Bölüm 56💎 Part 1

22.1K 965 199
                                    

Part 2 ne zaman diye sormayalım bende bilmiyorum🤞 Gelir bir ara ❤
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum🌈

                                       💎

O kadar kötü hissediyordum ki, yanaklarım bu defa da gerginlikten kızarmıştı. Kalbim kontrol edemediğim bir hızla çarpıyor, midem çok hafif bulanıyor ve içim içimi yiyordu. Biliyorum, kötü bir şey yoktu; fakat böyle hissetmemek elimde değildi. Biliyorum, gidecektim bir MR çektirecek ve çıkacaktım. Bu olay en fazla kırkbeş dakika kadar sürerdi, fakat yapamıyordum. Korkuyordum, hatta öyle ki korkudan ağlamak istiyordum.
Berrak zamanından beri hastane seven biri değildim zaten, haliyle de böyle ciddi konularda çok fazla geriliyordum. Korkulacak bir şeyin olmadığına tamamdım ama orada bulunmak, sıra bekleyip o cihaza girmek benim için ölüm gibi bir şeydi.
Bu yüzden her ne kadar geçiştirmeye çalışsam da bunu başaramadan omzumdaki çantayla merdivenlerden inmeye devam ettim. Parmaklarımı çıtlattım, yüzüme gelen koyu buklelerimi elimin tersiyle ittirdim, siyah taytımı biraz daha yukarıya çekerken çelik kapıya ilerlemeye başladım.

Her bir detayı düşünüyordum. Geniş bir çanta almıştım, çünkü cihaza girerken üzerimde asla metal eşya olmamalıydı, bu yüzden orada sütyenimi çıkartıp çantama koyacaktım. Ayakkabılarımı da çıkartırdım. Onun dışında evet, üzerimde hiç metal yoktu. Siyah bir tayt ve kalçalarımı tam olarak kapatmayan siyah düz bir tişört giymiştim. Annemin deyişile her yerim meydandaydı fakat öylesine umrumda değildi ki bir de bu durumu düşünmek  istemiyordum.
Gerek kıyafetlerimin rengi, gerek şekli olsun sirke satan suratımla o kadar aynıydı ki kendimi uzun zaman sonra ilk defa bir nesneyle bütünleşirken buluyordum. Elimde değildi, gerginliğim yüzüme vuruyordu. Elimde değil, gerginliğim bana dün geceyi dahi unutturuyordu.

Üzerimdeki siyahların aksine pembe spor ayakkabılarımı giyerek dışarıya adımladım. Yarım saat kadar önce gelen adamlar gitmişti ve Serdar arabamı kenara park etmiş çatık kaşlarıyla bana doğru geliyordu. Yarım saat evvel gelen aramayla Serdar yataktan kalkmış, ben de onun ardından hastane için hazırlanmıştım. Çünkü odadan çıkarken tam olarak "Hadi hazırlan da çıkalım yavrum" deyip dudaklarımdan öpmüştü.
Dediğini yapmıştım.

Kapının önünde durarak heyecandan nereye koyacağımı bilemediğim ellerimi kucağımda bağladım. Gün doğmuş, güneş turunculuğa kavuşmuştu. Hava burada tıpkı köy havası tadında hafif serindi ve sessizlik bir yana Serdar' ın köpeği şu anlık ortalarda yoktu. Onu izliyordum. Gerginliğimi onun güven veren duruşuyla yok etmeye çalışıyor, yanımdaki varlığıyla daha güçlü hissediyordum. Tüm gece sarmaş dolaş olduğumuzdan mı bilmem, kendimi bu sabah ona bir adım daha yakın hissediyordum.
Serdar ağır adımlarla sedir ağacını geçerek bana doğru ilerlemeye devam etti. Kaşları bir şey söylemek için çatılmıştı fakat dilinin ucundakini yanıma gelene kadar tutacağa benziyordu. Öyle oldu, ben kapı eşiğinde onu beklerken o adımlarını tüketip tam karşımda durdu ve yüzümü tararken çatık kaşlarıyla hayırdır der gibi "Ne bu halin?" Dedi.

Kıyafetimden bahsediyor olmalıydı. Giyerken de Serdar'ın çok kızacağını tahmin etmiştim ama MR' a pantolonla giremezdim. Mecbur tayt giyecektim.
Tedirgin bir ifadeyle yüzüne bakarken "Ben." Diye mırıldarak sabaha kadar öptüğü dudakları bir çırpıda ıslatıp omuz silktim. "Yani metal olunca pantolonu çıkarttırıyorlar uzun tişört de bulamadım." Zaten çok gergindim bir de bu şekilde üzerime gelmesi beni daha da geriyordu. Normal olsam bağırır çağırır ortalığı inletirdim fakat şu sıra normal değildim. Hele bugün, dokunsa ağlardım.
Gerçi bana şu an bu konuda dokunsa iki ağlardım, sonra geçerdi. Geçince de her şeyi bitirir giderdim. Arkama dahi bakmazdım. Zaten çok gergindim, istediğim fırça değildi.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now