Bölüm 57💎

28.6K 985 493
                                    


💎Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
💎Keyifli okumalar.

                                                                                    💎

Kapıyı sertçe kapatıp sesiyle evi inletmek istedim, fakat Serdar hemen arkamdan geldiği için bunu yapmam asla mümkün değildi.
Hemen girişte ayakkabılarımı yan yana çıkarttıktan sonra arkamı dönmedim, ona bakmadan ilerlediğim salonda telefonumu arka cebime iyice yerleştirerek saçlarımı ufak bir hareketle arkaya attım. Ne konuşacağımdan daha çok ne konuşmayacağımdı sorun. Onunla hiç konuşmayacaktım, tıpkı gelirken tek kelime etmediğim gibi. Şey hariç tabi, Emir' i evine bırakmadan hemen evvel Emir' in arkasındaki koltuktan dışarıyı izlerken düz bir sesle 'dürüm istiyorum' demem.
Gerçi Serdar' da hiç konuşmamıştı. Emir' i bıraktıktan sonra arka koltuktan inmemiştim, o da öne gel dememişti. Dürüm almıştı birkaç tane, ama arkası döndüğü halde al bile dememişti, sadece koltuğa doğru uzatmıştı. Meseleleri araba konuşmak mı istememişti yoksa gergin neydi bilmiyorum ama bu durum bir bakıma hoşuma gitmişti. Zira onunla konuşmak istemiyordum şu sıra benden ne kadar uzak durursa o kadar iyiydi.

"Hazan." Dedi, bunu yaparken benim düşüncemin aksine kapıyı sessizce kapattı. Bu benimle kurduğu ilk iletişimdi ve ben ona cevap vermemek konusunda hala nettim. O serin sular akıp giden sesi de, beni ürküten havası da umurumda değildi. Zira ben sinirliyken onun yıkılmaz gücünü görmezden gelebiliyordum. Tüm gece kızlarla mesajlaşacak, kestane şekeri ve kestaneli pasta yiyecektim. Belki kendime bir kahve de yapardım, hüzünlü değil de vay be diyebileceğim bir bilim kurgu filmi izlerdim. Ama Serdar' a asla bakmazdım.
Arkamı dönmedim, duraksamadım dahi. Hatta adımlarımı hızlandırmıştım ki anahtarları kenardaki cam fanusun içine fırlattıktan sonra yeniden "Hazan." diyerek birkaç adımla kolumu kavradı.
Moraran kolumu.
O soğuk sesi bir an kulaklarıma doldu, canım yandı, içim ezildi. Etimde hissettiğim güçlü elle yüzümü buruştururken dudaklarımı acıyla araladım. "Aaa!" Bu sırada kendimi kurtarmak için Serdar' a dönmüş, kolumu usulca kaldırarak geriye çekiştirmiştim. Tepkimle telaşlı bir "Ne oldu?" Deyip kolumu bırakması bir oldu.

Sağ elimle sızlayan sol kolumu tutamadım bile. O kadar acıyordu ki sanki dokunursam daha kötü olacaktı. Aslında gayet normal bir güç uygulamıştı, fakat Serdar' ın elleri mengene gibi olduğundan benim canımı biraz fazla yanmıştı.
Kaşlarımı çattım, tüm gecenin sinirliyle kendimi tutamazken azarlar bir tonda "Sıktın işte, ne ne oldu?" Diyerek ona arkamı dönüp ilerlemeye devam ettim. Uzaklaşmak istiyordum.

"Hazan sıkmadım. Saçmalama." Kızar gibi olsa da bir an duraksadı, ama hemen sonra düz sesiyle "Çıkart hırkanı." Deyince bir hışımla ona döndüm.
"Ne çıkartıyorum ya? Hayvan gibi sıkıyorsun sonra çıkart hırkanı?" İki yana açığım ellerimle öylece yüzüne bakıyordum, hesap sorar gibi, itiraz eder gibi, onu suçlar gibi. Oysa zekasından ve yapabileceklerinden korkuyor, kendimden kaçıyordum. Kolumla ilgilenmemesini istiyordum kendini suçlamasını değil. Konumuz bu değilken bu olmasını istemiyordum. Konu kolum değildi, ona sinirliydim. Ama o kendini suçladı...
"Hazan." Dedi tüm o suçluluk duygusuyla. Öyle bir dedi ki, ifadesizleşen yüzünde koca bir pişmanlık gördüm.
Hazan özür dilerim.
Hazan bir daha olmaz.
Hazan nasıl oldu anlamadım.
Ve Hazan..
Oysa o yapmadı.
Kabullendi, bana hırka çıkarttırmadı ama ben o mağrur ve yıkıcı bakışta kendimle yüzgöz oldum. Serdar üzülmüştü. Bakışları bile afallamışken nasıl olurdu da tüm yükü ona atardım? Atamazdım. Bu konuda en suçsuzu oyken, üzerime titrerken hak etmediği halde kötü hissetmesini sağlayamazdım, zira kalbim bunu kaldıramayacak kadar onunla doluydu.

İki yanda tuttuğum ellerimi indirdim. Gardım düşmüş, tüm ifadem bir çift koyu kahvenin hüzünlü bakışıyla değişerek yerini burukluğa bırakmıştı. Ellerimi pişman bir çocuğun edasıyla birleştirip tırnaklarımla oynamaya başladım. "Serdar." Ona bakıyor, bakışlarımla dahi özür diliyordum sanki. Aramızdaki metrelere karşın usul usul bir kaç adımla önünde durdum. O da gidene kadar, başımı yüzüne kaldırıp "Sen yapmadın." Diyene kadar beni izledi.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now