"Gece söyleyelim mi?" Konuyu birden çevirmem onu anlık duraksatmıştı, hemen sonra "Dedim sana, sadece babaanneme söyleyelim, onları ilgilendiren bir mevzu değil." Öyle de olmazdı, böyle kalabalıkta hiç olmaz... Oflayarak dudaklarımı şişirdim, "Tamam öyle olsun, ben çok utanırım zaten." Masada herkesin içinde söylemeyi planlamıştık ama içeride halasının gelininin kız kardeşi bile vardı mecbur güzel bir an kovalayacaktım.

Duruşu dikleşti, başını arkaya atarken gözlerini yummuştu, "Sence söyletir miyim?" O kadar kalabalıkta mı? Kahkahaya yakın bir kıkırtıyla "Hayıır." Dedim, Serdar' ı tanıyordum bu meselenin aramızda konuşulması bile abezdi.

"Eve gidelim, seni özledim." Ben de, o böyle omzunun üzerinden bana bakıp konuşunca daha başka oluyordu. Serdar' ın beni sardığı bir gecede saatlerce uykuyla uyanıklık arasında mekik dokuyasım vardı. Öyle hoş, sakin, iç okşayan ve daima güven veren...
İçimdekileri dile dökmek istedim, beni bu gece sarıp uyutsana demeyi çok istedim ama zaten öyle değil miydi? Biz bunu bize mümkün kılınan her gece yaşıyorduk.

"Ben de seni özledim." Kokusunu derin derin içime çektim, "Alay nasıldı? Restorana yeni masalar gelmiş mi?" Bugün ikimiz de biraz yoğunduk. Başını salladı, "Onlar geldi, yemek takımları da yarın gelir." Benim isteğim üzerine ufak birkaç değişiklik daha yapılmıştı, her şeyi kendim seçmiştim çok da güzel olmuşlardı muhtemelen bir iki gün sonra hep birlikte uğrayıp nasıl olduklarına bakardık.

Ona sokuldum, son birkaç haftadır epey yoğundum bu koşuşturmada Serdar her zaman gönlümün yatak odasıydı. Öyle üzerinde halsizce uzandığım, beni başka bir evrende rahat ve huzurlu kılan tatlı köşemdi.
"İnsanlar gitse de yalnız kalsak Serdar." Şöyle başım omzunda birkaç sonsuz saat... "Bunun için insanların gitmesini beklememize gerek yok yavrum." Biliyorum, her şeyi mümkün kılıyordu ama ben oyunu kuralına göre oynamak istiyordum.

Ondan biraz uzak kalmak, sonrasında bağrında var olmak..

Seni çok özlüyorum Serdar, bu benim için yersiz bir iç çekiş kadar hoştu.

Başımı kaldırıp ona baktığımda sakin sakin gülümsüyordum, belimi destekler gibi olup bana katıldı "Erken kalktın, uykun mu geldi?" Uyku kelimesini çok dillendirmek bile istemiyordum bu ara onunla başım epey dertteydi. Zaten uykuyu seven bir insandım bir de üzerini hamilelik eklenince...

Aksi olduğunu ikimiz de biliyorduk ama ben başımı iki yana salladım "Kendimi geceye saklıyorum deliksiz uyuyacağım." Yarın cumartesiydi ve sanki uzun zaman sonra evimde mis gibi bir vakit geçirecektim.

Alnıma doğru eğildi, dudakları şakağıma inmişti beni sarıp kokumu içine derin bir nefesle çekti "Uyursun yavrum tamam." Bazen beni öyle yalın seviyordu ki içimdeki anaç duygu buna benimser halde şahitlik ediyordu, evladı gibi hissettiriyordu. Çocuğunu öpüp koklayan anneler gibi; sanırım kalbim en çok da bu yönünden razıydı.

Kapının açılmasıyla birbirimizden ayrılıp babaanneye baktık, yorulmuşa benziyordu. İçeriye girince rahat bir nefes verip bize doğru ilerledi. "Ne yapisiiiz?" Beyaz şalı omuzlarına kadar dolamış, siyah kaşları arasındaki dik çizgiler ise hayli belirgindi.

"Bir şey konuşuyorduk babaanne, gel." Aheste aheste ayaklanmak üzere olan Serdar' a elini savurdu, "Otur hele oğlum otur." karşımızdaki tekliye geçmişti bile, bu defa araya ben girdim "Sen niye uğraşıyorsun babaanne, yoruldun bak." O kadar insan, ben bile sarılırken yoruluyordum ama babaanneye bakacak olursak o bunu bizim kadar dert etmiyordu.

"Sizle de görüşemedik, nasıl özlemişaam." Serdar' ı bilemem ama ben de çok özlemiştim, hatta o kadar özlemiştim ki birden babaanneye yenik düşüp "Biz bu gece burada kalalım mı babaanne?" Deyiverdim. Serdar kızmazdı, bunu anneme de söyleseydim Serdar için fark eden bir şey olmazdı onun en çok da bu huyunu seviyordum.

Hazan Vakti ■ ASKERİ KURGUWhere stories live. Discover now