17

46.4K 2.5K 366
                                    

Bacaklarım titriyordu, kendimi kaybetmek istemiyordum bu yüzden sırtımı eşiğe yasladım ve gözlerimi karşımdaki eşiğe diktim. Birisi en yakın arkadaşımdı, diğeri en değer verdiğim yakın arkadaşımdı. Normal bir zaman olsaydı, birliktelikleri beni sarsmaz aksine bunu duyduğumda havalara uçardım ama normal bir zamanda değildim. Mery bana, sırf torbacı sevgilisiyle haberlerim çıktı diye öfke kusup yerime geçmişti. Ağabeyim, beni sürekli Mery'i ikna edeceğini söyleyerek oyalıyordu. Her ne olursa olsun ben Mery'nin bana kötülüğünün dokunmayacağına inanırken şimdi ağabeyim ve o, ikisi birlikte aklıma bile getirmek istemediğim kötü şeyler yapmışlardı.

"Neden?" diye sordum doğrudan Mery'e bakarak. En büyük kızgınlığım ağabeyimeydi, ilk olarak Mery'de öfkemi biriktirecek ve hemen arkasından ona patlayacaktım.

Kollarını önünde birleştirirken "Öyle gerekti," dediğinde burnumdan soluyarak ona döndüm.

Üzerine doğru adımlarken "Öyle gereken ne Mery?  Beni gruptan haksız bir iddia ile atman mı yoksa haksız iddialara inanıyor gibi yaparak arkamdan iş çevirmen mi?" diye sorduğumda öfkeden tırnaklarımı avuçlarımın kaba etine bastırıyordum.

Güldü "Kötü olan benim, değil mi? Çünkü hiç kendine bakmıyorsun, mükemmelsin," derken ona gözlerimi devirdim.

"Mükemmel olduğumu hiçbir zaman iddia etmedim," diye çıkıştım. Ama düşündüm.

Güldü. Başını aşağı yukarı sallarken olduğu yerde iki adım sağa iki adım sola gidiyordu "Marifet bizim grubumuz," dedi.

Dişlerimin arasından "Marifet benim. O grubu ben kurdum," dedim her kelimeyi üzerine bastıra bastıra.

"İşte. Bundan bahsediyorum. Marifet senin değil, Gazel. Marifet bizimdi. Senin, benim, ağabeyinin, Apollo'nun, Kedicik'in... O grup bizim," dediğinde ona alayla güldüm.

"Ne yaptınız bugüne kadar? Sahneye çıkıp arkamda benim yazdığım notaları tıngırdatıp, benim yazdığım sözleri mırıldanmaktan başka ne yaptınız? Ağabeyim ve ben bu grup için yırtınarak etrafta koştururken siz ne yapıyorsunuz? Uyuyordunuz. Marifet neden sizin olsun?" diye çıkıştığımda sözlerimin ne kadar ağır olduğunun farkındaydım. Tamamen katılıyor muydum? Elbette ama bu onlara söylemek isteyeceğim şeyler değildi.

Üzerime doğru bir adım attığında topuklularının da desteğiyle tam göz hizamdaydı "İzin mi verdin? Bir düşün. Fikirlerimizi hiç değerlendirdin mi?" diye çıkıştı.

Ellerimi iki yana açarak gayet ortada olan bir şeyi gösteriyor gibi yaparak "Çünkü bok gibi fikirlerdi. Sizin hiç eğitiminiz yok, Meryem. Ben müzik için beş sene lise okudum, iki sene üniversiteye devam ettim. Ben her gün pratik yaptım. Sen gidip tırnaklarını yaptırırken ben parmaklarım nasır olana kadar o gitarın telleriyle uğraştım. Siz tatillerde, güneşin altında tavuk gibi yatarken ben şarkıları yazdım, notaları çıkardım. Söyle. Neden sizi dinleyeyim?" derken yanaklarından kulaklarına doğru sıcaklık yükseliyordu.

Ağabeyim kolumdan tutarak beni geri çekerken "Biraz sakinleş, onu kırıyorsun," dediğinde öfkeyle ona döndüm.

"Onu kırıyor muyum? Siz benim iki aydır ne yaşadığımı bilmiyorsunuz? Ya da görmek hoşunuza gidiyor anladığım kadarıyla. İki aydır sosyal medya üzerinde bıkmadan usanmadan linçleniyorum. Tam bitti derken siz onlara hatırlatıyorsunuz ve yeniden linçleniyorum. İzbe bir apartman dairesinde bir aydır yaşıyorum, ne gelenim var ne gidenim. Duvarlarla bile konuşamıyorum. Adım karalandı, grubum elimden alındı, hayranlarımı kaybettim," histerik bir kahkaha atarken tırnaklarımı kafa derimin kaba etine bastırarak kaşıdım "Onu kırdığımdan mı bahsediyorsun şimdi?" derken göğsüne sertçe vurdum. Yetmiyordu. Yumruklarımla göğsüne vurarken "Sen bana yalan söyledin," diye çığlık attım.

