Bölüm 18💎

En başından başla
                                    

Telefonumu yeniden masaya bırakarak sütümden bir yudum daha aldığımda balkonumu şenlendiren güneş sayesinde kemiklerime kadar ısınmıştım. Bunun  etkisiyle iyice geriye yaslanarak başımı balkonun çıkıntısına dayadım.
Topları balkona kaçan çocukların oflayarak bir bir evlerine dağılmalarını izlerken arkamda yürüyen grup bu defa görüş hizama gelmişti.
Başımı yaslandığım yerden kaldırmadan gözlerimi kısarak aşağıya baktım.
Serdar ve enikleri.
İçimden geçenlerle gülerek başımı başka yöne çevirdim bu defa. Fakat bu da fazla uzun sürmedi. Çünkü gözlerimi kaçırdığım o grup sokağın başına doğru ilerlemeye devam ettikçe görüş alanımı dolduruyorlardı.
Hepsinin yaşı var gibiydi ve en az altı kişilerdi. Ciddi bir muhabbetin ortasında oldukları belliyken Serdar kimseyle konuşmuyor, sessizce adımlıyor ve elleri ön ceplerindeyken ona anlatılanlara çatık kaşlarıyla başını sallıyordu.

Balkon demirine dayadığım sağ kolumla sandalyede iyice yayıldım. Bedenim demir korkuluğa hep yan duruyordu çünkü bu pozisyonda her zaman rahattım.
Hafif yükselerek masadan aldığım şişeyi başıma dikleyince çeneme dökülen ufak bir miktarı hızla sol elimin tersiyle sildim.
Nasıl bir ayyaştım ben...

Şişeyi eski yerine koyarken kendi kapılarının ününde durmuş, karşısında ona konuşan adamları es geçip çatık kaşlarla beni izleyen adama baktım.
Nasıl bir manyaktın sen.

Serdar' a bakıp konuşan adamlarla tüm muhabbeti lak lak Oktay çevirirken Serdar bu sabahın aksine başını bana kaldırmış, gir ulan içeri dercesine gözlerime bakıyordu. Tribini sikeyim, emrini yiyim siyah dev.

Onun bu bakışlarına içten içe omuz silkip başımı adamlara çevirdiğimde yüzüme gelen buklelerimi sağ elimle arkaya attırmıştım.
Sonunda adamın biri, elleri cebinde suratı beş karış karşısında dikilen Serdar' a elini uzattığında Serdar ifadesiz fakat güçlü bir şekilde karşılık vererek uzatılan eli sıktı.
Onları öylece izlerken neredeyse bitmek üzere olan sütümden bir yudum daha içtim.

Elimdeki şişeyi masaya koyacağım an benim tam karşı çaprazımda Serdar' ların evinin ise yanındaki evden varla yok arası bir çığlık ve bağırtı sesleri yükseldi.
Duyduklarım karşısında ayaklarımı ani bir refleksle karşı sandalyeden indirip bedenimi o tarafa çevirdiğimde sokaktaki sessizlik en büyük yardımcımdı. Zira geldiğinden emin olmadığım bu sesin devamını da merak ediyordum.

Dikleşen bedenim ve tüm algılarımı karşımdaki evde sabitlerken duyduğum ve art arda gelen ağlamaklı çığlık sesleriyle kalp atışlarımın hızlandığını hissedebiliyordum.
İşin doğrusu, böyle anlara tanıklık ettiğim çok olmuştu. Dolayısıyla o anın getirdiği paniği ve çaresizliği bu kadar iyi biliyorken kendimi olaylara yabancı bulmuyordum.
Sonra bir bağırdı ardından gelen kırılma sesi ve ufak bir titrek sesle tüylerim diken diken olurken panikle ayağa kalktığımda uzaktan gelen bir çığlık daha duydum.
Ben duydum. Serdar sokağın diğer tarafında olduğu için duymadı.

Duyduklarımın ciddiyetinden emin olmak istercesine ellerimi balkon demirine koyduğumda Serdar' ın bakışları bende benim bakışlarım ise bağırış sesleri gelen evdeydi.
Kaşlarım çatılmış, ellerim buz kesmişti.
Binadaki komşumun çığlığını bir kez daha duyduğumda ne yapacağımı tam olarak bilemez bir halde masadan aldığım telefonla balkondan ayrıldım.

Adımlarımı hızlandırırken bedenini saran ince bir telaş vardı üzerimde. Kuruya dudaklarım ve çıplak ayalarım bana eşlik ederken indiğim merdivenlerde ne salık ve dağınık saçlarımı ne de yarı çıplak halimi umursamıyordum.
İkişer ikişer olmasa da koşar adımlarla indiğim soğuk merdivenlerin sonunda demir kapıyı açarak sokağa çıkıp sağ elimle tuttuğum demir kapıyı sertçe çektim.
Bende her şey bu kadar hızlı ilerlerken aşağıya doğru koşar adımlarla birkaç adım atmıştım ki bileğimi güçlü bir el tuttu. O an bedenimi sarsan bu hareket hışımla beni kendine çeken Serdar' a bakmamı sağlarken nefes nefeseydim.

"Nereye lan?" Dedi dikkatle ona doğru kaldırdığım  yüzümü incelerken. "Ne oldu?" Endişeli hali ve tenime değen ellerle kalbim hızlanırken güçlü bir çığlık daha duyduğumda Serdar tepeden bana bakıyordu.

Bana doğru hafif eğilmiş meraklı hali bir yana dursun, sinirle gözlerime bakan adama telaşla bakarken daha güçlü bir çığlık duydum.
Bu defa duyduk.

Serdar' in eli bileğimdeydi ve o sesle bu defa ikimizin de başı  aşağıdaki dört katlı eve giderken sıkıca tuttuğu bileğimi çekiştirip konuştum. "Çığlık sesleri geliyor duymuyor musun."

Yüzümü buruşturup bu sefer daha güçlü bir şekilde elimi çekiştirerek Serdar' dan kurtulmak isterken tısladım. "Bıraak."
Yüzüme bakmadan kıstığı gözleriyle binaya
odaklanmışken bana tepki vermeyip tuttuğu bileğimi isteğimin aksine daha da sıktı.

Bakışlarımı Serdar' dan alıp nefes nefese inip kalkan göğsümle binaya döndüğümde artık ikimiz de aynı yere odaklanmıştık.
Zeynep Abla ikinci katın balkonuna çıkıp boğazı yırtılırcasına ağlaya ağlaya hıçkırır bir halde "İMDAAAAT! KOCAMI ÖLDÜRÜYÖR!" Diye bağırınca bu defa insanlar sokağa ve camlara dökülmeye başladı.
Serdar o an bana döndü.

Serdar döndükten sonra sizce ne oldu bari bunu diyelim sjdjs

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin