Amir derin bir nefes aldı. "Hala inkaar edecek misin? Dosya kabarık ve elimizdekilere tek uyuşan sensin." başımı inatla sağa sola salladım. Bana neden inanmıyorsunuz?

"Olmayan kanıta uyuşamam."

Amir, gözlerini kısa süreliğine yumdu ve diğer kurbanlara geçti...

"Miley!" şiddetli bir şekilde sarsılmamla birbirine yapışmış göz kapaklarımı araladım. Jack, giydiğu siyah takım elbise ve yapılı saçlarıyla karşımda duruyordu. "E-efendim?" diye korkutucu bir sakinlikle konuştum.

Kaslarım donmuş gibiydi.

Elleriyle yüzünü ovaladı sonra kafamı yasladım yatağa oturdu. Dirseklerini dizine yerleştirip dudaklarını ıslattığında cümle avında gibiydi. Gözlerimi tekrar kapatıp hissizleşmeyi bekledim. Düşünce balonum tekrar şişip sorgu anılarıma serüveni çıktığında hızla ayağa kalktım ve elimi saçlarıma geçirdim. Ani harketim Jack'in dikkatini çekmiş olacak ki bana baktı.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum," diye fısıldadı. "Kelimeler mıknatıs gibi birbirini itiyor ve ben..."

Derin bir iç çekip tekrar eliyle yüzünü ovaladı. "Yıkıldığını hatta dayanamaz hale geldiğinin farkındayım. O pisliğin amacını senin kadar ben de merak ediyorum," dedi boğukça.

"Boğazıma bir bıçak batıyor ve ona ait değil. Elimde olsa kendisinden bana özel bıçağı alır-"

"Kapa çeneni," diye homurdandı Jack. Ayağa kalktığında sakladığı yüzünün sinirli olduğunu fark ettim. "Bana ölümden hatta senin ölümünden bahsetme. Saçma düşüncelerini kovuyorsun ve hazırlanıyorsun. Yarım saatimiz var."

Başımı sağ sola salladım. "Kendimi o kadar yıpranmış hissediyorum ki..." diye fısıldadım sonra göz yaşlarımı serbest bıraktım. "Tanrım..."

Jack kollarını bana doladı. Eli saçımı okşarken ne düşündüğümü bilmiyordum. Beynim tüm düşüncelerimi kısa kısa sunuyor, kafamın karışmasına zemin hazırlamış oluyordu. Jack'in kollarından çıkıp kadife yüksek bel pantolonumu ve gömleğimi alıp odanın küçük lavabosuna girdim. Kapıyı kitledim.

Jack, kapının arkasından "Korkuyorum," diye fısıldadı. "Kapıyı kilitleme."

Başımı sağ sola salladım ve kendime zarar vermeyeceğini bilsem bile kıyafetlerimi sertçe çıkardım. Parçaları tek tek giyerken Jack, nasıl olduğumu soruyordu.

İyi olduğumu söyleyip katladığım kıyafetlerle odadan çıktım. Kıyafeti dolaba yerleştirirken Jack beni aşağıda beklediğini söyledi ve yine kendime zarar vermemem konusunda beni tembihledi. Lavaboya gittim. Sadece göz altı kapayıcımı sürüp çıktım. Merdivenlerden inerken yer altımdan kayıyormuş gibi hissediyordum.

Jack merdivenlerin sonunda beni bekliyordu. Askılıptan siyah kabanımı alırken "Tüm önlemimi aldım, eğer-"

"Ne yaptın?" dedim, yüzümü ona dönerken.

"Korkmayacağına ve ihtiyaç olmadığı zaman kullanmayacağıma inanmana söz ver."

Kaşlarımı kaldırdım sonra elimdeki telefonumu kontrol edip kabanımın cebine attım. "Söz. Ne-"
"Tanrım..."

Elimi ağzıma götürüp şaşkınlıkla beline taktığı silaha baktım.

"Jack."

"Sadece ihtiyaç olduğunda. Piçin nerede olduğunu bilmiyoruz." dedi, ceketiyle belini hızla kapattı.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Tehlikede olduğumuzu biliyordum; fakat buna karşı önlem almamız beni daha fazla endişeye sokmuştu.

*

Run To Death .:. JileyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin