Bölüm 55💎

34.9K 1.1K 572
                                    

16 bin kelime. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. 🌹


Sınır 350 Oy
400 Yorum

                                                                                          💎

Patatesleri tavadan tabağa alırken biliyordum, imkansızı başarmıştım. Ama konu patates kızartması değil, Serdar' dı.
Bahsetmek istediğim, berbat bir hayat yaşayıp bana tüm olanları neredeyse bir gece uykusunda unutturacak adam aşık olmuştum. İmkansızdı, insanın başına çok zor denk gelecek bir şeyi peri masalı tadında başarmıştım ve bunun o hafif sersem mutluluğuyla, uyandığımdan beri sadece gülümsüyordum.

Başka biri... Düşünemiyordum bile. Hayatımın daha ne kadar berbat olacağını tahmin edemiyordum, ama yüksek ihtimal hikayenin sonunu göremeden üzüntüden kanser olur vefat ederdim. Ki intihar etmek gibi bir olasılığım da vardı. Başka bir adamın düşüncesi bile kalbimi liğme liğme doğruyorken nasıl olurdu da onunla bir ömür geçirirdim?
Serdar, ah benim siyah benim...
Aklıma geldiğinde dahi yüzümde koca bir tebessüm oluşuyorken yine de annemin bu sabah arayıp "sana görücü gelmek istiyormuş" demesini bir türlü sindiremiyordum. Korkulacak bir şey yoktu ama korkuyordum. Evet, annem sinirlenmiş ve benim için asla kimseyi kabul etmeyeceğini söylemişti, dün gece sevdiğim adamın koynunda uyumuştum ve o adam bu sabah alnıma değen dudaklarla işe gitmişti. Henüz aramamıştı, ama her şey yolundaydı. Başka bir ihtimali Serdar yok ederdi biliyorum da, işte yine de böyle şeylerde geriliyordum.

Masanın kenarında duran telefondan saati kontrol ettiğim sırada bir yandan da kızarttığım patatesten bir çatal aldım. Saat öğlen bire geliyordu. Günlerden neydi, hangi haftadaydık bilmiyorum. Tek bildiğim şu sıra durağanlaşmasını istediğim hayatımda Serdar vardı. Bende bir Serdar vardı...
Dün gece hayatım boyunca en fütursuz daldığım uykulardan biriydi. Daha evvelleri de Serdar' laydı ama dün gecenin ayrı bir yeri vardı. Tüm sırlarım son bulmuş, birbirimizi tam anlamıyla görmüştük ve tüm bunlarla Serdar bana öyle bir sarılmıştı ki ben o bedende yeniden var olmuştum...
Şu hayatta belki de cennette yaşayacağım aşkı yaşadım diyebilirdim. Sevdiğim adamın kollarında, kokusunu içime çeke çeke geceyi güne katmıştım. Sabaha kadar üzerimde hissettiğim buselerle kalbim gümbürderken ona sırtımı dönmek zorunda kaldığımda bile belime sarılıp karnımı tutmalarına gülümsemiştim. Daima başımda olan dudaklarıyla bile o benden hiç gitmemişti...

Çay bardağımın yanında titreyen telefonu yanıtlayarak sesi hoparlöre aldım. Onlara bu haberi mesajla vermek istememiştim, nasıl olsa Yeliz molada beni arar konferans yaparız demiştim ama Sena yaklaşık on dakika evvel dayımla birlikte toplantıya gireceğim diye mesaj atınca konferans işi yatmıştı.

Bir şeyler daha yiyip çayımdan bir yudum aldıktan sonra dolu ağzımla "Efendim." Dedim. Keyifliydim, alay ediyordum, kendi tarzımızda eğleniyorduk ama onları şimdiden özlemiştim. Özlemenin de çekilir tek yanı, burada Serdar vardı ve ben artık bir yanım olmadan yaşayabileceğimi sanmıyordum.

"Seviştiniz mi? Sevişin artık.." Umduğumun aksine gümbür gümbür gelen sesin aslında bir çok şeyin şaklabanlıkla dışa vurulmuş halini yansıttığına emindim. Sadece dilindeydi, biz de bu şekilde eğleniyorduk. Ki mütemadiyen Yeliz...

Demli ve şekersiz çayımdan bir yudum daha alırken gözlerimi devirdim. "Dün gece barıştık." Barıştık ve tam olarak sevişmeyi düşünmüyorum. Onu daima, her an, her yerde istesem de...
Yeliz heyecanla devam etti. "Veeee, seviştiniiiizzz. Hemen anlat." Barışmamıza şaşırmıyordu bile. Hoş, sanırım aynı evde olup da küs durma ihtimalimizi yok saydığındandı. Ona Sena' nın aksine saatlerce açıklama yapmayacak olmam beni gülümsetti.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now