"Sen bunu hak ettin," dediğinde sıkılı yumruklarım ve yuvasından kaçacak gibi hissettiren kocaman açtığım gözlerimle Meryem'e döndüm.

"Ne dedin sen?" diye sordum üzerine doğru adımlarken.

"Hak ettin," dedi her kelimenin üzerine bastıra bastıra.

Ağabeyim kolumdan tutarak beni durdurdu "Hak ettim, öyle mi?" diye sorduğumda başını ısrarla sallıyordum. Ona saldırmak, kafasını yere vurarak saçlarını parçalamak istiyordum.

Başını sallarken "Evet," dedi.

Başımı tıpkı onun gibi aşağı yukarı sallarken "Sen de bu hayatı hak ettin. Benim kurduğum grupta, benim yerime geçerek," dedim alayla.

Gözlerini kaçırırken "Senin grubun değil artık," dedi.

"Benim şarkımı, benim yazdığım notalarla çalıyor, benim ritimlerimle, benim yazdığım klip senaryosuyla piyasa sundun ve hepsine kendi adını yazdın," derken sıkılı dişlerle bana bakıyordu. Silkinerek ağabeyimin ellerinden kurtuldum ve ellerimi birbirine vurarak alkışladım "Harika!" dedim ve alkışı sürdürürken "Hiç bana benzemiyorsun, tamamen orijinalsin. Artığım plan bir orijinal," dedim ve alayla güldüm.

Ağabeyim beni kenara çekerken "Sakinleş," dedi tekrar.

Ona tiksinerek baktığımda bana dokunan ellerini çekti, yeniden Meryem'e döndüğümde suratı öfkeden kızarmıştı "Sen ancak benim ucuz bir taklidim olursun," dedim.

Meryem öfkeyle "Siktir git," diye bağırdı.

Ağzım açık bir halde ağabeyimin kollarından sıyrılıp ona doğru ağır ağır adımlarken "Sen kimi, kimin evinden kovuyorsun? Bu evi, benim sırtımdan kazandığı parayla aldı o," dedim ve üzerindeki eteğin pilelerinden tutup savurdum "Üzerindeki elbiseyi bile benim sırtımdan kazandığın parayla aldın, fönünü benim sırtımdan kazandığın parayla çektiriyorsun. Sen ne hakla beni bu evden kovarsın?" diye bağırırken suratıma yediğim tokatla savruldum. Öfkeli bir insandım, şiddete meyilliydim ancak ben, karşımda Meryem bana böyle bağırsa ona vurmazdım.

Ağabeyim Meryem'i uzaklaştırırken "Bencilsin sen! Bencil bir orospusun! Senin emeğin kadar benim de emeğim var. Hepimizin emeği var," dedi ve ağabeyimin kollarının arasından sıyrıldı "Hepimiz planladık!" diye bağırdı.

"Ne?"

"Ben, Apollo, Kedicik, şirket... Ve çok sevdiğin ağabeyin, elbirliğiyle yaptık bunu," derken ağabeyim Mery'nin ağzını kapatmaya çalışıyorduk. Ağabeyimin bileklerini tutarak onu durdurdu "Artık belli bir popülariteye kavuştuk, Gazel. Seni bilerek marşet yaptık, senin düşüşün bizim yükselişimiz olacaktı, bunu biliyorduk ve hepimiz kendini beğenmiş halinden nefret ediyorduk. Bu yüzden, hepimiz senden kurtulmak için plan yaptık. İşte," dedi ellerini tıpkı biraz önce benim gibi iki yana açarken "Bak, sen düşüyorsun ve bizim Marifet'imiz yükseliyor," derken yüzündeki çarpık gülümsemeyi parçalamak istiyordum ama bir şey yapamıyordum.

İnanamıyordum.

Ağabeyimle gözgöze geldiğimde gözlerini kaçırdı "Doğru mu?" diye sorduk titreyerek.

"Bunu sonra...-" elimi havaya kaldırarak onu susturdum. Gereken cevabı almıştım. Onların inandıkları gerçek buydu. Ben, Marifet için çalışırken onlar beni bencillikle suçluyordu, oysa herkes yeterince ünlüydü ve yeterince para alıyordu. Marifet'i bu kadar sahiplenmemden neden rahatsız olmuşlardı?

Hiçbir şey söylemeden evden çıktım.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now