P46| Dönüşle Kayan Yıldız

En başından başla
                                    

Hava ciğerlerimde tıkandığında tekrar öksürdüm ve sedyenin örtüsünü sertçe sıktım. Gözlerim hafifçe kapanırken görevli parmağını boynuma bastırıyordu.

*

"Yangın, yaktığım bileklikten çıktı, tamam?" dedim tıslayarak. "İfademi aldınız, gidin."

Polis çattığı kaşlarıyla bana baktı. "Bitti, otel sahipleri masrafın sizden ödeneceğini söyledi ama--"

Jack bıtkınlıkla "Ödeyeceğiz ve lütfen biraz rahat bırakır mısınız?" dedi.

Sıska polis kalemiyle kafasını kaşıdı. "Masraflar ödendi. Eğer beni dinlerseniz boş konuşmanıza, böylece benim de geç gitmeme gerek kalmaz. İyi günler."

Polisin bana soktuğu lafı es geçip otele baktım. Büyük çoğunluğu siyaha bürünmüştü. Jack, dört parmağı dar pantolonunun cebinde bakış açıma girdi. "Pekala," dedi. Bakışlarını kaçırıyordu. "Kıyafetlerini almaya gidiyorum. Anahtarlar burada."

Elini cebinden çıkarıp anahtarı bana fırlattı. "Geç arabaya, beni bekle."

Anahtarları bir süre elimde çevirdim ve arabaya ilerledim. Siyah Mercedes'e bindiğimde Jack'in nasıl bu arabayı aldığını düşündüm. Alabama Reklam'ın bu parayı kaldırabileceğini sanmıyordum. Elim telefonun oluşturduğu şişliğe gittiğinde başımı salladım.

Açmayacaktım.

Hangi tarafım olduğunu kestiremediğim melek fısıldadı: Eğer seni unuttuğunu düşünüyorsan telefonu açmaktan korkmazsın.

Kaşlarımı çatıp telefonu elime aldım. Açma/Kapama düğmesine basılı tuttuğumda açılmamıştı. Yüzümde tebessüm belirdiğinde arabanın bagajı açıldı.

"Bu arabayı nasıl aldın?" diye sordum. Bagaja eşyaları koyup sürücü koltuğuna geçti. "İşten çıkanlar oldu ve Holding yüklü miktar para ödedi, neredeyse şirketin tüm yetkileri elimin altında"

Arabayı çalıştırdığında başımı koltuğa yasladım. "Masrafları sen ödedin değil mi?"

Yoldan dikkatini çekmedi. "E-evet."

Gözlerimi sıkıca yumdum sonra derin iç çekişle camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Camlar buğulanmıştı ve yağmur hala inat ediyordu. Okulun bulunduğu caddeye saptığımızda kaşlarımı çattım. Yerde dizili kanlı bıçaklar ve camdan içeri nüfuz eden polis ışıklerı hala tazeydi.

"Okul kapandı," diye açıklamada bulundu Jack. Gözlerim okul girişine kaydığında bir karaltı gördüm ve aniden çığlık attım.

Sırtımı cama döndüğüma an araba ani fren yapmıştı. Karaltının bize yaklaşma hissine kapıldığımda "Sür arabayı, Jack!" diye bağırdım. Jack bir süre hareketsiz kaldı sonra "Ne oldu," dedi.

Bakışlarımı okul girişine çevirmeden işaret ettim. Jack kaşlarını çatarak gösterdiğim yöne baktı. "Hastane--"

"Sadece buradan gidelim."

Jack gazı köklediğinde doğrulmuş bakışlarım okul girişine kaymıştı. Duvarları graffitilerle doluydu, Karaltı yoktu. Gördüklerim gerçek miydi?

Başımı sağ sola salladığimda "Okul kapatıldı; farklı bir yere taşındı. Yıkıntı olacak bir binadan farksız." dedi. "Qubec, bizim geldiğimizi duymuş onunla konuşacağım. Maine'ye gelmemin bir sebebi Qubec içindi. Senin gitmeni bir yandan kendisine pay çıkarıyordu."

Uyuşturucu bağımlısı arkadaşım Qubec, zihnimde belirdiğinde kendimi suçlu hissettim. Onu bu zaralı zehirle başbaşa bırakmıştım.

Ellerimi avuçlarının arasında sıkıp serbest bıraktı. Bilmediğim bir yere dönüp açısı yüksek bir rampaya tırmandık. Sevgiliyken sürekli geldiğimiz lokantanın önünde durduğumuzda gülümsedi.

Run To Death .:. JileyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin