☾ BÖLÜM 66 ☽

Start from the beginning
                                    

"İmdat!" derken avazımın çıktığı kadar bağırdım. Defalarca aynı kelimeyi kullanmış boğazım tahriş olana kadar bağırmıştım. "Kurtarın beni kimse yok mu ya?"

"Bağırma boşuna duymazlar." dedi en sonunda sesini duymaya çalıştığım kişi konuşmuştu. Burada biri olduğunu biliyordum. Bilincim açılalı yaklaşık on dakika kadar olmuşken en sonunda kendi dışımda birinin varlığını hissedebilmiştim.

"Kimsiniz ne istiyorsunuz benden?" diye sordum vakit kaybetmeden. Kaçırılma nedenimin kocamdan dolayını olduğunu söylemek ve düşünmek istemesem de aklıma ondan başka bir yol gelmiyordu. Karanlık işlerinden dolayı mı kaçırılmıştım?

Temelli olarak Mardin'de yaşadığımız için oradaki güvenlik önlemleri çok sıkıydı. Karan, oraya ilk adım atışımdan beri başıma beni korumaları için dört adam dikmişti. Eğer birileri bizim peşimizdeyse İstanbul'a ani gelişimizden dolayı bu fırsatı kaçırmak istememiş olabilirdi.

"Karan Milan sizi yaşatacak mı sanıyorsunuz?" dedim, ondan ya da başka bir nedenden dolayı kaçırıldıysam bile Karan beni bulduğunda buna cüret eden kişilerin hiçbirini yaşatacağını sanmıyordum.

"Biz Karan Milan'ı yaşatacak mıyız önce onu konuşalım." dedi kaba sesli adam.

"Gözlerimi açın! Hiçbir şey göremiyorum." dedim ağlamaklı bir sesle. Mızmız bir insan gibi davransam beni hemen bırakırlar mıydı? Ağlayıp bağırıp çağırsam belki acırlardı.

"Lütfen açın!" dediğimde ayağımla yere vurup tok bir ses çıkardım. En azından etrafımı görsem kaçmanın bir yolunu bulabilirdim belki. Gözlerimin kapalı olması hiçbir işime yaramıyordu. "Ben burada yapamam..."

Bileğime dolanan halat olduğunu düşündüğüm ipi oynattım. Eş zamanlı olarak yere ayağımla vururken ipin sesini kesmeye çalıştım. O kadar milimetrik hareket ediyordum ki bileğimle uğraştığımı anlaması zor olacaktı. Sandalyenin dışına doğru bağlanmıştı. Keşke gözüm açık olsaydı.

"Karan Milan delirmiş." dedi arkadan geldiğimi işittiğim ses. Elimle oynamayı kestiğimde hareketlerimi durdurdum. Bileğimde az bir bolluk vardı. Ellerim üst üstüne konuldu için yüzüğüm arada sıkışıyordu ve fazlasıyla canımı acıtıyordu.

"Birkaç saattir ortalıkta yoksun ve duyduğuma göre ortalığın amına baya koymuş." diye devam ettiğinde içim rahatlamıştı. En azından kaçırıldığımdan haberdardı ve beni arıyordu. Ne kadar süredir buradaydım acaba? Öğlen uçağa binecektik, havalimanına geldiğimizde saat ikiyi geçiyordu. Akşam mı olmuştu ki? Havanın karanlık olma düşüncesi içimi ürpertmişti kaçabilirsem eğer nereye gidebileceğimi bile bilmiyordum.

"Kimsin? Kimsiniz?" dedim, aynı pozisyonda durmaktan dolayı boynum ağrımaya başlamıştı. Saçlarım gözlerime takılan sıkı bandın altında sıkışmıştı. Kaçırılmak hiç düşündüğüm kadar eğlenceli bir olay değilmiş. "Derdiniz ne söyle en azından neden burada olduğumu bileyim."

Tuvaletim gelmişti. Kahretsin gelecek zamanı bulmuştu. Bacaklarımı birbirine bastırıp mesaneme baskı yaptım. Hayır şu an en son istediğim şey altıma yapmaktı. Kimse bundan bahsetmemişti! Susamıştım ama tuvaletimi daha çok arttıracağı için dilimle ağzımın içini ıslatmakla yetindim.

"Konuş," diye mırıldandığımda boğucu sessizlikten nefret etmiştim. "Sessiz durma burada olduğunu biliyorum. Bu şekilde bir yere varamazsın! Derdiniz neyse söyle hadi."

DÜŞLER AĞIDIWhere stories live. Discover now