Bölüm 91💎

18.8K 798 557
                                    


Biz geldik🍓

Sınır 1000 yorum 1000 oy🍇

Keyifli okumalar❤

                                     💎
 

Bazen içim, sanıldığından daha fazla sıkılıyordu. Bazen birinin ışığı altında ilerleyememek çok kalp kırıcı olabiliyorken nicelerinde önümü göremeyişim her daim içime otururdu. Bir zamanlar, çok uzun zamanlardan düne kadar, bugüne dek.

Bugün...

Bugün Serdar' ın elini sıkıca tutarken karanlıktan korkan ürkek bakışlarım rüzgarda salınan yapraklar ve bahçeyi saran çitler üzerinde geziniyordu. Kaçar gibiydim, bileğindeki damarı yumuşak parmaklarımda hissedebiliyorken adımlarım zalimce beni kovalayan bir hayalletten kaçar gibiydi. Tökezleyecek haldeydim, tökezleyemiyordum. Saçlarım yüzüme geliyordu, esen havada bir tutamı dudaklarıma yapışmıştı ve Serdar sakince "Etrafı mı izliyorsun?" Dedi. "Bu karanlıkta hiçbir şey göremezsin güzelim." Oysa apar topar karanlıktan kaçıyordum, yüzümün telaşını görebilseydi eğer bunu anlardı. Ama anlamasın, onun da kalbini böyle bir telaşla acıtmak istemezdim.
Bana ne olmuştu?
Bana bir şey olmuştu.

Ona iki elimle sıkıca tutunduğum vakit elini ellerimden çekerek kolunu omzuma attı. Belki arabadan indiğimiz an bileğine sıkıca yapışmasaydım bunu o zaman yapardı, şimdi kollarının altına çektiği gibi çeker, böyle sıkıca ilerlerdi.

Neyse ki sonunda eriştiğimiz kapı önünde beklemedik, fakat Serdar kilidin üzerindeki anahtarı döndürdüğü sıra açılan koridor bana yeni bir karanlıktı, ona daha da sokuldum. Adımladık, kapı kapandığında sanıyorum ki saat akşam dokuza geliyordu.

"Ne oldu?" Oysa halimi fark etmesini istememiştim. Hiç, sadece burası yorgan altında uyuyabileceğimden ziyade aynı zamanda geceleri korkunç bir dağ başıydı. Kolunu sırtıma uzatıp beni iyice kendine çekti "Gel bakalım, korktun mu?" Evet, sessizlik içinde elimi göğsüne yerleştirerek gözlerimi kapattım. Işığı böyle arayabilirdik, ben ona uyum sağlardım. "Korktum Serdar çok ıssız burası." Mırıldanışım beni bile hüzünlendirmişti, ne zamandır böyle korkaktım?
Tarihi biliyorum, hissediyorum.

Telefonunu çıkartıp feneri yaktı, ışık holdeki dolabın hemen arkasından yanıyordu düğmeye bastıktan birkaç saniye sonra florasan titreyerek çalıştı. "Tamam, bir şey yok ben buradayım." Yine de gözlerimle seni görsem çok daha iyi hissedecektim. Işık gelince başımı kaldırıp yüzüne baktım. Diyorum ya, bazen böyle bir ömür kalabileceğimi düşünüyordum, bazen de delireceğimi. Diyordu ya, varlığı bile kendimi güvende hissetmeme yetiyordu ama ben yine de ona dokunmak istiyordum.

Elini yüzüme uzatıp yanağımı usulca okşamaya başladı, "İyi misin?" Başımı indirerek onu onayladım. Böyle ufak koridorun ortasında etrafı inceliyordum. Odalar sağa sola dağılıyor, kapısı açık olanlardan eşyalar görünüyor ve hemen her birinde duvar dibine dizili yüklükler yer alıyordu.

Ondan ayrılmayacağımı anlayınca beni kucaklayarak salon olduğunu tahmin ettiğim yere ilerledi, indirdiğinde gözlerim hala etrafta dönüp duruyordu. Duvarın iki köşesi kırmızı desenli minderlerle kaplı, birinde ise üçlü koltuk vardı. Ortada bir soba, zeminde halıfleks halı, cam kenarında çiçekleri dökülmeye yüz tutmuş bir çiçek. Odadaki mevcut düzen hem çok güzel hem de az eşya sayesinde dinlendirici bir sakinliği vardı, tahmin ediyorum ki evde televizyon yoktu.

"Neden korktun?" Anlaşılan meraklı gözlere sadece ben sahiptim. Onun tüm dikkati üzerimde, elleri iki yanında "Bilmem, oldu öyle." Deyiverdim. Soba yanıyordu, üşümemiştim ama kemiklerime kadar ısınmıştım. Ona dönüp başımı yüzüne bir ihtimal kaldırdım. "Ama şimdi korkmuyorum." Sanıyorum ki onun verdiği güvenin kırıntısını ancak böyle gösterebilirdim. Eşsizdi, bazen de zamanın ve anın çok ötesindeydi.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now