Bölüm 17💎

23.4K 1.2K 109
                                    

Gereksiz sohbetlerden kaçındım ve sizin ihtiyacınız olan konulara girdim sadece. Birşeyi yazdıysam bunun sebebi vardır. Yani bence okumalısınız :) Serdar az var ama bazı şeylerin temelleri atılıyor diyelim..

Ha bir de yazım yanlışı varsa şimdiden üzür 😚                                                                               

                                                                                              💎

Pembe sporcu atletimi başımdan geçirirken odamın lambasını yakarak az önce masamın üzerine bıraktığım telefonumu ve kakaolu sütümü alıp balkonuma ilerledim. Balkondaki sandalyeme oturup her zaman düzgün bir şekilde bıraktığım beyaz kulaklığımı bu sayede çözmekle uğraşmayarak taktım. Cam şişede duran sütümün plastik kapağını açarken telefonumu masada duran bilgisayarın hemen üzerime bıraktım.
Biraz sıktım. çevirdim ve tamam, her şey hazırdı.

Sütümü masaya bırakıp tekrar telefonu elime aldığımda sokakta esmeye başlayan serinletici fakat asla rahatsız etmeyen meltem sırtımdan aşağıya dökülen saçlarımın önüme doğru üşüşmesini sağlıyordu. Temiz havayı ciğerlerime uğrayan bir şenlik edasıyla içime çektiğimdeyse bakışlarım karanlık sokağa inat rehberde bulduğum ve görüntülü arama çağrısı yaptığım Emir' deydi.

Telefonu masanın diğer tarafından karşıma aldığım sürahinin önünde sabitleyip bacaklarımı karşı sandalyeye uzatırken Emir' in gelmesini bekledim bir süre. Sonunda cevaplanan aramayla beraber coşkuyla sarmalanmış ve tek heceli bir "Hoop.." sesinden sonra ani bir zarafete bürünüldü. "Oha yerim çok tatlısın."

Sırıtarak ekranda gördüğüm tatlı adama baktım. Ellerimi çenemin altında birleştirip dudak sarkıtarak "Yaaa Emirr." Dediğimde belki kendimi bir ufak şımarmış hissediyordum. Ya da duyduğum iltifatlar yerini her daim korurken ben buna yine de bir türlü alışamıyordum.
"Nasıl özlemişim..." diye devam ettiğimde sakalsız, bebeksi yüzüyle yattığı yerden doğruldu ve mutfağa doğru ilerlerken yarı utanç yarı gururlu bir halde gülümsedi.
"Geldin mi bacanak?"

Başımı olumlu anlamda sallarken Emir' in hatırlatmasıyla bakışlarımı sağımda, balkon kapısı açık ve salon lambası yanan eve çevirdim.
Hatice Teyze ve Servet Amca' nın çoktan yatmış olduğunu tahmin ediyordum. Çünkü ben eve geleli neredeyse yarım saat olmuştu ve mutfakta zaten iş kalmamıştı. Tahminim doğruysa, yani doğru olduğunu var sayıyorum ki, bu da Serdar ya da Oktay' ın belki de ikisinin de hâlâ oturuyor olduklarını açığa vuruyordu.

Bu defa meraklı bakışlarla yüzümü tarayan Emir üst dudağımdaki ufak banda göz attıktan sonra "Dudağına ne oldu?" Dediğimde omuz silkip sırıttım. "Yeliz yanlışlıkla vurdu." 

Buzdolanını açarken dudağı hafifçe gerildi. "Öyle olsun bakalım, kimseye bulaşmıyorsun değil mi?"

"Yok be" dedim. "Piyasa durgun bu ara." Gülerek başını iki yana salladında elemle kederle devam ettim. "Kaos yok, ekşın yok, dedikodu yok." Ve Namık Kemal mezarda ters döner...
Ağzına tek hamlede attığı çikolataya masadan uzandığım sütü kaldırdığımda dolu ağzıyla ciddi bir hale bürünerek "O zaman şerefe gardaşım." Dedi.

Sütümü Emir' e doğru iyice kaldırırken kıkırdadım. "Şerefee."

Çikolatayı yutup arkasından bir bardak su içerken merakla "Ya bilo, bu kadınlar nelerden hoşlanır?" Dediğinde çok da dertli değildi. Ama bu sorunun cevabını bilse olursa iyi olurdu sanki.

Şerefe diye kaldırdığım sütümden koca bir yudum alırken çalıştığım yerden sormasıyla keyiflenmiştim.

"Her kadın farklı şeylerden hoşlanır Emir' ciğim." Bu kendimden emin halim Emir' in ilgisini daha da çekerken başımı bilmiş bir edayla eğdim ve tebessümle beni dinleyen adama bakmayı sürdürdüm. "Sen kendi kadınını tanı.."

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now