve salondaki viski şişesini alıp dibindeki iki parmaklık içkiyi lavaboya döktüm. Bir daha alkole sığınmayacaktım, bunu kendime not aldıktan sonra evimin anahtarı ve telefonumla birlikte dairemden çıktım.

Belki de hala uyuyordu, diyordum kendime ancak telefonumun ekranında parlayan akşam üzeri 5.15 gözlerime batıyor ve benimle alay ediyordu. Her zaman bu saatlerde müzik sesi duyulurdu, uyuyor olmasının mümkünatı yoktu.

Kapısına yürüdüm ve iki kez vurdum. Polise gitmesi de bir diğer ihtimaldi ancak öyle olmadığını umut ediyordum. Ayıldığımda ona gelmemi söylemişti, dolayısıyla beni bekliyordu. Öyle umut ediyordum. Kapıya yeniden vurmak için uzanırken kapı aralanmıştı. Titrek bir nefes aldım ve bana bakan ifadesiz gözlere gülümseyerek karşılık verdim.

"Daha uysal görünüyorsun," dedi alayla beni baştan aşağı süzerken.

Boğazımı temizledim, ellerim otomatikman arkamda birleşmiş, başım aşağı eğilmişti. Görüş açımda o ve eşofmanla örtülmüş bacakları vardı. Dün gece onun yaralı bacaklarını görmüştüm, bastonla yürüyordu. Tüm agresif tavırlarım yetmezmiş gibi bir de sakat, hatta engelli sayılabilecek bir adamın evine dalıp eşyalarını parçalamıştım. Bu işten sıyrılmamın tek yolu bu adamın beni affetmesinden geçiyordu.

Nefesimi usulca dudaklarımdan verirken "Özür dilerim," dedim.

Güldü. Gülüşü toktu ve insanın içini gıdıklayacak kadar hoştu "Bana bir servete mal olan KEF ses sistemimi parçaladıktan sonra, gerçekten söyleyebileceğin tek şey bu mu?" diye sorduğunda daha da ufalmak, derzlerde biriken tozların arasında kaybolup gitmek istiyordum.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum, zor bir dönemden geçiyorum," dedim ve yeniden nefesimi verdim, kalbim delicesine göğsümü dövüyor ve utançtan kendini dışarı atıp kaçmak istiyordu.

"Herkes zor dönemlerden geçer,"

"Elbette, özür dilerim. Müsait olduğun bir an bunu telafi etmek için elimden geleni yapmak istiyorum. Affedilmez bir kabahatim olduğunun farkındayım ama en azından bir şeyler yapabilirim," diye mırıldandım. Sesim git gide alçalmış, neredeyse benim bile zor duyacağım bir hale gelmişt.

Kapıyı sonuna kadar açtı, üzündeki çarpık gülümsemeyle içeriyi işaret ederken "Şu an müsaitim," dedi. Ben değildim. Tereddütle ona bakarken "Sadece anlaşacağız," dedi ve gülümsemesini genişletti. 

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now