Bölüm 27💎

21.7K 1.1K 349
                                    

Şo şekil kısa ama açık, anlamlı bişiler... Hazan' ın çaresiliğini bir de siz görün istedim.😏

Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfenn. 🌹

                                   💎

"Bugün nasılsın bakalım güzel kız?"

Oturduğum yerde derin bir nefes alıp kendimi zihinsel açıdan kontrol ettiğimde yüzümü acıyla buruşturdum; çünkü durumum anlık olarak içler acısıydı.
"Derin nefes alınca ciğerlerime ve kalbime bir bıçak saplanıyor sanki Osman Amca."
Süregelen tüm bu acıların ciğerlerimdeki lekelerden kaynaklı olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.
Bu yüzden, Osman Amca başını aşağı yukarı sallayarak elindeki karışımları masanın üzerine bırakıp bana döndüğünde ne diyeceğini tahmin edebiliyordum.

"Geçecek geçecek." Diye beni yanıtladığında zihnini daha evvel okumuşçasına tebessüm ederek başımı biliyordum dercesine salladım. Çünkü bu, Osman Amca' nın sayamadığım bilmem kaçıncı geçecek deyişiydi.
Kendimce, artık bu sürecin zerre miktar geçmeyeceğini bile bile gözüyle işaret ettiği sandalyeye otururken içimdeki burukluk derin bir hissiliğe doğru yol alıyordu.

"Sen bunları yerken bende saçına karışımı süreyim. Daha sonra sırtındaki kreme geçeriz."

Sırtım konusunda hiçbir fikrimin olmayışını "O bugün müydü?" Diyerek oturduğum yerde omuzlarımı düşürerek belli ettim. Sonra da büyük bir hayal kırıklığıyla hemen sağ tarafımda duran Osman Amca'ya baktım.

"Bugün yapalım bitsin Hazan." Derken benden daha sakindi. Ve bakışları yüzümde sabitlendi. "Merak etme, uzun sürmez."

Nefesim bu koşulsuz karmaşada hızlandı. Başımı sallayıp yutkunarak önüme döndüğümde yapabilecek hiçbir şeyimin olmaması beni daha çaresiz kılıyordu. Bardaktaki sıvıyı kederle başıma diklerken bu gariplikle bilseydim Sena' yı da yanımda getirirdim diye düşündüm. Çünkü bir başkası varken içim kesinlikle daha huzurlu oluyordum.
Osman Amca salonun diğer ucundan getirdiği kremsi yeşil karışımı saçlarıma sürerken aynı zamanda  parmaklarıyla saç diplerimi okşuyordu. Bu, şimdilik dert edeceğim bir sorun değil gibiyken burnumu kapatarak bir bir içtiğim koyu kahve ve yeşil şeyle yüzümü buruşturdum.
İğrençti.

Parmakları, enseme doğru yol alıp orada büyük bir yavaşlıkla gezinirken dudaklarımı dişlerimin arasına alıp yerimde rahatsızca kımıldandım. Tenime değen ve bana aykırı olup aynı şekilde bana ait olmayan bir dokunuşu yadırgadım. Yadırgarken ruhum daha evvel tatmadığı bir kırıklıkla sarmalandı.
Bu, bana ve bedenime yapılan bir saldırı gibi hissettirirken Osman Amca bendeki aksiliği fark etmiş olmalı ki parmaklarını yavaşça etkisiz hale getirdi. "Ne oldu?"

O tok çıkan sesinde bir baba figürü arayıp bulduğumdan mıdır bilmem, bana seslendiği an içten içe belki de ben yanlış anlıyorumdur dedim. Sonuçta adam aylardır iyi olmam için uğraşıyor ve bana gününden belli bir vakit ayırıyordu. Her gün zaten karışımlar yapıyor ve sürekli benim için didiniyordu.
Her şeyi geçtim ailemi tanıyordu.
Emir' i çok iyi biliyor, üvey babamı kardeşi gibi görüyordu.

Bu yüzden verdiği tepkiye, tepkime gülümseyerek omuzlarımı silktim. Gülümsemek kolaydı çünkü..

"Hiç Osman Amca' ya. Bu şeyler" Önümde duran boş kâseleri be bardağı parmağımla işaret ettim. "Affedersin ama iğrençler." Derken de yüzümü buruşturdum.

Gülüşüme eşlik etti sonra. "Her güzelin bir kusuru vardır kız... Yapacak bir şey yok." Ve o an, aramızda zaten var olmayan buzların eridiğini fark ettim.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now