Bölüm 28💎

23K 1.1K 624
                                    

                                    💎

Dün akşam dürümcüden sonra sokakta bizi gören Hatice Teyze' nin ısrarıyla çay içmeye gitmiş, fakat ilk defa o balkon kenarında garip bir hisle sıkılmıştım.
Serdar yine yoktu ve bu kayboluşların ardı gelmez, Serdar bir daha mahalleme uğramaz düşüncesi tüm benliğimi yeniden sarmıştı. Yine de, her şeye rağmen onun olduğu yerde, benim balkonumu izlediği köşede Serdar' ın varlığını hatırlayarak durmak güzeldi. Gel gelelim ki her zaman sohbetini sevdiğim Hatice Teyze' de bu defa yalnızca bir saat kadar oturmuş, mahallenin genel dedikodusunu yapıp çayla kek yedikten sonra kalkmıştık.

Daha sonraysa dün akşamdan kalma yorgunluğum dün gece erkenden uyumama ve bu sabah erkenden uyanamama sebep olmuşken günün aydınlık zamanını nihayet yakalayabilmiştim..

Banyoda aynadaki görüntümü izleyerek dişlerimi fırçalarken bir yandan da Sena' nın dün geceden bu sabaha kadar konuştuğu çocuğu dinliyordum.

"Aslında maço gibi duruyor amaa alakası yok, tam bir sümsük. Ben yer miyim?" Şekspir edasıyla erkekleri çözdüğünü düşünüyor olmasına bir miktar hak verebilirdim. Hatta baya fazla bir miktar. Neticede erkekler, Sena' nın artık içinden geçtiği bir konuydu

Uzaklardan gelen sese yükselerek "Yok." dedim ve gözlerimi devirerek devam ettim. "Yemezsin sen, anadolu karısısın."

Daha sonra Sena susarken dişlerimi fırçalamış, dudaklarımı nemlendirmiş ve doğal görüntüme dudaklarımı ısırarak gülümsemiştim. Her şey o kadar normal ve o kadar sıradan sahnelerle bütünleşiyordu ki, tüm bu alışkanlıklarımızı gelişi güzel yaşıyor olmamı Sena' nın endişeli sesi böldü. "Hazaaaan!"

Kaşlarım bu sese aniden çatılırken Sena devam etti. "Hazan! Serdar aşağıda, kapıyı yumrukluyor!"

Elimdeki havluyu kapının arkasındaki askıya asarak salona doğru ilerlediğimde demir kapının sesi tüm binada yankılanıyordu.
Salonun ortasında panikle dikilip camdan aşağıya bakan Sena' ya hitaben sakince "Sen dur." Derken afallamıştım da. "Ben hallederim."

Giriş kapısına yönelirken Sena hemen arkamdan gelip kapıdan başını uzattı.
"Benim götüm zaten yemez zaten o deve bir şey demeye. "

Hızlı sayılacak adımlarla merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Bir yanda da Serdar' ın bu gelişinin sebebini düşünüyordum. Hiçbir şey yoktu ki buna dair. Hiçbir sebebim yoktu bize ait.. Dün gidişi, ardından bugün gelmiş olması zihnimi kurcalarken kapıyı daha da şiddetli yumruklanmaya başlamasıyla gerildim.
Adımlarım hızlanırken nefes nefese oluşumun farkında değildim. Yumrukladığı demir kapıyı açtığım an görüş alanıma tek eliyle tuttuğu bir demet kırmızı gül girdi.

Ardından üzerime yürüyerek yere doğru savurduğu güller mermer zeminle buluşurken her şeyin bu kadar ani ve hızlı gelişmesi aptallaşmama sebep olmuştu.

Sinirliydi.
Daha evvel hiç denk gelmediğim kadar net bir sinir vardı üzerinde.
İnip kalkan göğsüyle içeriye doğru gibi bir adım attığında kendimi mecburen yan tarafımdaki duvara sabitleyip demir kıpıyı hızla ve tek eliyle kapanmasını izledim.
Tüm bu süreçte gözleri üzerimde, gözlerim bedeninde dolaşırken çıkan gürültüden elbette ki nasibimi almıştım.

Bacaklarımın titrediğini hissedebiliyordum. Nedeni her şeyin bu kadar ani oluşu muydu? Çevremde, bana bu kadar yakın bir halde Serdar' ı buluşum olmadığı kesinken sinirine bu kadar gafil avlanışım beni korkutuyordu.

Kapanan kapının şiddetli sesiyle yerimde hafif sıçrayarak gözlerimi kapatıp açtım. Fakat bunu umursamadı ve aramızdaki tüm mesafeyi iyice kapatarak yüzüme doğru hafifçe eğildi. Uzun boyuyla aramızdaki mesafe şu an dert edeceğimiz son şey bile değilken gözlerimizin bir kere daha buluşuyor olması bu defa çok farklıydı.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now