Bölüm 15💎

25.2K 1.4K 119
                                    

En sevdiğim ve yazarken aşırı keyif aldığım bölümlerden biridir bu..😍
Bu bölümde kafanızda Hazan Ve Serdar' a ait bazı sorulara yeni yeni cevaplar bulacaksın ve keyifli anlar yaşayacaksınız bence... ☺☺ İkilinin, birbirinden manevi olarak uzakken aynı ortamda bulunması sizin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama Serdar' ın sürekli Hazan' ı izleyecek olması benim çocuksu taraflarımı ortaya çıkartıyor ve mutlu oluyorum. 😂🤩
Hazan' ın aşkla izlenmesi beni heyecanlandırıyor nedense (biliyorum aşk meşk derken duygular hakkında spoi verdim evet ama artık belli zaten)

Neyseee.
Tüm bunları size layıkıyla yansıtabiliyor muyum tam olarak bilmiyorum. Zaten yorum yapın dememdeki asıl sebep aslında bu. Eksiklerimi görmek ve düzeltmek istiyorum. Yazarken yoğunlaştığım duyguları ve anları size aktaramazsam benim için burada olmamın pek de bir önemi kalmaz açıkçası.

Veee. 15. Bölümde olmamıza rağmen hâlâ buralardaysan bu ikiliyi sevdin demektir. Yani bence öyle sjkdksjd
O halde ben de beni seni çok sevdim.☺
Hazan' ın ve Serdar' ın hayatına hoş geldin diyor ve seni nihayett yeni bölümle baş başa bırakıyorum. 😌💐
                                                   

                                                                                                            💎

İçeride toz alan Hatice Teyze on dakikada bir bizi kontrole geliyordu. Son dakika çıkan altın gününe akşamın bir vaktinde acil ilk yardım gibi beni ve Yeliz' i aramış ve ısrarla gelmemizi istemişti ki bizde dayanamayıp yarım saat içinde mutfağında toplanmıştık.

Sardığım sarmayı kenara koyarak seri bir şekilde az ilerimdeki kaptan yeni bir yaprak aldığımda ellerim titremek üzereydi. Üzerimde gezinen bakışlar beni rahatsız etmiyor, yalnızca heyecanlandırıyordu. Nitekim Serdar tatafından böyle bir amda izlenmek oldukça garipti.
Serdar' la Oktay hâlâ yanımızdaydı. Biz sarma saeıyorduk, onlar sessizce duruyordu. O kadar garip ve komikti ki aslında, garip hissediyordum. Burada bulunmaları etik bile değildi. Biz bu döngüde yol alırken sessizliğin sürüp gittiği mutfak kapısı yavaşça açıldı. Elindeki boş çay bayrağıyla bize bakan Servet Amca "Müsait miydiniz gençler?"diyerek içeriye doğru adımladı.

Soru dolu gülüşüne karşılık verip yerimde dikleştiğimde belimin yavaştan ağrımaya başladığını hissedebiliyordum. Sarma sardığımda sürekli oluyordu fakat çok da önemli değildi.

"Gel Servet Amca gel." Diyerek elimdeki sarmayı yuvarlayıp bize bakan adama baktım. "Çayını doldurayım mı?" Yerimden kalkar gibi oldum; fakat sağ elini otur anlamında kaldırıp ocağa yöneldi.
"Ben alırım kızım sağ ol."

"Bu iç yeter mi ya?" Yeliz' in emin olamadığı sorusuyla kısılan gözlerimi Servet Amca' dan alıp önce içe sonra yapraklara baktım.
Elindeki kaşıkla içi karıştırıyor, sağa sola şekillendiriyor ve bir yanda da yapraklara bakıyordu. "Yeter ya." Diyerek iç harcın içindeki kaşıya yöneldim. Zaten neredeyse bir tencere sarma sarmıştık bunun dışında bir sürü şey de vardı. Yaprak kalacaksa da yapacak bir şeyim yoktu.

Ben önümdeki yaprağa kaşığın ucuyla iç koyarken Servet Amca Yeliz' in yanına oturmuştu. Mutfaktaki dikdörtgen masanın bir ucunda ben, diğer ucunda Serdar, sağımda Oktay solumda ise Yeliz ve Servet Amca vardı. Bakışlarım bu akşamdan beri sürekli olarak birbirimizden kaçırdığımız gözlere giderken Serdar yeniden üzerimdeki bakışlarını sağındaki mutfak tezgahına çevirdi.
Bakma sırası bendeydi. Bunu içten içe o da biliyordu. Onun beni izleyişlerini bildiğim gibi o da benim onu izleyişlerimi biliyordu. Öyle ki biz zaten bu konuyu bu akşam arabada konuşmuştuk. Bir şeyler vardı aramızda, ama bir o kadar da yoktu işte. Bu defa kucağında birleştirdiği kollarıyla oturduğu sandalyede bacaklarını aralamış salaş bir şekilde geriye yaslanmıştı. Duruş her zamanki gibi dik, parmağındaki yüzük ise oradaydı.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now