Bölüm 29💎

22.5K 1.3K 317
                                    

Çok üzgünüm ama şöyle bir konuya açıklık getirmem gerekiyor; 30 bölüm oldu hâla birleşemediler, hiçbir ilerleme olmadı, yeter artık birleşsinler tarzı çok yorum ve mesaj alıyorum. :)
Öncelikle bölümler neredeyse 30 olabilir ama zaten bu bölümlerin hepsi kısa kısa.. toplasan totalde 10 bölüm ederler. Ki ben çok çok fazla uzadığını da düşünmüyorum. Olaylar akarken Hazan kendi hayatını yaşıyor ve Serdar da kendi hayatı üzerinde Hazan' ın hayatından çıkarımlar yapıyor.
İkisinin de hayatına bakacak olursak hâlâ birleşememeleri bence çok normal. Ayrıca hiç ilerlemeye kaydedilmedi denmesi de garibime gidiyor sjdjsjdj Hazan kendini ve gördüğü kadarıyla Serdar' ın duygularını o kadar güzel anlatıyor ki 1. Bölümde zerre bir şey hissetmeyen insanlar bugün en ufak bir cümlede birbirlerine sarılacaklar aslında. Şöyle ki, Hazan gidip durduk yere Serdar' a sarılsa Serdar her şeyi boşverip Hazan' a karşılık verecek..
Ayrıca bence bu süreçte bence çok güzel ve eğlenceli günler yaşadık.. Onlar ve biz, birleşememenin ne demek olduğunu bildikçe ilişkileri daha güzel ilerleyecek ben buna eminim. Lütfen sizde bana inanın :)

Ha bu aradaaa
Bana gareziniz mi var acaba -,- Oylar çok az da.. Okuyan çok, neredeyse 600 kişi bunu görebiliyorum. Fakat oy çok çok az..  -,-
Neyse
Keyifli okumalar

                                        💎

İki elimle tuttuğum siyah şortu öylesine incelerken Sena kabinden çıkmış, şimdi giydiği yeşil elbisesiyle önümde yavaşça dönmeye başlamıştı.
"Sence nasıl olmuş?"

Dudaklarımı büküp öne doğru bir adım attıktan sonra  dizlerinin neredeyse iki karış yukarısında kalan elbiseyle olan uyumuna baktım.

"Yeşil senin rengin değil kuzi." Derken yüzümü hafif buruşturmuştum.
Onun rengi kesinlikle kırmızıydı.

Ellerini bel oyuntusunda sabitlemiş ve hemen yan tarafımızdaki boy aynasına odaklanmışken "Haklısın." Diyerek beni onayladı.

Klasik ama bir o kadar da sıkıcı bir alışverişin tam ortasındayken sürekli bir şeyler deniyor olmamız beni iyice bunaltmaya başlamıştı. Nitekim uzun zamandır içimde oluşan boşluğu alışveriş bile tamamlayamıyordu. Hoş, eskiden beri şık giyinmeye bayılır fakat alışveriş yapmayı asla sevmezdim. Bu yüzden bugünden çok da bir beklentim yoktu.

Sena üzerindeki elbiseyi çıkartmak için tekrar kabine girdiğinde elimdeki şortu arkamı dönerek yerine astım.
Yeterince şortum vardı.

Kabine daha yeni girmişken "Hazaaan. Telefonun çalıyor." Diye seslenen kuzenime birkaç adımla ilerlerken duyduğum melodiyle kapıyı açıp o ufak aralıktan çantasını bana uzattı.

Çantanın içinden biraz zorlanarak bulduğum telefonun ekranına bakarken "Kimmiiiş?" Diyen kuzenime gülerek "Alp." Dedim.
Bugün hiç konuşmamıştık ve şimdi Alp' in sesini duyacak olmam beni mutlu etmeye yetmişti. Bu yüzden Sena' nın meraklı sesini ve bedenini orada bırakıp mağazanın çıkışına doğru ilerledim.

"Efendim?"

"Hazan!" Derken sesi nefes nefeseydi. "Neredesin?" İsmimle seslenip heyecanını bastıramayan Alp' e merakla kaşlarımı çattım.
"Ne oldu?"

"Bu akşam kalabalık bir grup geliyormuş bizim mekana. Organizasyon yapılmış... Melis gelecekti ama o gelemiyor. Hakan Abi şuan çok panik ve seni çağırmamı söyledi. Bir saat falan sonra program başlayacak, acil gelmen lazım Hazan."

Muhtemelen mahallenin ortasında hızla yürüyor, hatta koşuyordu ve ben bunu nefes nefese çıkan sesinden anlayabiliyordum.

Anında kolumdaki saate bakıp ufak bir telaşla "Alper saat dokuz buçuk.." derken hızla nasıl yetişeceğimi düşünüyordum.
"Benim hazırlanıp gelmem on buçuğu bulur." Başımı telaşla kaldırıp etrafa nedensiz hızlı bakışlar atarken derin bir soluk alıp Sena' ya doğru koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştım bile. "Neyse dur Alper, yetişmeye çalışacağım, kapat."

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now