Bölüm 49💎

24.5K 1K 492
                                    


İnstagram hesabımız; anonim.yazarr Alıntı ve fotoğraflar orada 😍
Oylarımızı verelim lütfen😍😍

Bu bölüm Sena hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum👌

💎

Benim dün gece yaşadığım neydi öyle?
Kaybetme korkusu muydu? Yoksa gönül bağladığım kalbin ansız bir acıyla incinmesi miydi?
Hislerimin birden, en olmadığım zamanda birbirine girmişti. O karmaşada, asla bezmediğim bir sinirle dile getirdiklerim bir fitili ateşlemişti. Sonrasında saatler ağlayışım ise sevdiğim adamı kırdığımdan, kaybettiğimdeydi. Akşam arayacağım yazıp aramayınca kafayı yiyecek gibi hissettiğimi hatırlıyordum. Vazgeçecek kadar incindiğini düşünmüştüm. Ki doğru da düşünmüştüm.. Onu dün gece görmüştüm. Yani tam olarak kendi içinde ne yaşadı bilmiyorum ama o masanın üzerinde sayamayacağım kadar çok izmaritle benimle birlikte dibe vurmuş gibiydi.

Öfkem yersiz değildi bunu biliyorum. Yersiz değildi de can yakıcı bir andı, bir alışkanlıktı. Geçmişten kalan, babamdan ve diğer insanlardan bana armağan tek huydu. Ne mutluluk, ne sevgi ne de düşünce özgürlüğüydü bu. Sinirdi. Sinirin ardından gelen yakıcı öfke ve küfürdü.
Sinirliydim biliyorum. İçime dokunan bazı anlarda gözüm görmüyor, kulağım duymuyordu. Dün gece Serdar' ın yerinde başka biri olsaydı yine duymazdı, ama duydu, Serdar başkaydı.

O ne babama benziyordu ne de bir başkasına. Saf bir öfke yoktu yüreğinde. Öfkesinin ardına saklanmış sevgisi her daim orada olduğundan onun farklı olduğunu biliyordum. Farklı olmasa dün gece öyle sarar mıydı beni? Sırf ağlıyorum diye yumuşatır mıydı kalben sesini?
Babamdan biliyordum; içinde gram sevgi yoksa tillahı gelse yine ketum kalırdı o kalbi.

Serdar beni seviyordu. Bu hayatta onun sevgisinden başka emin olduğum çok az şey vardı. Onlardan biri de ona duyduğum sevgiydi.
Zaman ve mekân ikimiz için eşit zamanlarda akmamış olsa da sonunda yolunu bulup birleştiğim bir kalpti Serdar. O büyük tartışmaların ardından huzur bulduğum ve her defasında kalbine inandığımdı.
Ben onu öyle sevdim. O sinirli ve kaba hallerinin yanı sıra güven veren duruşuyla Serdar' a aşık oldum.
Onu tanıdığım ilk gün de, kapıma geldiği o gece de aynı Serdar vardı karşımda. Değiştirmek istemeden, onu olduğu gibi kabullenerek yüreğimde ilk günlerden yer yaptım. Öfkesi ve tavırları ara ara aşırıya kaçsa da bunu törpüleyeceğimiz konusunda hala aynı fikirdeydim, kendimden şaşmıyordum. Zira ben de çok sakin biri sayılmazdım. Gerek küfrüm, gerek duruşum, gerek öfkem olsun şartlar ve koşullar daima eşitti. İşte ben en çok da bu eşitlikle onun daha sakin kalabileceğine inanıyordum.
Çünkü bunu görebiliyordum.
O, babam değildi...

Çalan zille yataktan kalkarak üzerime hızla uzun bir tişört geçirdim. Serdar' ın bana Trabzon' da aldığı gülleri uzun bir süre saklamak için internetten bir fanuscu bulmuştum. Gülleri de fanusun içine yerleştirmeleri için iki gün evvel oraya bırakmıştım. Büyük ihtimal o gelmişti.
Normalde böyle şeylerden nefret ederdim. Sunum yapan yeni gelinleri izlerken fenalık geçirirdim orası ayrı, ama o güller benim için çok özeldi. O güller demek; kapıma gelen onca gülden ve olan onca şeyden sonra Serdar' ın bana boyun eğmesi demekti.

Bir nevi zaferimdi.
İşte bu yüzden onları, gittiği yere kadar saklamak istiyordum.

Tahmin ettiğim gibi güller gelmişti. Teşekkür edip demir kapıyı kapattıktan sonra iki kolumu sardığım cam fanusu salondaki masanın üzerine bıraktım.

Sabahın ilk saatleri, güneş salona dolarken dün gece çok ağladığım için gözlerim hafif şişmişti. Tişörtümü çıkarttıktan sonra fanusun fotoğrafını çekip henüz aramayan Serdar' a yolladım.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now