1

171K 3.4K 417
                                    

Son koliyi salonun ortasına bıraktığımda biraz öfkeli ve biraz da gururluydum. Öfkeliydim çünkü tüm işlerimi tek başıma halletmek zorunda kalmıştım, bana destek mesajı atacak bir arkadaşım bile kalmamıştı etrafımda. Tek bir yanlış kelime yüzünden, sahip olduğum her şeyi kaybetmiştim. İki kötü arasında tercih yapmak zorunda kalmıştım ve soluğu, herkesin nefret ettiği bir insan olarak fare deliğini andıran, unutulmuş bir dairede almıştım.

Kendimi henüz naylonları sökülmemiş koltuğun üzerine atarken sessizliğin içinde yükselen elektro gitar sesini duyabiliyordum. Taşındığım apartman yeni bir yapıydı ancak henüz altı ay önce düzenlenen seçim eylemlerinden dolayı mahalle fazlasıyla karışmış, insanların çoğu buradan taşınmış ve geriye parası olmayan iyi insanlarla tamamen kötü insanlar kalmıştı. Ben de o kötü insanlardan birisi olarak şirketin bana verdiği tazminatla alabileceğim en iyi evi, virane mahalledeki yeni daireyi satın almıştım. Apartmanda benim dışımda hemen yanımdaki dairede kim olduğunu bilmediğim, müzik sesini duyduğum komşum ve birinci kattaki iki katlı dairede oturan öğrenci grubu dışında burada kalmayı isteyen, bizim haricimizde kimse yoktu.

Mecburiyetten burada kalmaya karar vermiştim. Ben, grup arkadaşının sevgilisiyle yatan aşağılık bir kadın olarak Twitter, Instagram, Tiktok ve hatta Facebook'ta bile linç edilirken kuyruğumu indirip onların arasında, aldığım üç kuruşluk tazminatla sürünemezdim.

Işığı yanan telefonumla göz göze gelmemeye çalışıyordum, bildirimleri kapatacak kadar popüler olmamıştım ancak bu olaydan sonra hem grup hem de ben istatistiklerin aksine bir ivme yakalamıştık. İnsanlar sırf bana hakaret etmek için beni ekliyor, ifşamın görüntülendiğini söyleyen sahte linklerle beni taciz ediyorlardı. Çoğunluk bana karşı öfkeliydi ve yeniden birlikte olan çifti, ne olursa olsun kucaklıyorlardı.

Bilmiyorlardı. Bilmiyorlardı o gece ağabeyim için uyuşturucu satın aldığımı ve asla bilmeyeceklerdi. O adamın, yere göğe sığdıramadıkları o adamın, mağdur Romeo'yu oynayan o aşağılık adamın taşaklı torbacılardan olduğunu kimse biliyordu. Bilenler ise suçu benimle örtbas edip üzerime basıyorlardı.

Kaburgalarımın altında hissettiğim baskıyla oturduğum yerden kalktım ve el yordamıyla kolilerin üzerinden çantamı bulup içinden kartlığımı çıkardım. Evin anahtarıyla birlikte evden çıktım. On dördüncü katta kalıyordum ve evin inşaatı neredeyse yarım kaldığı için asansör yoktu. Aşağı inen parlak beyaz merdivenler toz, çamur ve daha farklı pisliklerle doluydu. Girişteki lobi de tıpkı merdivenler gibi toz içindeydi. İki katmanlı kapıdan, en dışarıdaki çatlaklarla doluydu, evin dışını gözeten kameralar çalınmıştı ve apartmanın dışında saçma sapan aşk sözleri, isimler, küfürler ve hakaretler yazılıydı. En alttaki dükkan katı, evsizlerin yuvası haline gelmişti.

Hırkamın şapkasını kafama geçirdim ve fermuarını çekerek, belediyenin yapmaya tenezzül etmediği bozuk kaldırımlarla güçlükle yürüyerek cadde üzerine çıktım. Eve gidip bira eşliğinde tırnaklarımı kemirmek, kulağıma taktığım kulaklıklarla müzik dinlerken sızıp kalmak ve bir daha asla uyanmak istemiyordum.

Ağabeyimden vazgeçemezdim. Bugüne kadar beni koruyup kollayan ve her konuda bana destek olan yegane kişiydi. Grubumun oluşmasında, müziklerimizin internet üzerinde paylaşılmasında ve ajansımızla anlaşma konusunda bize büyük fayda sağlamış, her zaman bizim için köprü görevi üstlenmişti.

"Sabret," demişti bana. Başımı sımsıkı tutup "Yakında seni bu beladan kurtaracağım, o zamana kadar sessiz kal," demişti defalarca kez. Ona inanıp beklemekten başka çarem yoktu. Ağabeyim, bana yardımcı olacak tek insandı.

KOMŞU ✔︎Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt