Bölüm 79💎

30.5K 981 301
                                    

Bir şey söyleyemiyorum direkt bölüme geçelim bence🤦‍♀️❤
      
Hoşunuza giden yerleri #hazanvakti💎 etiketiyle tweet atarsanız RT yaparım, eğleniriz ❤

   
                                     💎

Geçmişten bugüne sere serpe uzunca oyluklarda biriken sular, yağmura karışan sis, dumanı keyfe örten buğu çisesi. Her birini ayrı ayrı seven yüreğim, her birinde ayrı duyguları coşkuyla bağrına dolduran çoğuna göre sevimsiz, küçük ve bağnaz kalbim; bugün de bir sonraki mevsimin gelişini düşünmeden koca lapalara yenik düşmüştü.

Çoğu zaman hangi mevsimi en sevdiğimi bilemezdim fakat emin olduğum bir şey vardı ki o da geçişlerle aram pek iyi değildi. Yazın ortasında hava çok sıcak değilken o renkliliğe aşıktım, kış olduğunda da kışı kış gibi yaşatan karlara. Arada kalmışlık yalnızca bunalımdayken benden yanaydı. Bahtsız gece, bir şeytanın bacağını bükememiş kasvet, hızla esip lodosa meyleden rüzgar ve karanlık bir sağanak... O günler kulaklığım varsa paltoma sarılıp ilerlediğim yarı loş, ışığı sek caddeleri seviyordum; yoksa bu bende sadece derin bir sancıydı.

Sancı demişken; beni bulmayalı epey oluyordu. O karanlık halimi özlediğimden emin değildim ama bu sıra hava ne olursa olsun gönlüm hep bahardı. Lapalar onları izlediğim her an gönlüme iniyor, ateşe düşen buğuyla içime baharı ekiyordu, şimdi gibi.

Kaçamak bakışlarım zihnimde değişen mevsimlerle telefonunu cebine koyan Serdar' da geziniyordu. Bir şey düşündüğümden değil, onunla nasıl bir geleceğim olacağını hiç düşünmemiştim buna hiç gerek yoktu. Sadece şu an, yanında hiç olamayacak kadar iyiydim.

Belki bir ara yağmurlu ve kasvetli bir gecede onunla el ele cadde boyu yürürdük; bunu en az bugün kadar istiyordum.
Asfalta sarılmış yağmur kokusu, bir elim cebimde, bir elim onun deri ceketinin cebinde eline karışmış. Botlarım ufak seslere maruz bırakır gibi, onun kotu beni kotuma karışır, omzum kollarının altına alınır ve ince çisede bukleli saçlarım ıslanmış olur. Sessizlik, ikimizin paylaştığı bir kulaklıktan gele cızırtıya karışırsa ciğerime çektiğim hava beni mesut eder.

Onunla sonsuz.

Onunla kusursuz...

Şimdi ona bakıyordum da damarlı eli siyah kemerine gitti, çözdü ve yeniden bağlamaya başladı. Heybetine doğru ufak bir adım attım. Biliyorum bir türlü çıkamıyorduk, onu tanıdığımdan bana asla kızmayacağının da farkındaydım. Bu rahatlıkla bana yanaşıp siyah montumun fermuarını yukarıya çeken ellerini "Ay Serdar ya." Diye yakınarak tuttum.

Bakışları aheste bir sakinlikle yüzümü buldu, "Efendim?" Sesi sessizce dinlendim. Onu şu an delice öpebilirdim, son zamanlarda tek isteğim buydu zaten. Şu geldiğimiz yer, bizi baş başa kılan tatil ikimize de derinlerden çok çok iyi geliyordu. Her geçen an Serdar' a olan açıklığım artmış, onunla bağımız enfes bir sıkılıkla bütünleşmişti.

Elimi sıkıca tutup başımı arkaya attım, alt dudağım bu sırada sarkmıştı. "Serdar' ım benim yine lavaboya gitmem gerekiyor." Çok su içiyordum, haliyle de sürekli lavaboya gidiyordum. Henüz dışarıya çıkmamışken tekrar gitsem iyi olacaktı aksi halde çıktıktan on dakika kadar sonra bunu söylersem fırsat bu fırsat beni eve alır bir daha da çıkartmazdı.

Dudakları gerildi, birbirimize gidişimizle dudaklarım yüzüne, kollarım boynuma gitti. "Gelmemi ister misin?" Her lavabo öncesi bunu, sonrası yanma hissimin olup olmadığını soruyordu yok denecek kadar azdı bende yok diyordum.

Dudağının kenarına dokunurken kokusunu içime kıkırdar bir halde "Haayııır." Diye çektim. İki saat evvel kalkmış, duş alıp kahvaltı yapmıştık şimdi de söz verdiği gibi dışarıya çıkıyorduk işimi hızlıca halledip dönmeliydim.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin