41

37.4K 2.3K 274
                                    

"Aptallık mı? Saysana bana aptallıklarımı. Rica ediyorum, hiç çekinme. İlk defa bir şeyleri tokat gibi suratıma çarpmayacaksın. Anlat," dedim ve hemen arkasından dudaklarımı düktüm "Aynı şeyler olmasın," diye ekledim.

"Hepsi senin iyiliğin içindi,"

"Sen kimsin de benim iyiliğimi düşünüyorsun, Siraç. Hayatımda ne sıfatla bulunuyorsun," dediğinde öfkeyle doğruldu.

"Bana sıfat bulamayan sensin," diye çıkıştı.

"Ben mi?" diye homurdanırken dizlerimin üzerinde doğrulmuş, tam karşısında öfkeyle suratına bakıyordum "Sen değil misin bana 'Ben senin için hiç kimseyim' diyen, sonra ben mi sana sıfat bulamıyorum?" diye çıkıştığımda kaşlarının çatılması daha da derinleşmiş.

Çarpık gülümsemesi yanağına yapıştırırken "Bunu değiştirmek mi istiyorsun?" diye sordu.

"Hayır ama sen değiştirmek istiyor gibi görünüyorsun," derken tamamen blöf atıyordum ancak çarpık gülümsemesi söndü ve yerini donuk, hayretler içerisinde ifadesi aldığında omurgamdan aşağı derin bir ürperti dalgası indi. İstiyordu. Değiştirmek istiyordu ancak bunu olumlu anlamda mı yapmak istiyordu yoksa olumsuz anlamda mı emin olamıyordum. Eğer kötü bir şey olacak olsaydı, çoktan bunu değiştirirdi, buna emindim.

Alayla güldüğünde daha çok homurdanma gibi gelmişti.

Ayaklanırken "Bir de bana korkak diyorsun," diye homurdandım.

Bileğimden tutarak beni aşağı, kendi yanına çektiğinde dizlerim parke zemine çarptığında acıyla dişlerimi sıktım. Ona kızmak için yeniden gözlerine baktığımda yüzlerimiz beklediğimde, hayal ettiğimden daha da yakındı. Ona gitmeyi, harekete geçmeyi istiyor, derinliklerimde yankılanan arzuyla çığlık çığlığa bekliyordum ancak bu kez ona adım atan ben olmayacaktım. Neredeyse iki kez ret aldıktan sonra bu kez ona adım atan taraf ben olmayacaktım.

"Üzgünüm, şu an sapından kurtulmuş bir balta gibiyim. Yanlış kararlar verebilirim," derken bir yandan da bileğimi kurtarmaya çalışıyordum ancak öylesine sıkı tutuyordu ki kolundaki tüm kasların seğirdiğimi ve elimin kan gitmediği için buz gibi kesildiğini görebiliyordum. Bileğimi elinden kurtarmaya çalışırken "Siraç," diye mırıldandım.

"Ne duymak istiyorsun?" diye sorarken öfkeli değildi, bileklerimi saran parmaklarının aksine sözleri yumuşak ve talepkârdı. Cevap veremiyordum, ne söylersem nasıl bir tepki alacağımı bilmiyordum. Karşımdaki adamın kim olduğunu, şu an benden ne beklediğini bile kestiremiyordum artık.

Bileğimi serbest bırakırken doğrudan gözlerine bakmayı sürdürüyordum. Cevap veremiyordum, dudaklarım birbirine sıkıca yapışmış ağzıman tek bir satır kelime dökülmüyordu. Koltuktan destek alarak kendini yukarıya çekti ve oturur konum aldı, onunla birlikte ben de ayağa kalktım. Bastonunu ararken karşısında durmuş, sadece yüzüne bakıyordum.

"Korkak olan kimmiş?" diye sorduğunda gülümsemesi dudaklarına yayılıyordu "Bunun silah taşımakla alakası yok," dedi. Gülümsemesine daha fazla karşılık vermek istiyordum. Bana sarılmasını, öpmesini, kucaklamasını ve ellerinin bedenimin her yerimde gezmesini istiyordum. İlk defa bir erkeğe karşı böyle hissediyordum.

Başını sol omzuna doğru yatırırken gözleri kısılmıştı "Eğleniyor musun?" diye sorduğumda omuzlarımı kaldırdım. Uzanıp başparmağıyla alt dudağıma temas ettiği anda bedenim elektriklenmişti, karınca dokunuşlarıyla alt dudağımın çizgisi üzerinde belli belirsiz bir sağa bir sola hareket ederken gözleri dudaklarımın üzerindeydi "Seni eğlendirebiliyor muyum?" diye sorduğunda sesindeki boğuk ton, içimde yankılanıyordu. Bana doğru bir adım mı atıyordu yoksa dalga mı geçiyordu kestiremiyorum.

KOMŞU ✔︎Where stories live. Discover now