Bölüm 48💎

21.5K 1K 510
                                    

Aslında ülkemiz bu haldeyken bölümü atmayı hiç istemedim. Pek de tadım yok, düzenlemek bile gelmedi içimden... Ama sonra belki şu günlerde size moral olur diye vazgeçtim.

(Bilmeyenler için, uzun süre bölüm gelmedi. Çünkü telefonumu düşürdüm ve ekranı kırıldı. Tamir aşamasındaydı.)

İyi okumalar.💐

                                     💎

Sırt çantamı koltuğa fırlatarak hızla komodinin üzerindeki kolonyayı aldım.
Sağ kolumu baştan aşağıya sivri sinekler ısırdığından yol boyu kaşınmıştı ve ben de deli gibi kaşımıştım. Ama öyle bir kaşımışım ki epey kızarmış, hatta yer yer kan toplamıştı ve şuan kaşıntıdan ziyade canım biraz acıyordu.

Perdenin üzerinde vızıldayan sineğe dönerek gözlerimi devirdim. Burada da vardı. Çıkması için camı açıp tülü kenara çektikten sonra pantolomu çıkartmaya başladım. O kadar sıcaktı ki biraz daha bu şekilde kalırsam sanırım kendimden geçecektim. Neyse ki gecenin serinliğiyle rüzgar esiyor, az evvel açtığım vantilatörle de yeteri kadar serinliyordum. 
Pantolonumu çıkarttıktan sonra kolumu kaşıya kaşıya camı kapatırken çantamın yanında çalan telefonumda annemin aradığını fark ettim. Eve daha şimdi gelmiştim ve daha yarım saat evvel konuşmuştuk.

Telefonu aldığım gibi üçlü koltuğa oturarak minderi kucağıma çektim. Annem görüntülu arıyordu, başkan falan varsa bu halde beni görmemesi lazımdı.

Kaldırdığım dirseğimle kolumu kaşıya kaşıya aramayı yanıtladım. Acıyordu ama yine de kaşınıyordu işte.
Ekranda beliren annem çayından bir yudum aldıktan sonra kaşlarını çatarak "Gız uuu. La nooldi goluna?" Deyince koluma üfleyerek "Sinek ısırdı." Dedim.

Anladığım kadarıyla balkonda oturuyorlardı ve çay içiyorsa eminim ki başkan da oradaydı. Arkadan sesi gelen Emir' le de herkesin orada olduğunu anladım.

"Annesi kaşıma. Bak çok kızarmış zaten sıksana kolonya." Nasıl kaşımayayım anne..

Koluma üfleyerek devam ettim. "Ya sürdüm şimdi de kaşınıyor hala." Ekrana bakmıyordum, kolumun iç tarafı kanlanmış ve mahvolmuştu. Cildim zaten çok hassastı, en ufak bir şeyde kan topluyordu ama bu defa canım da yanıyordu.

"Yeliz' lerin orada ısırdı değil mi?" Deyince başımı sallayarak "Göle gittik." Dedim. Dün sabah Yeliz' in ailesiyle onların yazlığına gitmiştik ve annem oralarda sinek olduğunu biliyordu. Çok güzel bir yerdi aslında ama tek sorunu sinekti. "Ama geldim evde de var." Yani burda da ısırırlardı eminim.
"Sineklik var camlarda, bir şey olmaz bak odana iyice." 

Başımı sallayarak kolumu kaşımaya devam edince annem azarlar bir tonda sesini yükseltti. "Kız kaşıma. Kan oturmuş görmüyor musun sürsene şuraya kolonya." Haklıydı ama ne yapayım kaşınıyordu. Kolonya da sürdüm geçmiyordu işte.

"He anne he." Diyerek yeniden kolonya için ayağa kalktım ve "Kim var?" Deyince Süleyman Amca' nın sesi geldi. "Hazzoooş." Baya keyifliydi ve ne yalan söylemeliyim ki onun sesini duyunca ben de keyifleniyordum.
Kolonyayı koluma boca ederken kıkırdayarak ekrana baktım. "Babuuuş."

"Naber hazoşum?" Annem telefonu başkana tutmuştu ve başkan da çayını yudumlarken beni izliyordu.
"İyiyim bebişiim." Diyerek tekrar koltuğa oturdum. Kim derdi ki bu adam orgeneral? "Sen nasılsın?"

Bir yudum daha çay içti. Bu sırada dikkatle beni süzüyor ve imayla gülümsüyordu. "İyiyim iyii." Diyerek oturduğu yerde gerildi ve kısa bir an sol tarafına gülümseyip yeniden bana baktı. Emir' dir diye düşündüm. "Çok iyiyim oturuyoruz öyle, dedik bakalım ne yapıyor bizim kız."

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now