53

29K 2.4K 655
                                    

Tehlikeli sularda yüzmeye çalıştığımın farkındaydım ancak Siraç, ona nazik davrandığım süre boyunca kırılmayacak ve aşılamayacak bir duvar gibiydi. Yakaladığım tek açığı, kontrol edemediği kıskançlığıydı ve kullanacağım tek açığı da buydu. Onu bu şekilde vurmayı ben de istemezdim. Sırf bana gelmesi, dürüst olması ve hakkımda düşündüğü şeylerin bendeki belirsizliğini ortadan kaldırmak için bunun olması gerekmiyordu ancak aklıma gelen en parlak ama parmak olmayan fikir buydu. Daha iyisi olana dek, bununla idare etmeliydim. En azından bu kez Ali'ye karşı dürüst davranmıştım ve o da bana karşı nazik bir tutum sergilemişti. Biraz olsun değiştiğine inanıyordum, ben değiştiysem dünya üzerindeki herkes değişebilir gibi geliyordu.

Keyifli bir şekilde cadde üzerinde alışveriş yaparak moralimi daha da yükseltmeye çalışıyordum. Genellikle el yapımı takılar beni cezbettiği için neredeyse otuz farklı küpe almıştım. Bunun yanında birkaç parça kıyafet almış, yenileri için vitrin dolaşırken Sude'nin korumalarının siyah plakalı araçlarını park yerinde gördüğümde telefonumu çıkarıp Eda'yı aradım.

"Neredesiniz?" diye sordum direkt açar açmaz.

"Çarşıdayız, sen de mi çarşıdasın?" diye sordu.

"Evet, konum atın," dedim ve telefonu kapattım. Eda böyle şeyleri pek umursamadığı için onunla direkt konuşabiliyordum. Saniyeler içinde konum geldiğinde pek de uzakta değillerdi. Kendi içimde kendimi kandırıp masum ayaklarına yatmayacaktım, Siraç'ın da orada olduğunu biliyordum ve küçük bir oyun oynamak istiyordum.

Birkaç dakika sonra onları kozmetik satan bir mağazanın önündeki koruma kalabalığıyla bulmuştum. İçeriye girdiğimde çalışanlar tamamen Sude'ye odaklanmıştı. Büyük hasır şapkam, güneş gözlüklerim ve normalde asla tarzım olmayan keten, uzun, beyaz elbiseyle çok yakın olmadığım sürece başkalarının beni tanıyacağına ihtimal vermiyordum. Reyonların arasına bakınırken ortaki reyonların arasında Siraç'ın doğrudan Golden Rose standına bakan kızlara gözlerini diktiğini gördüm.

Standların önünden geçerken ikisi de kaşlarını çatmış, ellerindeki allığı incelemeye koyulmuşlardı "Ne yapıyorsunuz?" diye yanlarında belirdim.

"Millet internette şunun uğruna ölüp bitiyor, diğer markalardan ayıran şeyi çözmeye çalışıyoruz," derken Eda gözlerini devirmişti.

Sude ona kaşlarını çatarak baktı "Bu tam bir tüketim çılgınlığı, farkı bulmam gerek, yoksa diğerleriyle aynıysa almamın ne anlamı var" dediğinde Eda iç geçirdi.

"Sonuç olarak onu yine alacaksın," dedi. Sude onunla konuşmayı kesip yeniden önüne döndüğünde Eda'nın koluna teselli edercesine dokundum ve yanlarından sıyrılıp geçtim. Reglim yaklaştığı için kendime ped ve tampon almak adına kişisel bakım reyonunun önünde dikilirken pedlerin dışında bir başka şey daha dikkatimi çekmişti. Oyunumun ateşini harlayacak o küçük paketler. Elbette niyetim onları almak değildi ama...

Neden basit bırakıyordum ki?

Görevlinin getirdiği sepete elimdekileri koyduktan sonra prezervatiflerin önünde dikildim. Hemen aynı hizamda, birkaç metre ötemde Siraç'ın duruşunu bozmadan dikildiğini etrafına saçtığı ölümcül aurasından hissedebiliyordum. Ona döndüğümde artık sadece kızlara bakmıyor, etrafı da tarıyordu. Bana doğru bakarken ona gülümsedim ve kırmızı paketi sepetime atarken ona gülümsemeyi bırakmadım. Doğrudan bana odaklandığının farkında olarak ikinci paketi de attım ve hemen arkasından da hangi aromalı olduğuna dikkat etmediğim kayganlaştırıcıyı sepetime atarken yaptığım şeyin hem farkında değil gibi davranıyordum. Tezat bir sepetti ama umurumda değildi. Kasadan aldıklarımı geçirdikten sonra arkamda sıra bekleyen Sude ve Eda bana kocaman gözlerini açmış bakıyorlardı.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now