32

42.5K 1.9K 265
                                    

Hangisine daha çok şaşırmam gerektiğini bilmiyordum. Siraç'ın birine arzuyla bekliyor olmasına mı beni bir başkasıyla karıştırmasına mı yoksa bedenimde çığlık çığlığa bağıran, devam etmesi için yalvaran şeye mi şaşırmam gerekiyordu emin değildim. Ürkütücüydü. Basit git geller değildi. Hala üzerimdeydi, bana temas ediyordu ve hala bana baktığını alacakaranlıkta seçebiliyordum. Henüz tek bir kelime söylemeden bir başkası olduğumu ve belki de ben olduğumu fark etmişti. Bu kadar dikkatli bir adam, nasıl olur da beni bir başkasıyla karıştırabilirdi?

Boğazımı temizlediğimde üzerimden kalktı. İkimiz de aynı anda sırtımızı yatak başlığına vererek yaslandığımızda bir müddet sessiz kaldık. Üstü çıplaktı, ay ışığında teninin parladığını görebiliyordum.

Öfkeyle soludu "Gecenin bu saatinde evimde ne işin var?" diye soluduğunda kabahatimi bildiğim için hızla yataktan kalktım.

"Üzgünüm, telefona ihtiyacım oldu," dedim.

"Sevgilinin telefonunu kullansaydın,"

"Şifresi vardı,"

Tıslarcasına güldü "Ne yazık, tüh," diye homurdandığında dişlerimi sıkarak ona baktım ancak ben onun mimiklerini nasıl göremesem de o da benimkileri göremiyordu.

"Kusura bakma," dedim mırıldanmayı andıran tonlamamla. Bu kez haksız olduğumun farkındaydım.

"Çık evimden," dediğinde ona bağırmak istesem de sessizliğimi korudum ve topuklarımı vurarak koridora yürüdüm. Terliklerimi yeniden giyerken kapı aralanmıştı. İçeriye giren sarışın kadın beni gördüğünde irkildi ancak konuşma gereği duymadan onu kenara iterek daireme yürüdüm ve yeniden sessizce içeri girdim. Kadın, kendi anahtarıyla Siraç'ın dairesine girmişti.

Beklediği kadın, o sarışın kadındı. Güzel miydi yoksa çok mu güzeldi görememiştim. Tek gördüğüm şey dışarıdan ışığın vurduğu dalgalı sarı saçları ve çiçeksi kokusuydu. Ben daha bir erkekle zar zor bir adım ileri gidebiliyorken Siraç, bu gece bir başka kadınla birlikte olacaktı. Bana, benimle bir şeyler yaşamak istediğini söyledikten sonra. Tek gecelik ya da değil. Eğer yerime bu kadar çabuk ikame bulacaksa eğer ağzından çıkana dikkat etmesi gerekiyordu.

Hayır. Oyunu kimin başlattığının bir önemi yoktu.

Ali'nin yanına gitmek yerine evimin diğer odasına, stüdyoya çekildim. Uzun zamandır sadece yerleştirmesini ve kurulumunu yaptığım odaya girdiğim anda sesler kesilmişti. Ne dışarıdan gelen trafiğin sesini duyabiliyordum ne de uğuldayan rüzgardı. Bu odanın her bir santimi özenle, en kaliteli malzemelerle ses geçirmez hale getirilmişti. Kapılar bile buna dahildi. Şalterleri kaldırdığımda içerisi enstrümanlardan ve klavyeden parlayan ışıkla aydınlandı.

Klavyenin başına oturup iyice rahat koltuğa gömülürken tüm kaslarımın gevşediğini hissedebiliyorum. Ağabeyimle aramda yükselen gerilime bir de ekip arkadaşlarım katılmıştı. Şu son bir aydır, hatta belki de bir haftadır hayatım tamamen kontrolden çıkmıştı. Kendi hayatımı kontrol edemedikçe ben, kontrolden çıkmaya başlamıştım. Sahip olduğum hayatımda hep bir düzen olmuştu ve kendi hayatım her zaman, sadece benim isteklerim dahilinde kontrol edebileceğim şekilde gelişmişti. Şimdi, rayından çıkmış gibi gerçekleşen olaylar karşısında elim kolum bağlıydı.

Kendi grubumu, ağabeyimin aşkı ve hırsı uğruna kaybetmiştim.

Sığınacak tek bir yerim vardı, o da ellerimin arasından kayıp gitmişti. Siraç. Sadece o benim için son bir daldı ve tam da tahmin ettiğim gibi arkamı döndüğüm anda bir başkasına gidiyordu. Şu hayatta yalnız kalmak istemiyordum. Tek başıma yaşamak, tek başıma uyanmak ya da tek başıma uyumak istemiyordum. Siraç, parmaklarımın arasından iyileştiğinde uçup gidecek bir kuştu. Kendi ağzıyla bana kısaca aptal olduğumu, beni kim terk ederse etsin oturup onu bekleyeceğimi söylemişti. Doğruydu ancak bunu ağabeyimi bekleyerek bu evin içinde yaşadıktan sonra yenilenmeyecekti. Onun bana gelmesini yahut her gün, her gece benimle olmasını isteyerek kendimi yapayalnız ve kimsesiz bırakamazdım.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now