Bölüm 64💎

22K 970 474
                                    


Şu 3-5 gün çok yoğunum. Yazamaz, yayım yapamazdım. Elimde bu kadarcık bölüm vardı, canım sıkıldı atayım dedim. Siz bölümle, ben ben de yorumlarla dozumuzu alalım😚😚❤
Düzenlemeyi gece bilgisaydan yapacağım. Akışı bozan bir yazım yanlışı varsa şimdiden özür dilerim.❤

                                                                                                          💎

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                            
                                                                             💎

Kollarındaymış hissi kalbindeymiş hissi kadar gerçekti. Bu sabah o yoktu ama kalbime öyle bir işlemişti ki sanki Serdar her sabah benimleydi. Öyle bir bendeydi ki, her anımı onun varlığıyla yaşıyor, her adımımı Serdar' ın var olduğunu bile bile atıyordum.
Bende bir Serdar var..
Bu sabah koynunda uyanmadım, ama yattım yatağa kendimi sarılarak onu hayal ettim. Gece sağa sola dönüşlerimde sanki o vardı. Benimleydi biliyorum, olmazken bile vardı.
Her anımda varlığını hissettiğim gibi bu sabah da yastığa sarıla sarıla yarı uyanık vaziyette onu düşünüyordum. Yüzümde derin bir tebessüm, içimde çocuksu bir neşe, yüreğimi hoplatan heyecanı.
Serdar....

Dilimden düşürmediğim bir ad, bana hayatın en güzel yanını getiren sevgilim, kocam... Serdar... Adına duyduğum aşk, dudaklarımdan daima dökülüşe sebepti. Bana dokuduğunda hissettiğim oluşumla onu yüreğime hapsetmek istiyordum.
Şu günlerde aptal bir aşık gibiydim. Gibisi fazla, kabul ediyorum aptal bir aşıktım ama yapacak bir şeyim yoktu, o hayatımın tam olarak anlamıydı. Güne uyanma sebebim, attığım adımların anlamıydı. O yokken artık hiçbir şeyin anlamı yoktu sanki.
Değişiyordum, eskiden nasıldım biliyorum fakat bu beni örselemiyordu. Ben değiştiğim karakterden, dönüştüğüm kızdan hayli memnundu.

O dün bana doku- Düşüncelerimin ortasında odamın kapısı açılınca gözlerimi aralamadan yüzümdeki gülüşü anında sildim.
"Hazan Abla."
Tuğrul usulca soluyordu fakat ona sırtım dönük olduğundan gözlerimi aralasam da göremiyordum. Mızmızlaranarak kaşlarımı çattım. "Hm?" Saat kaçtı bilmiyorum ama henüz erkendi. Saat umurumda değil, uykum varsa erkendi.

"Uyan bir şey diyeceğim." Ne diyecekse sonra derdi. Şimdi uykum vardı ama yine de söyle der gibi "Hmmm?" Diye devam ettim. Söylesin, beni rahat bıraksın annem odama gelmeden biraz daha uyumam lazımdı.
"Serdar abi ağzıma sıçtı."  Tuğrul' un aceleci ve sıkıntılı sesiyle parkedeki telefonumun titremesi birbirine karıştı. Serdar' ın adını duyduğum gibi kaşlarım daha da çatıldı, "Ne?" Diyerek bir yandan da yerde duran telefona yöneldim.

Kapımın girişinde durmuş bana bakıyordu, ekrandaki adı görmüş olmalı ki isyanla "Ya hay amınakoyim sıçtık yaa." diye söylene söylene odadan çıktı. Ben de aramayı yanıtlayıp telefomu kulağıma götürdüm. Tuğrul ne demişti tam olarak anlamamıştım ama nasıl olsa Serdar' dan öğrenirim.

"Senin haberim var mı o itin attığı şeylerden?" Serdar' ın kaba sesiyle yüzümü buruşturarak mırıldandım. "Ne?" Uykuluydum, kendime gelemiyordum ama Serdar' ın azarlayan sesi beni ayıltacak gibiydi. Birden "Sana diyorum!" Diye bağırdı ve varsayımımı bir netliğe kavuşturdu. Uyuyordum ya ne oluyor?

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now