Bölüm 51💎

19.3K 979 535
                                    

Oy verelim mi😍

                                      💎

Duvardan söktükleri televizyonun yerine bakarken kurduğum bağdaşla Yeliz' e ufak bir göz attım.
Çok gergindim. Moralim bozuktu, hiç keyfim yoktu ve bir de annemin tepkisini merak ediyordum. Ona aylardır ödemeyi unuttuğum telefon faturası yüzünden eve haciz geldiğini, bu yüzden de televizyonu vermek durumunda kaldığımı söylemek zorundaydım.
Şimdi.
Telefon ikinci çalışta açılırken bu kritik ve bi o kadar da alaylı anımda beni yalnız bırakmayan Yeliz ile görüntülü aramadaki Emir' e dudak ısırdım. Çünkü annem ya çok bağıracaktı, ya da az bağırıp tüm gün söylenecekti.

"Alo kankicim." Diye keyifle yanıtlamam aramama göz devirdim. Ne yazık ki ben onun kadar keyifli değildim. Dünden beri bunu ona nasıl söyleyeceğimi düşünmem bir yana, Serdar' da aklımdan hiç çıkmamıştı. Televizyon gittikten sonra hiçbir şey yapamamış, perişan bir halde tüm gün yatmıştım. Yatarken biraz düşünmüş, belli kararlar almış ve bu kararlar doğrultusunda da Urfa için aldığım bileti iptal etmiştim. Fakat konumuz bu değildi, konumuz hacizlik olmamdı.

Ben ufak bir taklitle "Kankiciğim. Nassın canım." Derken Emir gülünce Yeliz Emir' e bakarak kıkırdadı. "Fazla Recep İvedik izlemekten hep."
Susması için yavaşça Yeliz' in dizine vurarak annemi dinledim. "İyiyim la kankicim. Yemek yedim de oturdum öyle, face boka bakayirım."

Sesi ve feysbuk deyişi o kadar komikti ki bu halimle bile sırıtarak gülümsedim. Keyfi yerindeydi ama belli de olmaz, belki birazdan kaçardı. "Sülo yok mu?" Diyerek Emir' e baktım. O bu konuda bir şey dememişti. Annem de "Yok, gitti." Diye kestirip atınca uzatmak istemedim. Belli ki konuşulmaması gereken bir işi vardı. "Sen ne yapıyorsun?"

Bu defa Emir güldü. "Televizyon izliyorlar." Yeliz yeniden kahkaha atarken neyse ki annem ikisinin de sesini duymuyordu.
Bu defa işaret parmağımı dudağıma götürüp susun işareti yaparken sakin sakin "Anne bir şey oldu." Dedim. Sonra da dudağımın içini ısırdım. "Ben çok büyük bir bok yedim." Hayır, insan telefon faturasını ödemeyi nasıl unutur? Hadi unuttun, gelen e postalara da mı denk gelmedin?

Annem sesi ufak bir gülümsemeyle değişti. "Ne oldi, ne yedin de bakayım?" Sanırım bugün iyi günündeydi. Ya da beni çok özlediğinden bir şey demiyordu.

Başımı masum masum yana eğdim. Yeliz ve Emir dikkatle beni dinliyordu. "Hani köyde telefon çekmiyor diye geçen seneler bir hat almıştım ya ben, faturalı. Sen de kızmıştın." Birkaç saniye o olayı hatırlasın diye duraksamaktı niyetim, fakat beni hiç bekletmeden tek solukta "He. Bok işin mi varidi demiştim." Dedi.

Gözlerimi bezginlikle yumdum. "İşte doğru demişsin."
Ben onun faturalarını hiç ödemedim. Zaten o sene durmadık ya biz köyde, hiç kullanmadım da hattı." Tabi faturalar her ay gelmeye devam etmiş.

Annem şaşkın şaşkın "Uuuuu. Eeeeee?" Gibi tepkiler verirken oturduğumuz koltukta rahatsızca kımıldanıp  devam ettim. "Eve kağıt da yollamışlar ama ben hiç görmedim. Mail atmışlar, ben hiç bakmam maillerime." Görüntülü konuşacak kadar bile yüzüm yoktu işte.
"Siçmayim mayıline. Sonra ne oldi?" Bu defa Yeliz kıkırdarken ben gözlerimi açarak kaşlarımı kendime kızar gibi hafif çattım. "Eve icra geldi."

"Uuuu." Diyerek şaşkınlığını sakin sakin uzattı. "Ne kadardı borç?" Sandığımın aksine basıp bağırmıyordu, sadece merak ediyordu.

"Bin beşyüz lira kadar. Televizyonu aldılar." Koltuk verene kadar televizyon vereyim, zaten izlemiyorum dedim. Tabi televizyon daha pahalıydı ama o anın şaşkınlığıyla bunu pek de umursamadım. Zaten bir Serdar savaşından çıkmıştım.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWo Geschichten leben. Entdecke jetzt