Bölüm 5💎

41.4K 1.6K 342
                                    

Düzenlenecek- aynı zamanda kitaba devam ettiğim için biraz geç geliyor sadece.
Oy ve yorumlarınız için teşekkür ederim💜
Instamız; anonim.yazarr


                                     💎


Güllük Kafe' sinin kapısındaydım.
Açıkta kalan bacaklarım beni, sokağın esen meltemine doğru yönlendirirken kulağıma dayadığım telefonla mekânın kapısını açmış ve çoktan sokağın sessizliğine karışmıştım.

"Alo." Dedi annem. Sesi her zamankinde biraz fazla tedirgin, biraz daha azarlayıcı çıktığından merakla kaşlarımı çattım.  "Neredesin Hazo?" Diye devam ettiğindeyse rahatlayarak kafenin köşesine doğru adımlamaya başladım.
Gözlerimi devirdim. "Buradayım anneee. Aramışsın duymadım, Güllük' deyim."

Sokağın ortasında, bir elimde telefon diğer elimde az evvel sahnede yudumladığım su şişesiyle aramızda kilometreler olan anneme tek nefeste açıklama yapıyordum. Bakışlarım bomboş sokakta gezinirken tesadüfen duvarın çapraz tarafında bulunan ve sigara içerken beni izleyen Serdar'dan bihaberdim

"Tahmin ettim aslında." Derken aldığı derin nefes duyulmuştu. Anında heyecanlanarak soludu "Ee nasıldı bakalım."

Hafif eser rüzgarın saçlarıma karışarak tenime çarpmasına müsaade ederken "İyi gidiyor anne sorun yok." Dedim ve sağ ayağımı yerden birkaç santim ayırdım.
Usul usul sallıyordum topuğumu asfalt zeminde. Elimdeki su şişesini hafif hafif sıkıp bırakırken keyifliydim. "Daha bitmedi, aradığınızı görünce sahneyi Alper'e bırakıp dışarıya çıktım ben."

"Anladım iyi iyi." Şarkı söylediğim için keyiflenmiş, hatta bir miktar memnun da olmuş diyebilirdim.
"Sülo aramış seni, açmayınca da merak etti. Devriye ekibini yolladı evine, ama kimse yokmuş."

"Anneee..!" Dedim heyecanla sesimi yükseltirken.
"Ne gerek var şimdi onlara? Ayrıca ne gelebilir başıma, Allah aşkına ya..."

Keyifsiz sesim ve devirdiğim gözlerimle gereksiz endişesinden sitemkâr bir halde dile getirişimden pek de etkilenmiş gibi değildi.
Hatta şöyle ki, alayla "Afkurma la." Dediğinde beni pek de ciddiye anlamadığına net olarak emin olmuştum.
Bu defa sırıtmaya başlamışken oynamayı bıraktığım su şişesinin kapağından tutarak çaprazımda duran çöp konteynırına yavaşça fırlattım.
Ve basket.

"Cici baban seni merak ediy."

Annemin keyifle kıkırdayan sesine karşılık daha da sırıtmaya başladığımda telefonun diğer ucundan, giderek artan Süleyman Amca' mın sesini duydum.
"E Hazoooş, kızım merak ettik."

Meraklı hali bir yana, yumuşacık çıkan sesiyle burnumun direği sızlar gibi olsa da kemirdiğim alt dudak sayesinde çabucak toparlamış, yanmaya başlayan genzimden çok kısa bir sürede kurtulmuştum.

Başkana hâlâ baba diyemeyecek kadar başkalaşmış olmamın tek sebebi elbette ben ve karakterim değilken ziyanı yok diyerek görmezden gelmesi beni her daim memnun ediyordu. Ona, bu kelimemin benim için önemsiz olduğunu, ona olan hislerimin bir babaya duyulan hislerden her zaman daha derin ve anlamlı olduğunu defalarca anlattığımdan artık bu konu hakkında hiç konuşmuyorduk.

"Sağ ol başkan." Boşta kalan elimle alnımı kaşırken duyduğum ufak suçluluk sesime yansıyordu. "Kusura bakmayın ben haber vermeyi unuttum."

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now