Bölüm 34💎

28.3K 1.3K 1K
                                    

YENİ OY VE YORUM SINIRINI AÇIKLIYORUM 😂

200 OY & 700 YORUM

35 SINIR TAMAMLADIĞI GİBİ DEĞİL BÖLÜM TAMAMLANDIĞI GİBİ GELİR ÇİÇEKLERİM.. 🌹

💎

Güneşin batışında kendine has rengine bulanan gökyüzünü gözlerimi kısarak izliyordum.
Adımlıyordum sonra yavaş yavaş. Kollarım koynumda, başımın dikliğine inat çöken omuzlarım, benim kırgınlığıma eş Serdar' ın yükü..

Yürüyorduk.
Öyle yorgun, böyle tezat..
Bir adım yanımda, belki biraz arkamda oluşu bile bana güvenken kendimi bir savaşın içinden çıkmış gibi hissediyordum.
Birçok şeyden kurtulmuş, Osman denen yükümü indirmiştim. Gerçekliğe kucak açmış, kendimden kaçamamıştım.
Ama olsun.
Er ya da geç, sancılı veyahut kolay bir şekilde atlatacaktık. Sancılı olan tarafın yine bana denk gelmesi beni şaşırtmamıştı da, bu eşikten nasıl geçeceğim korkutuyordu işte. Çünkü Serdar, Serdar değildi sanki.

Donuk ve sinirli hali her zamankinin aksine bende değil de az ileride, arabasının önüne park edilmiş siyah araçtaydı. Arabanın yanında durup hararetle konuşan başkan ve yanındaki resmi kıyafetli iki adamdaydı.
Osman tahminen o siyah araca bindirilmişti ve başkan konuştuğu askerlere ne yapmaları gerektiğini söylüyordu.
Ne olacaktı bilmiyorum.
Bana ne diyeceklerdi.
Kime gidecektim bilmiyordum.

Tek bildiğim bu çıkmazı bu defa tek başıma aşmayacağımdı. Çünkü yanımda ilerlerken bana bakmadan, emir verici bir tonla az ilerideki arabasını kastederek "Arabama." Diyen Serdar o yöndeydi.

Arabasına binmemi söylüyordu.
Tek kelime etmeden, ona cevap vermeden yürürken bunun aksini neden düşünemiyordum? Neden ona nereye, neden, kimle diyemiyordum?
Ben diyemiyordum da, varlığımızı fark ederek bize doğru hareketlenen başkan kimle sorusunun cevabını veriyordu.

Serdar susarken adımları hızlandı, o hızlanırken de arkasında durup yürüyüşünü izledim. Önce yanına gittiği arabasını açtı. Daha sonra şoför koltuğunun arkasından ufak koliyi, kolinin üzerinde duran evrakları alarak bagaja bıraktı.

Bu sırada bize doğru ilerleyen başkan ara ara arkasına dönerek askerler bir şeyler söylerken Serdar' ın yanına varmıştım bile. Ona bakamıyor ama yine de başkanın varlığıyla arabaya binmeyi kabul ediyordum.
Arabanın sağ taraftaki kapısını tuttuğumda bagajı kapatarak çattığı kaşlarla "Sol tarafa geç." Dedi. Bunu derken bana bakmayışı, çenesi seğirirken sol taraftaki şoför tarafına yürüyüşünü izledim.

Arkasındaki koltuğa oturmamı istiyordu?
Orayı benim için boşaltmıştı?
Yol boyu beni izlemek için..?

Pekâla..

"Bu ne zamandır böyle Hazan?"

Bağırarak bana soru soran adamla gözlerimi dışarıdaki manzaradan aldığımda öfkesinin bana olmadığını biliyordum. Ki sinirli bir halde göz ucuyla başkana odaklanan Serdar' da bunun bilincindeydi.

Serdar' ın arabasına bineli yalnızca yirmi saniye olmuş ve bu süreçte ilk cümleyi başkan kurmuştu.

Serdar arabayı arabayı anayola doğru yönlendirirken başkan dediğim Süleyman Amca' m onun yanında oturuyordu.
Ben.
Ben ise Serdar' ın da dediği gibi hemen onun arkasındaki koltukta, ellerimi birleştirdiğim bacaklarımın arasına almış sessizce oturuyordum.
Aslında iyiyim.
Tek sorun Serdar' dı.
Tek sorun, onun susup benden uzaklaşmasıydı. Yoksa ben zaten Osman Amca' dan bu hamleyi bekliyordum.
Beklemesem onun yanındayken kendimi bu kadar kasmaz, krem sürerken kollarımı inatla iki yanımda sabitlemezdim.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now